\\\
Hep kendi kendine konuşmak istemiştir aslında. Konuşacak bir benliği olsaydı... Yok, ama. Bir tek duvarlar vardı çünkü. Bu yumuşak kırmızı kumaşlara sarınmış duvarların arasında beyaz çarşaflar, kapkara ruhlar, çift dikişli yaralar ruhlarda...
Kalça hareketleri, dudağınla birlikte kıvır bedenini. Direğin ucunda salınıyor herkes sihirli bir değneğin kıyısındaki yıldız gibi.
Vuruldun ona, vurdu sana. Ama, bu önemsiz bir detay kan, kiraz dudaklarda su toplamışken.
'Kırmızı rujdur o.' Öfkeyi zevk niyetine kadeh kadeh içenler, iç geçirmeyi, hüznünü yansıtmayı bilmeyenler derler bunu.
Kırmızılar içindeki karanlık ruhlar melodiyle göğüslerini kaldırıyor, üzüntüleri rafa kaldırıyor. Bu gece dibine vurdular kara mizahın, manik gülümsemeler. Ağlama sakın, makyajın akar. Buradaki herkes bilir, makyajı akan kızlar kızlığını ağlatmak zorunda. İlk kan diyorlar buna, ama ilk acı değil.
Kan kusamazlar. Kan alttan akar, çarşafların altından süzülür, çok dipteki bir yara misali. Kırmızılar, göz yaşlarının yerini doldurur çünkü. Öfke pasif, saçılmış şişeler ve ses korumalı kapalı odalar ise aktif. Kemikten bir kafes gibiydiler. Göğüs kafesinin içine sıkışıp kalmış nefes serbestlik için dileniyor. Buranın oyuncuları gülümserken dramatize ediyor. İnsanlar karanlıkta alkışlıyor sadece, tiyatroyu alkışlıyor. Bir nefes gibi dağılırken küçük kadınların ne kadar estetik durduğu hakkında güzel bir tabloya bakarmışçasına konuşuyorlar.
Görünmez acılar kapalı kapıların ardından taşamazlar.
Çünkü, bilirsin. Sadece kırmızı rujdur o.
Bir sadakat belirtisi onlara göre, mosmor bedenler, ruhları çekilmiş oyuncaklar, pimi çekilmiş masumiyet. Pimleri çekilmeden kendilerini bitirmektir arzuları, karanlık bir gecenin içinde erkeklerini aydınlatmak değil; İlahi bir ışık olmak değil, günah havuzunun içinde.
Hadi kadehleri doldur. Bu gece öncesi pimler çekilecek ve alevler havai fişeğin coşkulu renklerini izlediğini sanan insanlar tarafından alkışlanacak.
Diyecekler ki: "Bomba gibisin. Bomba gibisin kızım." Evet, bomba gibiydi. Patlamıştı sonunda.
Küllerine alık alık bakacaklar. Allıklı tatlı kızı kim umursar ki artık?
O gitti. O ölmedi alkışlayanlara göre, sadece oyuncusu değişti. Onun yerine bir başkası geçti. O unutuldu, ölü hatıralar gibi.
Yeni sahnelerine yol alacaklar.
Burası son kısım, son sahne ama son perde değil. Yeni perdeler açılacak, dekor olarak kullanılan oyuncuları eşliğinde.
Burası, fuhuş sokaklarının grafitili tuğla duvarlarından genelevin yalıtımlı duvarlarına uzanan mosmor bir yol, mosmor olmuş bedenlerin üzerinden geçen yol.
Ve buradaki küçük kadınların koruması altına alınmışken, sadece on beş yaşındaydı o.
Düşmüş meleğin kanatlarından uçmuştu, yeni edindiği yuvasından hiç var olmamış zihninden uzakta yuvasından uçar gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
━ 𝐌 𝐄 𝐓 𝐑 𝐔 𝐊 𝐄 𝐕 𝐈 𝐍 𝐌 𝐄 𝐓 𝐑 𝐄 𝐒 𝗟 𝐄 𝐑 𝐈 ━
FanfictionYaşattıklarını yaşatan anneleri, babasının yerini tutan yalanlar, tam olamamış benliğinin bölünmesi kabus gibi bir döngüdür Eugene'in hayatında. Ve Eugene o döngüdeki bozuk, uyumsuz halkadır. Onun döngüsü ise yaşam ve ölüm üzerine kurulu mücadelele...