bugün,
gördüm sizi.
el ele.
o gerçekten mükemmel.
oraya çöküp ağlamak istedim, hyunjin.
senden nefret ettim.
beni, bizi bu hale getirdiğin için,
nefret ettim senden.
sonuna gelmiştik artık.
pamuk ipliğine baglıydık zaten.
titreyen ellerimle fotoğrafınızı çektim.
dava için.
zorla arabama gittim.
eve gitderken kaza yapacağım diye korktum.
gözyaşlarımdan bir şey göremiyordum.
arabayı durdurmak zorunda kaldım.
orada, o arabanın içinde çok ağladım.
sen orada belki onu öperken,
ben o arabanın içinde agladım.
bir şekilde eve attım kendimi.
yıktım.
her yeri darmadağan ettim.
benim gibi her yer darmadağandı artık.
şömineyi yaktım.
atölyede olan köşedeki resimleri aldım.
yaktım hepsini,
izledim, biz cayır cayır yanarken
bizi izledim.en sonunda da seni ilk gördüğüm zaman çizdiğim o resmi yaktım.
sonra odamıza -artık sadece benim olan odamıza- çıkıp kıyafetlerini,
tüm eşyalarını topladım.
valizlere koydum. hepsini indirdim aşağı.
dağıttığım her yeri topladım.
yüzümü yıkayıp üstünü değiştim.
oturdum salondaki koltuga,
yine gelmeni bekledim.
anahtar sesi geldi saat 20.49'da.
kapının önündeki valizleri gördün.
bana baktın.
"bir yere mi gidiyoruz?"
"gidiyorsun."
"ne?"
"beni aldattığını biliyorum, hyunjin."
"felix, hayır-"
"gözlerimle gördüm sizi!" rezillik çıkarma, defol git evimden.
"uzak dur benden!"
yanıma gelmeye yektenmiştin.
biraz daha inkar ettin, biraz daha dinledim yalanlarını.
"hyunjin defol git."
geldiğin kapıdan çıktın geri.
bu senin o mükemmel kadınla beraber olman için biletti.
ne diye inkar edersin ki.
aptalsın hyunjin.
aptal.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
perfect | hyunlix
Randomonun rujunun tadını alabiliyorum, sanki onu da öpüyormuşum gibi. hwang hyunjin & lee felix, düzyazı