II. SANRI

63 29 16
                                    


Hoş geldin sevgili okuyucum :3

Giriş ve birinci bölümle birlikte yavaş yavaş kurguya giriş yapmıştık. Umarım seni fazla sıkmamış, kitabıma karşı biraz olsun ısınmanı sağlayabilmişimdir. Şimdi ikinci bölümle karşındayım ve yavaş tempo bir süre daha bize eşlik edecek. Bu süre içerisinde umarım, ilmek ilmek örmeye çalıştığım bu fantastik dünyaya ısınabilir, karakterlerimi yavaştan tanımaya başlayabilirsin. Açıkçası bunun için oldukça heyecanlıyım... Yorumlarını ve oylarını dört gözle bekliyorum :3

Keyifli okumalar!



''Caleb...''

   California'nın ılık havası, korkudan buz kesmiş bedenime aldırış etmeden çehremin etrafından dökülen saçlarımı okşayarak geçip gidiyordu. Endişe, damağımda bozuk bir tat bırakıp sesimi boş sokakta titretirken, Caleb'ın bana cevap vermesi umudu da aynı hızla ellerimde sönüp, yitip gidiyordu. Duyabildiğim tek ses, kalbimin, göğüs kafesimi döven atışlarıydı.

   Zihnim tamamen, nabzımı şiddetle attıran duygularımın esiri olmuştu. Düşünmem, bir harekette bulunmam gerekiyordu. Far görmüş tavşan gibi kaldırımın ucunda dikilmemin bana hiçbir faydası yoktu. Korkunun beni ele geçirmesine izin verdikçe bacaklarım adeta taştan kaldırıma kök salıyor gibiydi. Buradan hemen topukla.

   İç sesim, zihnimin içine düşen yoğun sisi bir bıçak gibi kesip dağıtınca, düşüncelerimde ağır işleyen çarklar gibi dönmeye başladı. İlk olarak kaskatı kesilen bacaklarıma söz geçirdim. Topuklarımı yavaşça evimin kapısına doğru döndürmeye yönelince tenimi yakan, ruhumu huzursuz eden bakışlara karşılık sırtımı dönme fikri birden hiç hoşuma gitmedi. Tüylerim diken diken olmuştu. Korkuma gebe kalan belirsizliğe karşı sırtımı dönemezdim. Bu yüzden verandanın merdivenlerine doğru gerisin geriye küçük adımlar atmaya başladım.

   En kötü ihtimalle aslında hala uyanmamıştım. Sıcak yorganımın altında kıvrılmış bir şekilde yatarken, her zaman gördüğüm kabuslarıma benzer bir senaryoyla devam edebilecek olaylar silsilesinin başlangıç aşamasındaydım. Gözlerimi günışığı ile fazlasıyla aydınlanmış odamın içinde açmamıştım ve bunların hepsi bir rüyaydı. Bu da bir ihtimaldi değil mi? Tek yapmam gereken kendimi uyandırmaktı çünkü bunların hepsi bir rüyaydı.

   Gözlerimi sıkıca yumup boşta kalan elimle, bileğimin iç kısmına tırnaklarımı geçirdim. Acı, bileğime şok etkisi şeklinde yayıldığında hızla gözlerimi açtım. Boş kaldırımlar ve tek tük arabalar, sinir bozucu bir şekilde, benimle dalga geçercesine hala karşımda duruyorlardı.

   Hayatta kalma iç güdüm, paniğimi de beraberinde sürükleyip ciğerlerimdeki havayı sıkıştırırken, zihnim hızla çalışmaya başladı. Düşüncelerimin gürültüsü, durumun mantıklı yanını bastırıyordu.

   Diğer bir en kötü ihtimalleri sıralamaya başladım. Ruhumun derinliklerinde sahip olduğum son normallik kırıntılarını da yitirmiş ve paranoyanın soğuk pençelerinin arasına düşmüş olabilir miydim? Diğer bir en kötü ihtimalle de ise Caleb, aşırı iğrenç bir eşek şakası yapıyor olabilir miydi?

   Nefesim, düzensizleşmeye başladığında sarsak adımlarla geri geri merdivenlerden çıkmaya çalıştım. Eğer paranoya havuzuna atladıysam, Caleb canıma okurdu. Bundan emindim. Ancak bu Caleb'ın eşek şakalarından biriyse, ben Caleb'ın canına okurdum. Bundan da emindim.

   Zihnim, bir arı kovanını andıracak kadar gürültüyle uğuldarken, kalçam ve omuzlarım sert kapıya çarpınca boştaki elimle hızla soğuk kapı kulpuna uzanmaya çalıştım. Parmaklarım, metal kapı kulpuna uzanır uzanmaz zihnime düşen bir düşünce gözlerimin dehşetle açılmasına sebep oldu. Ya yabancı biri ise? Korkuyla buz kesen parmaklarım kapı kulpundan çözülüp hızla, tek omuzumdan kaydırıp yere düşürdüğüm çantamın içine yöneldi. Boş sokağın bir ucundan yankılanan ince bir ses tüm hareketlerimi kesmeden önce çoktan defterlerimin arasından bana göz kırpan parlak anahtarlığa ulaşmıştım. Kaskatı kalmış bedenim, kapıya yapışmış bir halde sokağın bir ucundan yankılanan sese dikkat kesildim.

LUCISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin