Bize haber veren silüetin arkasından ilerlemeye başladık. Sarayın içlerine doğru gidiyorduk. Bir kapının önünde durduğumuzda Junmyeon önümüze geçip açtı ve içeri girip eğildi. Biz de peşinden içeriye girip aynısını yaptık.
Kafamı kaldırdığımda kemikten yapılmış tahtında oturan birini gördüm. Pluton olmalıydı.
Girdiğimizden beri kimse konuşmamıştı. Sessizliği Junmyeon bozdu.
"Merhaba baba."
"Merhaba Junmyeon."
"Selam amca."
Theo konuştuğunda Pluton hoşnutsuz bir tavırla ona döndü.
"Düzgün konuş ve düzgün dur."
"Peki amca."
Theo duruşunu düzelttiğinde Pluton hâlâ onu izliyordu.
"Baban gibi umursamaz ve yılışıksın."
"Biliyorum da konumuz bu mu?"
"Hayır, değil. Neden geldiniz Junmyeon?"
"Lanetin nasıl ortadan kalkacağı hakkında daha fazla şey öğrenmek için geldik."
"Üzgünüm ama sizden daha fazla şey bilmiyorum. Tek bildiğim gerçek sevginin bu laneti bozacağı."
"Peki kimden bir şeyler öğrenebiliriz?"
Pluton biraz düşündü.
"Kahin'le konuşmalısınız. O size anlatacaktır. Tabi onunla konuşacak kadar şanslıysanız. Başka bir şey yoksa gidebilirsiniz."
Eğilerek selam verdikten sonda çıktık ve siyah koridorlarda yürümeye başladık. Saraydan çıktığımızda Junmyeon'un adımları daha da hızlanmıştı. Ona yetişebilmek için neredeyse koşuyorduk.
"Junmyeon bizi bekle!"
Seslendiğimde durup yanına gelmemizi bekledi. Sonra birlikte yürümeye devam ettik.
"Kahin yıllardır kimseyle konuşmuyor. Bizimle de konuşmazsa ne yapacağız?"
"Bilmiyorum ama onun yanına bugün gitmeyelim. Yarın gideriz. Yixing de biraz dinlenmiş olur."
Bunları yeryüzüne çıkan merdivenlerdeyken konuşuyorlardı. Sonunda yeryüzüne çıktığımızda kaya tekrar girişi kapattı, sanki hiçbir şey olmamış gibi.
Arabaya doğru ilerledik. Bindiğimizde Theo sürmeye başladı. Ben de aklıma takılan soruyu sordum.
"Kahin kaç yıldır sessiz?"
"Sanırım 10 yıl ama daha fazla da olabilir. Pek bir bilgim yok."
Junmyeon'un cevabıyla hafifçe kafamı salladım ve bakışlarımı dışarıya çevirdim. Akıp giden manzarayı izlerken aniden hava kararınca korkuyla onlara baktım. Onlar da şaşkındı. Ne olduğuna anlam verememişlerdi. Ardından bir ses duyduk.
"O laneti kaldıramayacaksın Zhang Yixing! Bu işe bulaşan herkes Hades'in gazabının tadına bakacak!"
Ses kesildiğinde kolumda bir yanma hissettim. Baktığımda tenime işlenmiş bir simge vardı. Bir miğfer...
"Karanlık miğfer."
Junmyeon'un sesini duyunca bakışlarımı ona çevirdim. Açıklama beklediğimi anlayıp devam etti.
"Hades'in güç simgesi. En kötü korkulara etki eder."
Sonra kendi kolundakini gösterdi.
"Bende de var ama pek korkularımla uğraşmıyor. Ama senin korkularınla uğraşacak Yixing. Vazgeçirmek için elinden geleni yapacak."
"Ondan korkmuyorum."
"Korkmalısın."
Eve varana kadar bir daha konuşmadık. Varınca onlara veda edip indim ve hızla eve girip odama çıktım. Yatağa uzanıp gözlerimi kapattığım anda uyumuşum.
"Bu işe bulaşmamalıydın Zhang Yixing! Cezasını çekeceksin!"
"Ne cezası? Neden bahsediyorsun sen?"
"Anlayacaksın Yixing, birazdan anlayacaksın."
Hissetiğim acıyla gözlerimi açtım. Sadece bir kabus olmasına rağmen çok gerçekçiydi. Acıyı sanki gerçekten hissetmiştim.
Sonra gözlerim masanın üzerinde duran kâğıda takıldı. Ama orada daha öncesinde bir kâğıt yoktu. Gidip elime aldım ve yazılanları okumaya başladım.
Bu gece aynı yerde. Gelmezsen masum bir kişi ölür.
Aynı yer derken nereden bahsediyordu bunu yazan kişi? Sanki aklımdan geçen şeyi anlamış gibi kâğıtta yeni bir yazı belirdi.
Junmyeon'u o şekilde gördüğün yerde.
Kim neden böyle bir şey istiyordu bilmiyordum ama galiba öğrenmek için bu gece de oraya gidecektim.
Hades ve Persephone olayını öğrenmek isteyen varsa bıraktığım şeyi dinleyebilir. Link açılmazsa yorumlara da bırakırım. Ve sonraki bölümde bana biraz söveceksiniz sanırım.
https://open.spotify.com/episode/6oD5CdsFxTGK8yySRf6lZr?si=qUWkfp2lR-i3xl9CstlY1g&utm_source=copy-link
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑯𝒂𝒅𝒆𝒔 ✎ 𝑺𝒖𝒍𝒂𝒚 ✓
FanfictionYixing, Junmyeon'u o adamı öldürürken görmüştü. 2021 | huns_han