Özgürlüğü çalınanlara...
Bölüm 1
Ben gözlerimden damlayan yaşlar eşliğinde boşluğa bakarken Meriç'in de beni izlediğini biliyordum. İkimiz de sessizliğimizi korurken dikkatimi dağıtan şey yanımıza yaklaşan arabanın sesi olmuştu. Arabayı görür görmez gelenin kim olduğunu anlasam da o tarafa bakmadım. Bakmasam da Ayaz'ın üzüntü ile bir bana bir Meriç'e baktığını tahmin edebilecek kadar tanıyordum onu.
Biz dört kişilik bir arkadaş grubuyduk. Ama sadece arkadaş değildik biz. Dosttuk, sırdaştık, birbirimizi tamamlayan parçalardık biz. Ama şimdi o parçalardan biri eksikti, o parçalardan biri kaybolmuştu, o parçalardan biri yok olmuştu. Oysaki bundan sadece iki gün önce bu parçaların asla birbirinden kopmayacağından emindim. Ama şimdi... şimdi içimizdeki bir parça eksilmişti işte.
Hayatı tanıdığımı, hayatın felsefesini çözdüğümü zannederken aslında hiçbir şeyden haberdar olmadığını öğrenmek biraz koyuyordu insana. Ama yine de her türlü tecrübeye açık olmam gerektiğini bilecek kadar tanımıştım gerçekleri.
Yavaşça gözlerimdeki yaşları silip yutkunduğum sırada birkaç saniyeliğine de olsa önümdeki manzaranın tadını çıkarmak istediğime karar verdim, belki kaybolan parçamızı bulurum diye. Gece de gündüz de ayrı bir güzeldi İstanbul. Akşamın sakinliğinde ve huzurunda kaybolmak istiyordum. Gökyüzünde uçan kuşlar kadar masum olmamızı istiyordum. Gecenin karanlığı bile karanlık değildi aslında. O kadar güzel bir karanlıktı ki bu, gecenin içindeki karanlık olmak istiyordum. Yıldızlar gibi parlamak ve sesimi duyurmak istiyordum. Çığlıklar atmak istiyordum, sesini duyuramayıp kurban edilen bütün kadınlar adına çığlıklar atmak ve bir daha hiç susmamak istiyordum. Özgürlüğü elinden alınmış ve hapsedilmiş bütün kadınlar adına koşmak ve bir daha hiç durmamak istiyordum. Özgür olmak istiyordum. Bu uğurda savaşmak ve özgürlüğü elinden alınan herkesi kurtarmak istiyordum.
Kararımı vermiştim, boyun eğmeyecektim beni ehlileştirmeye çalışıp özgürlüğüme engel olmak isteyenlere. Kolumu, kanadımı kırmalarına izin vermeyecektim. Çığlıklarımı susturmaya çalışmalarına izin vermeyecektim. Aksine daha da duyuracaktım sesimi. Doğa yerine de bağıracaktım artık. Onun yerine de mutlu olacaktım. O kadar mutlu olacaktım ki mutluluğumuzu hazmedemeyenler de anlayacaktı kadınların da insan olduğunu, onların da bir hayatı olduğunu, onların da duyguları olduğunu.
Arkamı dönüp baktığımda Meriç ile Ayaz'ın da benden farksız bir şekilde hem ağlayıp hem de düşünceler içinde kaybolduklarını gördüm.
Tam bir adım atıp yürümeye başladım ki Meriç seslendi.
''Nereye gidiyorsun?'' Yutkundum ve gözümden bir damla daha yaş akarken cevap verdim. ''Özgürlüğü bulmaya.'' Arkamı döndüm ve koşmaya başladım, hızım arttıkça ağlamam da arttı ve hıçkıra hıçkıra, bağıra bağıra koşmaya devam ettim. Nefesim kesilene, ayaklarım mecalini yitirene kadar koştum. Arkamdan gelmediler, çünkü biliyorlardı ki eğer arkamdan gelirlerse özgürlüğüme kilit vurulmuş gibi hissedecektim.
***
Ertesi gün uyandığımda odamda ve yatağımda olduğumu gördüm. Bir - iki dakika sonra ise odamın kapısı çaldı ve Meriç içeri girdi. ''Dün bizi korkuttun.'' dedi buruk bir tebessümle. Devam etti. ''Lütfen böyle yiyip bitirme kendini, hepimiz çok acılıyız ama lütfen kendine psikolojik bir zarar verme Akay.'' Yutkundum ve konuşmaya çalıştım. ''O Kadına şiddete çok karşıydı hepimiz gibi, biliyorsun. O üzerine düşen görevleri yapmaya çalıştı hep bu şiddeti engelleyebilmek için. Ama kendisi de bu şiddetin kurbanı oldu.'' Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum artık, acıyı en derinlerimde hissediyordum. Zar zor nefes alırken devam etmeye çalıştım. ''Hiçkimse böyle bir sonu hak etmiyor.'' Artık ağlamanın yanında çığlık atıyordum. Doğa her aklıma geldiğinde çığlık atıyordum, belki onu kurtaramadım ama başkalarına ses olabilirim diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Rengi
Teen FictionAkay geçmişte acılar yaşamış ve bunlarla yüzleşmeye karar vermiş bir kızdır. Bu hikayede kimsenin -kendisi dahil - masum olmadığına inanır. Meriç ise gittiği klinikte hayatına giren ve birlikte acıları tattığı kişidir. Akay hayatın felsefesini sorgu...