Son bir dans, büyük eziyetimden kurtulmak için.
Başlamakta olan bu şeyden kaçmak istiyorum.
Derniere Dance- İndila
\\\
90'larda Bir Zaman... (Eugene 15 yaşındayken.)
\\\
Burada, birileri bağırıyordu, birileri kaçmak için çırpınıyor, kanının son damlasına kadar savaşacağını beyan eden bir savaşçı misali geri adım atmıyordu. Hep ileriye yürüyen bu çocuk, artık sadece ona söylenen zamanda ilerlemeyi öğrenmişti. Ne acı bir öğrenme, öğrenmelerin en kötüsü buydu, köreltilmiş vizyon, kötücül şartlandırma. Buğulu gökyüzü, onun gibi hapsedilmiş çocukların kaderini süslüyor. Ağızdan taşan dumanlar, sigaradan mı soğuktan mı belli olmazken bir umut kaçan çocuk ayaklarıyla metro kaldırımlarını arşınlıyor, şiddetli yağmurun altında ne kadar mümkünse o kadar hızlı bir şekilde koşuyordu. Islanıp ağırlaşmış kıyafetleri vücudunu aşağıya çekerken, ıslanmış ve sanki ona inat olsun diye pürüzsüz işlenmiş taş zeminden ayakları kayarken bile direniyor, direniyor ve direniyordu. Ancak güçsüz kemikleri ve çuval giysilerinin içinde kaybolmuş bedeni nereye kadar dayanabilir, nereye kadar direnebilirdi?
Kayıp dünyanın içinde kaybolmuş bir başka ruh daha göğe çıkıp huzura kavuşmanın hayalini kurarken, tüm bunlara rağmen o ruh kaçmak istediklerine hep, en fazla birkaç adım uzaklıkta olmuştu. Belki de yeterince acı çekmediğini düşünüyordu çoğunluk, ruhunu paramparça ettikleri gibi bedenini de parçalayana kadar bırakmayacaklardı, belliydi.
Kırılgan değildi, çamurdan gibiydi, kilden. İnsanlar onu görüp görebileceğiniz en yapışkan ve lekeli varlık olarak tanımlarlardı. Bir kere şekil vermeye çalıştınız mı oğlanın geleceğine, o kili çevirme makinesinde bir kere döndürmeye çalıştınız mı, şekli iyiden iyiye bozulur, sizi de kendisiyle birlikte harap ederdi. Sanki daha fazla harap olacak hali kalmış gibi konuşuyordu onlar, Oysa geriye kendinden ne kalmıştı ki, neydi bu yapay çabanın ve yapay üzülmelerin kaynağı? Doğru konuşmak gerekirdi, insanlar onu hiç umursamamıştı ki. Hayırlar kifayetsiz kalırken dudaklarda insanlar hep uzaktan izlemişlerdi. Eugene, buna rağmen hayata hiç durmasını söylememişti. Durmasını istediği hayat veyahut zaman değildi çünkü. Onlar yoluna devam etse de olurdu, kendi hayatında bir yolu olduğu sürece. Ama, görünen o ki tek yol evinin yoluydu, ya da ev dediklerimizin...
Kırık bir zihinden koptuğu apaçık bir inilti çıkabiliyordu anca şimdi o dudaklardan. Sadece kelimesiyle bir başlasa cümlesini bitiremeyeceğini biliyordu. Çünkü hangi cümle olursa olsun hep o cümlesini özgürlükle tamamlayacaktı. İstediği şey sadece özgürlüktü, bir parçasının bile ruhuna yetebileceğini bildiği... Ve özgürlük en sonsuz görünen ama sonlu olan şeydi onun hayatında. Elde edilemezliği büyüleyici, sonsuz bir ıstıraptı. Sonu gelmeyecek kadar şey istemez, açgözlü olmaz, ancak sonu gelemeyecek tek bir istekle kuşatılırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
━ 𝐌 𝐄 𝐓 𝐑 𝐔 𝐊 𝐄 𝐕 𝐈 𝐍 𝐌 𝐄 𝐓 𝐑 𝐄 𝐒 𝗟 𝐄 𝐑 𝐈 ━
FanfictionYaşattıklarını yaşatan anneleri, babasının yerini tutan yalanlar, tam olamamış benliğinin bölünmesi kabus gibi bir döngüdür Eugene'in hayatında. Ve Eugene o döngüdeki bozuk, uyumsuz halkadır. Onun döngüsü ise yaşam ve ölüm üzerine kurulu mücadelele...