⁰⁴

99 14 17
                                    

Hadi ama. Bugün kaç kişi daha gizlice buraya girip korkmama neden olacaktı?

Arkamı dönüp sesin sahibine baktım. Sarı saçları olan bir adamdı.

"Apollon musun?"

"Evet."

"Bunlar gerçek mi peki?"

İç çekip konuştu.

"Her ne kadar kulağa imkansız gelse de gerçek."

"Nasıl mümkün olabilir?"

"Medeniyet ilerlemeye devam ettiği sürece mümkün."

"Anladım."

Pencerenin önüne gidip dışarıdaki ölüleri izlemeye başladım.

"Şu lanetten bahsetsene biraz."

Sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi hemen anlatmaya başladı.

"Lanet, Hades'in yaşamasını isteyip Pluton'un ölmesine neden olduğu bir çocukla ilgili. Hades emrindeki herkese çocuğu yaşatmalarını yönünde emir vermişti. Sanırım bir süre sonra yanına alıp ölümsüz yapacaktı. Ama Pluton çocuğun bulunduğu bir ortamda patlama yarattı ve çocuğun ölümüne neden oldu. Hades de o gün bir lanet okudu. Lanete göre çocuğun ruhu ikinci kez doğmayı seçecekti. Ve bir Pluton çocuğunun bedeninde olacaktı. Hades bu ruhla beraber geceleri bedene hâkim olacak ve Pluton'a kendi çocuğuyla acı çektirecekti. Yapıyor da. Junmyeon'u gece gördün. Sabah da gördün. Geceleri yaptığı hiçbir şeyin farkında olmuyor. Sabah olduğundaysa öğreniyor ve bu yüzden acı çekiyor. Yaşam enerjisini de Pluton sağladığı için dolaylı yoldan da olsa o da acı çekiyor. Biraz acımasızca ama bu kadim lanet Junmyeon'a denk geldi."

"Peki bu lanet nasıl bozulacak? Junmyeon sadece benim yardım edebileceğimi söylemişti."

"Hades bu laneti söyledikten sonra Kahin bir kehanette bulunmuştu. Sadece gerçek sevgi bunu bozabilecekti. Junmyeon için de gerçek sevginin anlamı sen olduğundan ona yardım edebilecek tek kişisin."

"Yazık oldu o zaman. Ben ondan nefret ediyorum. Yüzüne de söylemiştim."

Alaycı gülüşünü duydum.

"Hadi ama oğlum. Kendini de beni de kandırmaya çalışma. Nefret ediyorum derken bile onu seviyordun."

Sonra adım sesleri geldi kulağıma. Yanımda durduğu zaman ona baktım.

"Şimdi gitmem gerekiyor. Junmyeon tedbir amaçlı ölü lejyonerler bırakmış ama yeterli değil. Ben de okçularımdan birkaç tanesini bıraktım. Hoşça kal Yixing, tekrar görüşeceğiz."

Bir ışık parlamasının ardından ortadan kaybolduğunda gidip bir yere oturdum ve dirseklerimi dizlerime yaslayıp başımı ellerimin arasına aldım. Her şey çok hızlı değişiyordu ama ben buna hazır değildim.

Üstelik haklıydı. Nefret ediyorum derken bile seviyordum. Yine de lanetin kalkması olayı hakkında biraz daha bilgi sahibi olmam gerekiyordu. Telefonumu elime alıp Junmyeon'u aradım. Birkaç çalıştan sonra açmıştı.

"Efendim Xing?"

"Bu lanet hakkında daha fazla şey bilmem gerekiyor. Daha doğrusu nasıl kalkacağı hakkında."

"Babamla konuşabiliriz."

"Olur. 2 saat sonra beni evden al."

"Tamam."

Telefonu kapatıp yanıma koydum. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Pluton'la konuşmayı kabul etmiştim. Delirmiş olmalıyım.

°°°°°°°°°°°°

"Peki yeraltına nasıl gireceğiz?"

Ona bakıp sorduğumda elini bir kayanın üzerine koydu. Birkaç saniye içinde kaya yerinden oynadı ve aşağıya inen bir yol açıldı. Junmyeon önden inerken ben ve Theo arkasından iniyorduk.

Sonunda indiğimizde karşımıza dev gibi bir şey çıktı. Kafamı kaldırıp baktığımda 3 kafa ve bana bakan 6 gözle karşılaştım. Korkuyla gerilediğimde Junmyeon güldü.

"Korkma. Sadece bekçilik yapıyor."

Sonra köpeğe döndü.

"Çekil Kerberus, babamı görmeye geldik."

Kerberus onu dinleyip çekildiğinde açılan boşluktan geçip içeri girdik. Etrafta başıboş ruhlar vardı. Alabildiğine uzanan sarı çimenlerin sonu görünmüyordu. Neresi olduğunu tahmin edebiliyordum ama emin değildim. Emin olmak için Junmyeon'a sordum.

"Asphodel?"

"Evet."

Başka bir şey konuşmadan yürümeye devam ettik. Siyah bir sarayın önüne geldiğimizde durduk. Junmyeon yanındaki ölüye döndü.

"Babama geldiğimizi haber ver."

Ölü oradan uzaklaşıp sarayın içine doğru ilerlediğinde beklemeye başladık. Bir süre sonra siyahlar içindeki silüet yanımıza yaklaştı.

"Tanrı Pluton sizi bekliyor."

𝑯𝒂𝒅𝒆𝒔 ✎ 𝑺𝒖𝒍𝒂𝒚 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin