6 - Şüpheler

605 34 28
                                    

Koyu renkle yazılmış kısımlar +18'dir. Okumak istemeyen geçebilir. 

Masmavi gökyüzünde parlayan güneş içini sıcacık ediyordu. Kulaklarına dolan kuş cıvıltıları, yemyeşil çimenler, çocuk kahkahaları, çiçekler, neşeli insanlar... Şehre bahar gelmişti. Helen çok severdi ilkbaharı. En sevdiği mevsim olduğunu bile söyleyebilirdi. Kısa kollu ve etek giyer üşümez, ama sıcaktan da pişmezdi. Kışa oranla daha çok inerdi bahçeye. Şimdi banklardan birinde kucağındaki sarı kedisiyle birlikte oturuyordu. Onun tüylerini okşuyor, mırıltılarını dinliyordu. Bir seneyi geçkindir onunlaydı ve onun olmuştu artık. Helen sahiplenmişti ufaklığı. Önceden de hep bir kedisi olsun isterdi ancak kardeşinin astımından dolayı eve alamazdı.
'İdil...' diye geçirdi içinden. Ne yaptığını merak etti. Buraya gelmeden önce onu kuzenlerinden birine bıraktığını anımsar gibiydi. Sonrasında bir daha görememişti ancak haftada bir telefonla konuşurlardı. En azından sesini duyuyordu.

Kendi kendine düşüncelere dalmışken karşıdan ona doğru yaklaşan Savaş'ı da görememişti. Her gün herhangi bir acil işi çıkmadıysa aynı saatte geliyordu oysa. Dalgınlığına gelmiş olmalıydı ki şimdi dikkat etmemişti saate. Hiç başını kaldırıp gözlerine bakmadı. Kucağındaki kediyle oynamaya devam etti.

"Seni dışarıda gördüğüme sevindim. Nasılsın?"

Helen sesini duyunca başını kaldırıp gözlerine bakmadı. Duymamış gibi davranmaya devam etti. Böyle davranacağını zaten bilen Savaş bankta yanındaki boş yere oturdu. Kediyi okşayan eline uzandı. Helen irkilse de bir an için, yine bakmadı yüzüne ancak eli dikkatini çekmişti. İşaret parmağında parlayan sarı halkaya kaydı. Emin olmak için birkaç kez gözlerini kırpıştırıp tekrar baktı.

"Nişanlandın birde demek... Benim aksime hayatına devam etmen iyi."

Bir seneyi geçkin süredir sesini nadiren duyardı Savaş. Genelde de şimdi olduğu gibi tuhaf şeyler olurdu. Bu senaryoyu da daha önce yaşadıkları için şaşırmadı.

"Yüzük hep oradaydı Helen."

"Değildi. Yeni takmışsın."

"Hayır, oradaydı."

"Bana yalan söylemene gerek yok. Hayatıma devam ediyorum, bu da sana son gelişim demeye geldin herhalde."

"Eşi de sende. Atmadıysan tabi."

Helen'in kediyi okşayan parmakları aniden durdu. Beyninin içinde yankılanan ses otomatik olarak boynuna götürmüştü bir elini. Tam kalbinin üzerine doğru kaymış halkanın soğuk metalini hisseder gibi oldu. Nefesi kesildi, gözleri kapandı.

***

Helen yattığı dizden doğrulup az önce başını yasladığı bacaklara koydu ellerini. Kot kumaşın sert yüzeyinde sürtünerek hareket ettirdi ve tam bacak arasında durdu.

"Tam burada, şömine ateşi önünde sevişmek istiyorum seninle."

Şömineden yansıyan alev dalgaları ona tutkuyla bakan mavilerin içine hapsolmuş gibiydi. Avucunu yasladığı bölge yüzünden sertçe yutkundu. Sevgilisi böyle aç gözlerle ona bakarken aksi yönde bir tepki vermesi mümkün değildi. Ona susayan yanı düşüncelerinden bağımsız bir şekilde tamamen ele geçirdi kontrolü. Bluzun eteklerine uzandı. Başından sıyırıp çıkardığında karşısında siyah bir sütyenle kalmıştı Helen. İri göğüsleri taşacak gibi duruyorlar ve Savaş'a göz kırpıyorlardı. Alt taraflarında şiddetli bir kasılma hissetti. Yalnızca görüntüsü dahi kendisinden geçiriyordu Savaş'ı. Helen de fark etti bunu ve hoşuna gitti haliyle. Aniden içine dolan arzuyla bir an önce sevişme isteği aklındaki her şeyi silip atmıştı. İçinde hissetmek istiyordu sevgilisini. Kalktı, taytını bacaklarından sıyırıp bir köşeye fırlattı. Sadece iç çamaşırlarıyla kaldı karşısında. Savaş'ın gözleri her hareketini takip ediyordu.
Biraz önceki yerine geçmek yerine bacaklarını iki yana açıp tahtına oturan bir kraliçe edasıyla sevgilisinin kucağına yerleşti. Tutundu geniş omuzlarına.

Onunla Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin