Yine kabuslarla dolu bir gece ve bolca çığlık atarak uyanma yüzünden oldukça yorgundum. Dersin başlamasına daha 4 saat vardı ama uyumak istemiyordum. Her uyudugumda kabus görüyor ve daha da yorgun uyaniyordum. Ayilmak için uzun bir duş aldım ardından yavaş ve keyifli bir kahvaltı ve sigara. Biraz kendime gelmiştim ancak gözlerim felaket görünüyordu. Zorlu gece ve kabuslar kendini fazlasıyla gösteriyordu. Yüzüm solgun bakışlarım boştu. Bugün hiç bir şey yapmak istemiyordum. Evden çıkmak ölüm gibiydi desem yalan olmaz.
Zar zor evden çıkıp Gizemin çağırdığı kafeye doğru yola çıktım. Bizimkilere Günaydın diyerek bir sandalyeye oturdugumda zombi gibi göründüğümle ilgili bir kaç yorumu duymazdan geldim. Kahvemi söyleyip sandalyeme gömüldüm. Okula geldigimizde büyük bir kalabalık bir şeyi izliyordu. Pek umursamadim ama Gizemin ısrarlari üstüne o yöne doğru yürümeye başladık. Yaklaştığımızda bir anda şoka girdim ve olduğum yerde kaliverdim.
Emre ve kerem kavga ediyordu. Evet baya baya kavga ediyorlardi keremin burnu kaniyordu ve oldukça hirpalanmisti. Emreninde dudagi patlamışti. Bir şeyler yapmam gerektiğini hatırlayıp hemen araya daldım.
"Ne yapıyorsunuz siz?"
Emre "sen Karışma Dolunay. Bu herife benim olana dokunmamasi gerektiğini öğreticem!"
Ne? Benim olan mi? Ben mi? O an ne söyleyeceğimi bilemedim ve kekelemeye başladım.
"E-emre ben yani lütfen yapma"
Emre sinirden parlayan gözlerini bana çevirdi ve
"Sana Karışma dedim" diye adeta hirladi.
Güvenlik yetişip kavgayı ayırdığında hala olayın etkisindeydim. Emre hızla arabasına doğru yürümeye başladığında onu takip ettim. Arabanın önüne geldiğimizde hızla bana döndü. Kolumu sertce tuttu.
"Sana karismaman gerektiğini söyledim dimi" diyerek bagirdi.
Gözleri alev alev olmuş parlıyordu. O güzelim yesilleri kararmis ofkeden siyahlasmisti adeta. Ben bir şey soyleyemeden hızla şoför koltuğuna geçti. Bana bakmıyordu ama arabayi da çalıştırmıyordu. Beni beklediği barizdi. Hızla arabanın çevresinde dolaşıp yanındaki koluna oturdum. Bu süreç içerisinde bir kez olsun bana bakmamis ve te kelime etmemişti. Arabayı çalıştırdı. Yol boyunca ikimizde tek kelime etmedik.
Evinin önüne geldiğimizde arabayi durdurdu. Yine ben yokmusum gibi arabadan inip apartmana doğru yürümeye basladi. Onu takip ettim eve girdiğimizde koltuğa oturdu ve kafasını arkaya yaslayip gözlerini kapattı. Bir süre onu izledim. Ne kadar mükemmel bir suratı var diye bağırıp duran iç sesimi bastırmak üzere banyoya doğru ilerledim. Yüzümü yıkadıktan sonra ilaçların olduğu bir çanta gördüm ve alıp emrenin yanına döndüm. Yanına oturdugumda kafasını kaldırıp sorar gözlerle bana bakti.
" suna bir bakalım mi?" Dedim dudagini işaret ederek.
"Şimdi de doktorculuk mu oynamak istiyorsun ufaklık" dedi alaycı bir ses tonuyla.
Gözlerimi devirdim ve yarayla ilgilenmeye başladım. Gözlerini gözlerimden hiç ayirmiyordu bende sadece yaraya odaklanmıştım. Açıkçası içten içe yesillerinde kaybolmaktan korkuyordum. Yanlışlıkla biraz bastırdıgimda acıyla inledi.
"Özür dilerim"
"Biliyor musun bu yarayı iyileştirmek için ilaçtan daha iyi bir tedavi yöntemi biliyorum" dedi sinsice siritarak.
"Kapa ceneni de şu yarayı rahatça temizleyeyim" dedim. Ancak içim kıpır kıpır olmuştu.
Daha önce bir çok kişiyle öpüşmus hatta sevismistim ama neden sadece onu opme düşüncesi bile tüm vucudumun alev almasını sağlıyordu ki...
İşimi bitirdiğimde yine onunla göz teması kurmadan ortalığı toparladim. Tekrar yanına oturdugumda beni izliyordu.
"Benden ne kadar kacacaksin"
"Senden kaçmıyorum"
"Emin misin ufaklik"
"Evet. Hem neden senden kacayim ki?"
Bu lafım dan sonra cenemden tutup yüzümü kendisine doğru çevirdi. Burunlarimizin arasında bir kaç cm vardı.
"O zaman neden hiç gözlerime bakmıyorsun"
Cevap veremedim. Korktuğum başıma gelmişti. Boguluyordum. Hatta Hayır. Hayır bogulmuyordum sanki yıllardır nefes almayan biriymisimde onun gozlerinde nefes aliyormusum gibi hissediyordum.
Kendime geldiğimde dudaklarimizin arasında milimler vardı. Yumuşak nefesini çok net hissedebiliyordum. Onu opme durtumle baş edemiyorum. Tam o sırada kapı çaldı. Bir yanım çok sevinirken diğer yanım buda kim şimdi, zamanimiydi gibi düşüncelerle sinirlenmisti. Emre kapıyı açtığında kapıda orta yaşlı karizmatik bir adam vardı. Evet bu kişi emrenin babasiydi.
Kapıda birseyler konuşuyorlardi ancak duyulmuyordu. İçeri girdiklerinde emrenin babası ;
"Misafirimiz olduğunu soylememistin emre , bu güzel bayanda kim bakalim" diyerek gülümsedi. Ne sevecen bir adam diye düşünmeden edemedim.
"Merhaba ben dolunay"
"Bende Fikret memnun oldum kızım. Emre ilk defa bir kız arkadaşını eve getiriyor şaşırdım dogrusu"
Emre ve ben aynı anda birbirimize baktık ve ikimizde açıklama yapmaya başladık.
"Hayır. Yani biz arkadasiz. Normal arkadaş."
Fikret bey hoş bir kahkaha attıktan sonra odasında olacağını söyleyip gitti. Normalde utanmazdim da neler oluyor bana böyle. Kıpkırmızı kesilmistim.
Emreyle kahvelerimizi alıp balkona geçtik ve sigara içerken manzarayı seyrettik. İkimiz de tek kelime etmemiştik. Uzun süre orda sessizce oturmustuk ancak hiç sıkımamistim. Ki benim gibi sıkılgan biri için bu oldukça garipti. Bundan sonra ki konusmalarimiz klasik diyaloglardan öteye gitmedi. Emre beni eve birakacakti. Apartmanın önünde durdugumuzda yine ona bakmadan teşekkür ettim tam kapıyı açmaya yonelmistim ki emrenin sesi durmam sağladı.
"Dolunay"
Seslenmesinin ardından ona doğru döndüğümde çok yakındık. Fazla yakın.
"Bugün için çok teşekkür ederim"
"R-rica ederim kim olsa aynı şeyi yapardı. Bende teşekkür ederim. İyi geceler"
Tekrar kapıya yoneldigimde kolumdan çekti ve ona döndüğümde bir anda beni öptü. Evet emre beni öptü. Opusu başlarda yumuşakti. Ama arada sertlesen tutkulu bir öpücüktu. Sanki hayatımda ilk kez öpüsuyor gibiydim. O kadar... farklıydı ki. Yine kıpkırmızı kesilmistim. Bunu fark edince gülümsedi.
"Iyi geceler ufaklık"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIK BENIMSIN
ChickLitBen. Dolunay. erkek gibi güçlü kişiliğim ve cekiciligimle istediği her erkeği elde eden ben. bi erkekle 3 aydan fazla zaman geçirmeyen ben. aşık olmuştum. her şey üniversitede başladı..