Elleri kanlı kalbi kapalı adamdı.Dünya'ya bir daha gelmek gibi bir seçenek koysalardı önüne, dönüp ardına bakmadan koşardı bu fikirden ayakları kopana, nefesi son bulana kadar.
🔗
Kim Seokjin ağır ağır kalkmaya çalıştı uzandığı yerden, elde ettiği tek şey ağrıyan omuzları ve karnına yaptığı baskı yüzünden elde ettiği kuru birkaç öksürüktü. Avuç içini siyah yatak örtüsüne bastırmış bedenine hükmetmek için kendini zorlamıştı. Kurumuş dudaklarını birbirine bastırıp yutkundu. Nefesi tıkanmıştı.
Son bir gayretle olduğu yerden kalkıp yatağının kenarına uzandı. Komodinin üzerinde duran bardağına uzanıp titreyen elleri ile yarıya kadar dolu suyu içti. Vücudu uzun saatler sonra gördüğü suyun etkisiyle boğazının ferahlamasına sebep olurken bardağı eski yerine bırakıp ellerini saçlarına uzattı bu sefer. Birkaç kez karıştırıp oturduğu yerden kalkmak için avuçlarını tekrar yatağa bastırarak güç aldı.
Sarsak adımları ile banyosuna ilerledi, vücudu artık gördüğü bu darbelere alışıktı ama yine de her sabah kalktığında canının acısının geçmesi birkaç dakikasını alıyordu.
Banyoya girdiği anda üstündeki siyah tişörtünü çıkarıp kendini duşakabinin içine bıraktı. Elleri uzanıp musluğu çevirerek en soğuk dereceye getirdiğinde başından aşağı akan sular titremesine sebep oldu.
Yaralarına en çok soğuk iyi geliyordu.
Orada ne kadar oturduğunu bilmiyordu, ayak uçlarından kırmızı sular geçtiğinde ve suyun kendi berraklığını aldığında ayağa kalkıp üzerindeki ıslak kıyafetleri çıkardı ve kısa bir duş aldı. Musluğu kapattıktan sonra uzanıp havlusunu beline sardığında diğer havlusu ile yüzünü silip aynasının önüne geçti. Buharlaşmış aynayı elini tersiyle silip sadece yüzünü görebilecek vaziyette açtığında çekmeceden birkaç makyaj malzemesi çıkarıp yüzünde görmek istemediği noktalara sürdü.
Aynalara aşıktı Seokjin, babası onu küstürmeden önce.
Küçükken yanında her zaman taşıdığı o küçük yuvarlak cep aynasını düşünürdü bazen. Ne çok severdi o aynayı. Küçük klips kısmı beyaz altından, üstünde kırmızı zümrütten oluşan kabartılmış bir kelebek sembolü vardı. Sade ama şıktı, tıpkı annesi gibi. Aynanın içi açılınca elde tutulan yuvarlak kısımda ailesininin olduğu sevimli bir fotoğraf duruyordu. Babası kendisine sıkıca sarılmışken annesi de minik kardeşine sevgiyle sarılmış hepsi gülerek poz vermişti kameraya.
Annesi vermişti bu aynayı ona, dudaklarında bir gülümseme ile küçük oğlunun boyuna eğilip Yüzün her zaman temiz olmalı ki, insanlar senin pis bir çocuk olduğunu düşünmesin, seni sevsinler, derdi.
Bu yüzden her zaman yüzünü temiz tutardı Seokjin. Dudaklarındaki patlamış yaraları kapatır, yanaklarındaki çiziklerin üstünden geçer, gözlerinin altındaki morlukları yok ederdi. Kimi zaman bu yüzün kendine ait olmadığını düşünürdü. Yalnızca gerçek yüzünü bir maske ile kapatıyor, kimsenin, kendisinin bile, görmesini istemiyordu.
Gereken tüm her şeyi yaptıktan sonra banyosundan çıkmış, giyinme odasına ilerlemişti. Olası herhangi bir kanamanın görünmesini engellemek için siyah bir takım elbise seçmiş ve giyinmişti dolabından.
Yatağının yanındaki çekmeceye ilerleyip bir ağrı kesici kutusu çıkardı. Avucuna iki tane aldığı ağrı kesiciyi hemen orada duran su ile boğazından aşağıya gönderdiğinde yutkunması boğazını yakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ MASKE |bangtan
Fanfiction"Sen onların dağınık kaderlerini birbirine bağladın, Kim Namjoon." diye fısıldadı geceye doğru genç kadın aklından geçenleri kelimelere dökerken. Birilerinin mutlu olması için birilerinin üzülmesi gerekiyordu, birilerinin sonu için diğerlerinin yol...