Medyadaki güzellik de kimmiş?
¶¶¶¶¶¶¶¶¶
Bardakların çarpış sesi ve güçlü kahkalar krem rengi geniş odanın duvarlarına çarparak kulaklara geri dönüyordu. Odanın içerisindeki on kadar insan beraber sohbet ederek haftanın yorgunluğunu beraber çıkarıyorlardı.
"Sen yoksun tabi bilmezsin, Chan Hyung nasıl o duvardan atladı şaştım kaldım." Jisung eli ile duvarın yüksekliğini hayali olarak göstermek için kaldırırken diğerleri de gülüyordu. Daha iki gün kadar önce çıktıkları görevi heyecan ile anlatıyordu diğerlerine.
Felix kafasını iki yana sallayarak Jisung'a baktı. "Ne var yani? Chan Hyung hepimizden daha atletik bir insan. Bir duvar onu yıldıramaz." Baş parmağını kaldırarak BangChan'a baktı.
Ekip arasında iyi bir vücuda ve gelişmiş relflekslere sahip olan kişi BangChan olunca hepsi Felix'e katılmıştı. "Olay neydi ki?"
"Bir tane iş adamının kızı kaçırılmış. ChangBin Hyung sayesinde bulduk yerini bir görseniz, bilmediğim kodlar yazıyordu. Kendimi ajan gibi hissettim. Bulduğumuz gibi gittik, Adam da bizim geldiğimizi anlayınca arkadan kaçmaya çalıştı ama Chan Hyung sayesinde yakaladık." Jisung kısaca olayı anlatırken diğerleri onu dinliyordu. Gerçi Jeongin, Felix ve Hyunjin dışında hepsi olayı biliyordu.
" ChangBin gibi bilgisayar uzmanı birisi için o kodlar çocuk oyuncağı." Hyunjin elindeki bardağı dudaklarına hızla götürdü.
"Sorguda eğlence ve para için yaptım dedi. Bazen beyinleri olmadığını düşünüyorum." HwanWong elindeki bardağa yeni doldurduğu içkiyi yavaş yavaş yudumlarken konuştu. Kucağında oturduğu bedene daha da sokulmuştu.
"Bir suçlu bazen bunu isteyerek yapmaz. Elimize gelen çoğu suç toparlanamayan vakalar oluyor. Psikolojik sorun ya da hasta olan insanların yaptığı suçlar. Komiser de içimiz bayılmasın diye arada hırsızlık, kurtarma falan veriyor bize." Minho kolunu koltuğun arkasına doğru attı. Bu yaptığı hareketi uzaktan birisi görse Jisung'u kolunun altına aldığını düşünebilirdi.
" O konuda minnettarım. Otopsiye gitmekten ya da parçalanmış cesetlerin üzerinde ipucu aramaktan düzgün yemek yiyemez oldum." HongJoong ağzına birkaç tane atıştırmalık atarken hepsi ona katılmıştı. Midesi bulanınca sürekli bir şeyler yemeye başlardı. "Hwa kilo alacağım al şunları."
SeongHwa, eşine gülerek onun önünde duran çerez tabağını önlerine iyice çekti. Zayıf olan eşinin kilo almasını istiyordu tabi. "Ye, bir şey olmaz Park HongJoong."
"Beni deli etme Kim(!) SeongHwa. Seni götürür otopsi yerine deşerim." İki meslek sahibi bu çalışılan adamın dediği şeyler kocasını gerdiğinden diğerleri ona bıyık altından gülüyorlardı. Bir ceset görmeyi daha kaldıramazlardı.
HellStation olarak cinayet bürosu çalışanlarının içi dışı ceset olduğu için bazen psikolojileri bozulanlar oluyordu. Bu nedenle komiser ayda bir haftayı normal suçlar için ekiplere ayırıyordu. Bazen de masa başı için ekip değişikliği yapıyorlardı. Böylelikle hepsinin akıl sağlığı düzeliyordu.
"Aslında şu sıralar elimizde bir cinayet ya da bırakıp kaçan 'Lucifer' vakası yok. İki hafta olacak neredeyse." Minho sarışın bedene gözlerini dikince HyunJin bedenini öne doğru eğdi. "Siz bu adamın başka karakollarda da göründüğünü söylediniz, il değiştirmiş olabilir mi?"
Ortamın havası bir anda ciddileşmişti. Ekip oldukları için yine bir şekilde konu işe geliyordu.
"Bilmiyoruz HyunJin. Ama hala araştırıyoruz. ChangBin Hyung gönderilen sinyalin verdiği VPN cihazını bulmaya çalışıyor." Hyunjin gözlerini yanında konuşan Felix'e dikince ikili göz göze gelmiş, ilk gözlerini alan Felix olmuştu. Bu kısa bakışma uzun bedeni gülümsetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HᴇʟʟSᴛᴀᴛɪᴏɴ § HʏᴜɴLɪx✔︎
FanfikceHʏᴜɴJɪɴ» 𝐓𝐨 𝐡𝐢𝐦, 𝐢𝐭 𝐰𝐚𝐬 𝐥𝐢𝐤𝐞 𝐚 𝐡𝐨𝐮𝐬𝐞 𝐨𝐟 𝐡𝐞𝐥𝐥. 𝑩𝒖𝒕 𝑭𝒆𝒍𝒊𝒙 𝒍𝒐𝒗𝒆𝒅 𝒇𝒊𝒓𝒆. ☁︎☁︎☁︎ Hyunjin ardında sakladığı büyük bir sır ile beklerken ona kollarını açan Felix'e hayır diyemez. ☘︎ 𝚂𝚝𝚊𝚛𝚝»06/11/2020 𝙵𝚒𝚗𝚒�...