hawks, bok gibi hissederek uyandı.
nerdeyse vücudunun her yeri bandajlıydı. fakat bu sefer yerde değil, bir hastanenin yatağındaydı. etrafı kesinlikle daha sıcaktı. her aldığı nefeste yanıkları daha da çok acıyordu. koluna bağlanmış olan serumun acıyı azaltmasına rağmen bir meyhem içindeydi.
oda boştu. her yer gözünü kamaştıracak bir şekilde beyazdı. hastanenin kokusu, hawks için fazla tanıdıktı. komisyondaki anılarını canlandırıyordu ve komisyon şu an hatırlamak istediği en son şey olabilirdi.
sonra her şey bir anda çarptı hawks'a.
aklına dabi geldi. kanatları geldi. tokoyami geldi.
göğsü sıkıştı, nefesi darlaştı. ölecekmiş gibi hissetti. dabi... dabi onu öldürüyordu. eğer tokoyami gelmeseydi, ölecekti. tokoyami iki dakika daha gecikseydi, ölecekti.
dabi... diye düşündü hawks. olanlara rağmen nasıl olduğunu merak ediyordu, hâlâ. tokoyami onunla savaşmış mıydı? onu yenmiş miydi? bilmiyordu. ligle miydi, hapiste miydi, yoksa apartmanında mıydı?
sessiz odada duyulan tek şey duvardaki eski saatin tikleriydi. ancak hawks'ın içi öyle gürültülüydü ki, dayanabileceğini sanmıyordu. kapının açıldığını zor duydu.
"hawks-san!"
küçüğünün sesini duymasıyla gerildi hawks. kimse idolünü bu hâlde görmek istemezdi. bitkin, güçsüz ve büyük ihtimalle de artık işsiz. kanatları tekrar büyür müydü bilmiyordu. ateşe karşı her zaman güçsüz olmuşlardı. bu düşünce onu korkuttu. kırmızı, herkese umut getiren kanatları yok olmuş olabilirdi, sonsuza kadar.
"uyanmışsınız, hemşireyi çağırayım." dedi ve geldi gibi de gitti tokoyami.
hemşire geldikten ve hawks'ın yaralarını inceledikten sonra yoğun bakım odasından çıkarıldı hawks. bu süre boyunca hiç konuşmamıştı, konuşmaya güç bulamamıştı kendinde.
odaya yerleştiğinde doktor ona birkaç soru sordu.
"hawks, stajyerin bana bunu dabi'nin yaptığını söyledi. doğru mu?" dedi doktoru, sanki cevabını bilmiyormuşscasına. hawks'ın aklına tekrardan dabi'yi sokmuştu.
hawks cevap olarak sadece başını salladı. yalan söyleyerek eline bir şey geçmeyecekti. ama, bütün suçu dabi'de bırakmak istemedi. kuru sesiyle konuştu:
"ligden birini öldürdüm. o yüzden bana böyle yaptı." doktor tek kaşını kaldırırken hawks'a 'niye bunu söyleme gereği duydun' gibi bakıyordu.
"öhöm, zaten bu işlere polis bakıyor. sadece yaranın ne kadar hızlı iyileşeceğini tahmin etmek için sordum, ona göre tedavi edeceğiz." hawks buna karşılık mal gibi hissetti. niye doktora böyle bir şey demişti ki?
"konuşabildiğinize göre polise de ifade vermeye hazır olduğunuzu farzediyorum?" diye sordu. hawks başını salladı.
"hawks-san henüz vermek zorunda değilsiniz, dinlenmenizi öneririm." dedi tokoyami, doktorun arkasından. doktor başını salladı.
"evet, ben de bunu öneririm. sonuçta psikolojik olarak çok iyi olduğunuzu düşünmüyorum. iyileştikten sonra bir terapist--"
"gayet iyiyim, teşekkürler." diye doktoru kesti hawks. kesinlikle tekrardan terapistin yanına gitmeyecekti. terapiye giderse, komisyon izlerdi. komisyon izlerse, doktorun dedikleri değişirdi. asla iyileşmezdi. aksine, komisyon onu daha da çok parmağında oynatırdı.
doktor odadan çıktıktan sonra tokoyami yatağın yanındaki sandalyeye oturdu, nefesini vererek. bir şeyin onu rahatsız ettiği kesindi.
hawks bandajlı eline bakarak konuştu. "idolünü böyle görmek biraz koymuş olmalı, hm?" dedi gülümseyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
madder ⊹ dabihawks [✅]
Fanfictionbir gün doğumu gibi; güzel ama masraflı. her şeyden önce, erkenden kalkmanız gerekiyor. bir de bu yetmezmiş gibi cama çıkacaksınız, oraya "yürüyecek"siniz. ve, ah, sürpriz sürpriz! çıkar çıkmaz götünüz de donacak. hawks'ın en son yapmayı istediği...