"dabi, hawks ile iletişimde misin hâlâ?"
saldırıdan 1 hafta önce, her zaman buluştukları barda, gecenin bir saati.
dabi, shigaraki'nin sorusuna göz devirirken elinde tuttuğu bardağı daha sıkı kavradı. "yandaş"ının zaten sorunun cevabını bildiğini biliyordu, sadece kendisinden bir-iki kelime çıkartmaya çalışıyordu.
"evet," diye cevapladı yine de dabi. sonrasında ise birasından yudumlayarak, "onunla tanışmak mı istiyorsun sonunda?" diye sordu. shigaraki çirkin yüzünü kaplayan maket elin ardından güldü ve buna karşılık dabi'nin midesi kalktı, anında.
"güzel şaka, dabi," diyerek yerinden kalktı ve ellerini iki yana açtı, gülümsemesi gözlerinden okunurken.
"gerçekten hawks'ın, iki numaralı kahramanın, bizim tarafımızda olduğuna inanıyor musun?"
tabii ki de inanmıyordu.
shigaraki devam etti. "her konuştuğunuzda komisyon'a bir şeyler anlattığından eminim. kurogiri'yi hapisten çıkarması da bahanesi."
o zaman olsa, dabi belki duraksıyabilirdi cevabını verirken; "belki bizim tarafımızda olmayabilir ama ideolojimizi benimser belki" veyahut "hawks'ı bizim tarafa çekelim" gibi şeyler düşünürdü.
belki de dabi, babasından kaçarken annesine koşarak sarıldığı günden beri ilk defa bir umuda kapılmıştı,
sadece hawks'ın o umudunu farkında olmasa bile kendi elleriyle yıkması için.
aklına gülüşleri geldi. sarıldıkları sabahlar, öpüştükleri akşamlar ve bazen sadece konuştukları günler. dikişleri ne kadar yaşıtının canını yaksa da hiç şikayetçi olmayışı, dabi ne kadar sıcak olsa da yanından hiç ayrılmayışı...
içinde bir yerlerde varlığını bile bilmediği bir şeyler kopmuştu. canı... yanıyordu. ve bu, vücudundaki izlerden bile daha çok acıyordu.
twice'ı yerde, gözleri boş bir şekilde gördükten sonra, bir gıdım bile merhameti kalmamıştı. bütün ortaya çıkan öfkesi ile, konuşmayı bile düşünmeden, saldırmıştı. hawks yerinde başka biri olsa dahi hep aynı şeyi yapardı, ona özel bir garezi yoktu.
sadece, başından beri bilmesine rağmen, hayatında belki de ilk defa bir şeyi istemişti; mutlu olmayı.
alevleri bir süre sonra dindi, kulakları hawks'ın çığlığıklarına sağır olmuş bir şekilde. hâlâ öfkeliydi. onu öldürmek istiyordu. kül etmek. olanlardan sonra bile niye gözleri aynıydı anlamıyordu.
vücudunun her yeri yanıklarla dolmuş olsa bile, niye hâlâ öyle bakıyordu anlamıyordu dabi.
hawks'ın mırıldandığı kelimeleri çok iyi bir şekilde duydu. o kadar gürültünün ardından nasıl, bilmiyordu ama duydu. bu sadece öfkesini körükledi. madem biliyordu böyle olacağını, o zaman niye vazgeçmedi? niye sadece dabi'nin yanında olmadı?
belki de başka bir evrende, mutlulardı.
dabi, bunun sadece bir başka evrende olabileceğini de biliyordu.
"hawks!"
ikilinin arasında kaş ile göz arasında giren genç, dabi yuuei'nin festivalinden hatırladığı kadarıyla karga başlı öğrenci, hawks'ı hemen kollarının arasında sakladı.
ah.
acıyordu.
°°°
"biliyor musun, dabi..." hawks, dabi'nin omzuna yaslanarak konuştu. gün yeni doğuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madder ⊹ dabihawks [✅]
Fanfictionbir gün doğumu gibi; güzel ama masraflı. her şeyden önce, erkenden kalkmanız gerekiyor. bir de bu yetmezmiş gibi cama çıkacaksınız, oraya "yürüyecek"siniz. ve, ah, sürpriz sürpriz! çıkar çıkmaz götünüz de donacak. hawks'ın en son yapmayı istediği...