I. YÜKSELİŞ

99 35 33
                                    

     Herkese merhaba! Hoşgeldiniiz, hoşgeldiniiiz! Şu an bu satırlara nasıl başlayacağımı inanın hiç bilmiyorum. Çok heyecanlıyım ve elim ayağıma dolanıyor... (Deriin bir nefes alır.)

     Kısaca kendimden bahsetmek istiyorum. Çünkü ''LUCIS''in doğuşu, tamamen benim 'genç fantastik' türü sevdamdan gelmektedir. Tam bir 'kitapkolik' olarak okumayı sevdiğim kadar, yaklaşık olarak 10 senedir de her fırsatta kalemimi elime alıp yazmaya çalışıyorum. ''LUCIS'' ise bu anlamda benim, 5 senedir kurgusunu zihnimde işlediğim ve satırlara dökmek için doğru zamanı beklediğim, ilk gerçek kurgum. Eksikliklerim veya yanlışlarım olabilir; bu yüzden buradayım. Kendimi geliştirmek; eksikliklerimi tamamlayıp, fazlalıklarımı törpülemek için kurgumu bu satırlara döküyorum. Bu sebeple sevgili okuyucum, oylardan ziyade yorumlar benim için çok daha önemli. Şimdiden bunun için sana çok teşekkür ederim...

Keyifli okumalar!! Bölüm sonunda görüşmek üzere!


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


California, 2016

    Burnuma dolan mayhoş bira kokusu, zihnimde dönüp duran son rüya kırıntılarını da süpürerek beni sabahın ilk ışıklarına çekmişti. Derin bir nefes aldım. Ciğerlerim biraz alkol biraz kahve ve odamı sarıp sarmalayan kitap kokusuyla doldu. Gözlerimi henüz açmamıştım, açmak istemiyordum. Çünkü güneşten kopup gelen günün ilk ışıkları göz kapaklarıma ulaşıyor, ılık ışık parçacıklarını göz kapaklarımda gezindirerek gözlerimi okşuyor hoş ama bir o kadar da anlamsız şekiller oluşturuyordu. Tenimi gıdıklayan bu sıcaklığın tadını biraz daha çıkarmak istedim.

    Çok değil, neredeyse kendimi tekrardan uykunun sıcak kollarına bırakmak üzereyken yanı başımdaki telefonum komodinin üzerinde kulak tırmalayacak cinsten titreşimler yaymaya başlayınca, kirpiklerim titreşerek yavaşça açıldı. Penceremden içeri sızan parlak güneş ışığı, henüz aydınlığa karşı fazlasıyla hassas olan çıplak göz bebeklerimle karşılaşınca dişlerimin arasından tısladım ve sırtımı parlak ışık huzmelerine vererek yatakta yan döndüm.

    Uykunun tatlı sıcaklığı ile dolup taşan yorganımı başımın üzerine çekip tekrardan gözlerimi kapattım. Çok değil, neredeyse iki nefes aralığım kadar kısa bir sürede telefonum tekrardan acı acı titremeye başladı. Bu sefer uzun ve aralıksız titreşimler yayan telefonumu alıp duvara fırlatmamak için yorganımın altında, sadece derin bir nefes alıp gözlerimi usulca loş ışığa açtım. Bu kadar yeter.

    Yatağı şiddetli bir şekilde sallayıp, yanımdaki, üzerinde telefonumun olduğu komodine doğru döndüm ve sinirli bir şekilde telefonuma doğru uzandım. Telefonumun parlak ekran ışığına karşı kaşlarım çatıldı ve gözlerim ışığa alışmaya çalıştı. O sırada yanıp sönen ekranda Caleb'ten üç cevapsız arama ve sekiz tanede yanıtlanmamış kısa mesaj olduğunu gördüm. Gözüm hızla ekranımın üst kısmına kaydı. Saat sabahın yedisiydi... Caleb kesin beni öldürecek.

LUCISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin