2.BÖLÜM

1K 85 32
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar♡
____________________________________

Sessizlik bu hayatta sevdiğim şeylerin başında geliyordu. Kalabalıktan nefret ederdim. Ama şuan beynimin içinde öyle bir kalabalık vardı ki sessizliğe aşık olan ben bu kalabalıkta kendimi bulamıyordum. Cihan'la konuşmamızın üzerinden bir saat geçmişti. İnanmamı söyledikten sonra arkasına bakmadan gitmişti. Bir saattir düşüncelerin arasında kaybolmuştum. Ne demek istediğini anlamıştım. Ben bu hastalığı yeneceğime inanmadıktan sonra onunla bir yola girmeyeceğimi biliyordu. Ne olmuştu da konuşmaya başlamıştı bilmiyordum. Tek bildiğim konuşmasını istemediğimdi.

Önümden geçen topla düşüncelerimden sıyrıldım. Köşedeki boş arazide top oynayan çocukların özürlerine ufak bir tebessüm ettim. O an farkettim mahalleye girdiğimi. O kadar dalgındım ki kaybolmadığıma şükrediyordum. Çaprazımdaki eve kaydı gözlerim. Melek teyze, Cihan'ın annesi. Bahçede tek başına oturmuş örgü örüyordu. Burada insanlar pek komşuluk etmezdi. Birbirine gidip gelen üç beş kişi,  ama birbirlerini tanımadıkları halde arkalarından atıp tutan yüzlerce insan vardı. Birinin bir hatası varsa tanısınlar tanımasınlar farketmez yüz çevirirlerdi. Bunu yapan insanların arasında benim aileminde olması çok zoruma gidiyordu.

Adımlarımı bahçeli  tek katlı eve çevirdim. Melek Teyze elindekine dalmış olmalı ki beni farketmemişti. Demir bahçe kapısını yittirerek yanına adımladım. Bakışları bana dönünce önce bir şaşırdı sonra içten bir tebessümle karşısındaki sandalyeyi gösterdi.

"Hoşgeldin Manolya, gel otur." Gösterdiği yere oturarak çökmüş gözlerine baktım ondaki tebessümün aynısıyla. Yaşından değil yaşadıklarındandı bu denli çöküşü.

"Nasılsın Melek Teyze?"

"Sen beni boşver şimdi asıl sen nasılsın?" Derin bir nefes alarak elindeki örgüye çevirdim bakışlarımı. Bebek patiğine benziyordu. Torunlarının niyetine yapıp koyduğunu söylemişti. Çok iyi bir babaanne olacağından hiç şüphem yoktu, tıpkı anneliğindeki gibi.

"İyiyim. Yenisine başlamışsın." dedim elindeki örgüyü göstererek. Elini havada gelişi güzel sallayarak örgüyü dizinin üzerine bırakarak düzleştirdi.

"Zaman geçsin diye uğraşıyorum işte. Bak yeleği göstereyim sana." dedi yanındaki bez çantanın içinden krem rengi yeleği çıkararak. Minicikti. Yüzümde daha da büyük bir tebessüm yer edindi.

"Ne güzel olmuş."

"Toprak ya da Cihan artık hangisine kısmet olursa." Toprak Cihan'ın kardeşiydi. Benimle yaşıttı.

"Bana olacak bana." Toprak'ın balkondan gelen sesiyle ikimizinde bakışları oraya döndü. Mermere yaslanmış bize bakıyordu.  Üç yıldır düzenli giden bir ilişkisi vardı.  Ondandı bu kadar kendinden emin bana kısmet deyişi.  

"Hoşgeldin Manolya." Başımı salladım. Onunla aramız iyiydi. Lisedeyken aynı sınıftaydık. O zamandan beri çok yakın olmasakta iletişimimiz vardı.

"Daha ortada fol yok yumurta yok nerden kısmet oluyormuş sana?" Melek Teyze'nin dedikleriyle yüzü düştü. Birkaç kez denk gelmiştim konuşmalarına. Kızın evlenmek gibi bir düşüncesi yokmuş.

"Oldu o zaman benim gitme vaktim gelmiş anlaşılan, görüşürüz Manolya." Dediğine gülmeden edemedim. Fazla neşe dolu birisiydi. Ne yaşamış olurlarsa olsunlar bu neşesini hiçbir zaman kaybetmemişti.

"Manolya." Arkamdan gelen sesle bakışlarımla birlikte bedenimi de çevirdim. Ablam kucağında Defne elinde market poşetleriyle buraya bakıyordu. Kaşları çatılmış derhal buraya gel dermiş gibi bakıyordu. Tatsızlık çıkmasını istemediğimden sandalyeden kalkarak Melek Teyze'nin omzuna koydum elimi.

MANOLYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin