Hellüü biz geldik!
Evet birazcık geç geldik ama tamamen geldik diyebilir miyiz? Diyelimm. Bölüm beklediğim kadar uzun olmamakla birlikte tam yerinde bitti gibi. Arayı bir daha açmamamız temennisiyle sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Satır arası yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorumm. Yeniden hoş geldik! ✨
Venüs Hanoğlu.
BÖLÜM 5: "KARGAŞA"
Avucumun içinde bir ağaç var. Gövdesi sağlam, dalları uzun, yeri çukur... Hayatımı temsil eden, varlığını bana daima hatırlatan, hatırladıkça şükretmemi sağlayan bir ağaç...
Her zaman böyle düşünürdüm. Avucumun içindeki çizgileri ağaca benzetirdim ve o ağaç benim hayatımdı. Ağacın dalları da vardı elbet, o dallar hayatıma giren insanları temsil ediyordu. Ailemi, arkadaşlarımı, hocalarımı, bana yabancı olanları... Şans mıdır kader midir bilmem ama avucumun içinde dal olarak nitelendirebileceğim az sayıda çizgi vardı. Gerçek hayatta insanlarla iletişim kurmayı sevmeyişimin temsili gibiydi... Şimdi o dallardan biri hasar almıştı, görünmüyordu. Çünkü üzerinde kabuk bağlamış küçük bir yaram vardı.
Elimi bu denli yakından inceleme sebebim de o küçük yaraydı aslında.
Hafta sonunu ardımızda bırakıp yeni bir haftaya başlamıştık ve ben sınavlara gireceğimiz için elimi olabileceğim en iyi şekilde kullanmak istiyordum. Kalemi tutarken sürekli kabuk bağlamış yaraya sürtüyor, sinirimi bozuyordu. Eğer bunun yüzünden sınavlarda istediğim cevapları yazamazsam bugün burada kan çıkardı. Kimin kanı akardı orası ise meçhuldü...
"Hazır mısın?"
Yanımdaki fısıltıyla birlikte bakışlarımı avucumun içinden uzaklaştırıp üç sıra ötemde oturan Bora'ya baktım. Yüzündeki geniş gülümsemesi, mavi gözlerindeki canlılıkla bakıyordu bana.
Sorusuna anlam vermeyerek, "Neye?" diye sordum. Bir yandan da kağıtları dağıtan öğretim görevlisini takip ediyordum. "Her sene girdiğimiz sınavlar işte..."
"Arkadaşının 100 almasına hazır mısın diye soruyorum, senin doğuştan sınavlara hazır olduğunu bilmeyen yok zaten."
Söylediğine başımı ağır ağır sallayıp, "Bak işte ona hiç hazır değilim," dedim. Biraz da ona takılarak. Yoksa elbet bende biliyordum Bora'nın tembel bir öğrenci olmadığını... Yine de 100 alması genelde gördüğümüz bir durum değildi. "Bol şans."
"Şansa değil bilgiye ihtiyacım var. Onlar da," deyip işaret parmağıyla alnını gösterdi. "Burada yani sıkıntı yok Sayecik."
"Göreceğiz Boracık," diye söylendim gözlerimi kısarak.
"Arkadaşlar sessizlik sınav başlıyor!"
Hocanın ikazıyla ikimiz de doğrulup önümüze gelen kağıtlara yöneldik. Sonraki yarım saat boyunca 4 klasik soruyla cebelleşmiştik. Haftanın ilk sınavı tam da dersin hocasından beklediğim şekilde zor başlamıştı. Bora'nın özellikle bu derste 100 alacağını iddia etmesi hiç iyi olmamıştı. Çünkü 4 senedir bu hocanın dersinden ben bile 100 alamamıştım. Adam kendi müfredatını bulmuştu sanki en yüksek notu daima 84'dü. Asla 85 değil, asla bir tık üstü olmazdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİ KAPALI
Подростковая литератураO, bir kızdan hoşlanıyordu. Ve hoşlandığı kız onun gözünde ulaşılmazdı. Kız bakmazdı ona. Sevmezdi, görmezdi, kabul etmezdi. Aralarındaki mezhep farkı en büyük sorunuydu. Genç adam bunları düşünüp daha girmediği savaştan mağlup ayırdı kendini. Mağlu...