2 - Karmaşa

852 52 41
                                    

Savaş ve Helen günler geçtikçe farkında olmadan gitgide daha sık görüşür, daha sık konuşur olmuşlardı. Pazar günü haricinde her gün beraberlerdi. Helen dersine girmeden önce her sabah mutlaka arşive uğrayıp beş dakika da olsa Savaş'ı görmeden gününe başlamıyordu. Ders arasında iki kutu kahve alıp soluğu onun yanında alır olmuştu. Salı ve perşembe günleri özel dans dersi günleriydi. Helen'in iki boş günü onlar olunca Savaş işten çıkar çıkmaz önce bir yerde oturup laflıyorlar, bazen bir şeyler içiyorlar, sonra boş dans salonlarından birine geçip en az iki saat boyunca çalışıyorlardı. Cuma ve cumartesi zaten normal kurs günleriydi.
Gel zaman git zaman bu şekilde koskoca iki haftayı arkalarında bırakmışlardı.
Şimdi yine Haziran ayının ilk haftasının sıcak bir perşembe gününde Helen evinde oturmuş, annesinin kahve yapmasını bekliyordu. Biten okulundan dolayı okula gitmese de, Savaş çalışmaya devam ediyordu. Bu hafta başından beri henüz bir kere çalışabilmişlerdi. Bugün Savaş onu ararsa yine gidecekti yanına. Henüz bir telefon gelmemişti.

"Anne - kız doğru düzgün konuşmuyoruz uzun zamandır." dedi annesi ve elinde tuttuğu iki fincan kahveden birini Helen'in önünde bıraktı.

Gülümsedi Helen. Bir hafta önce biten finallerinden sonra okuldaki son sınavını da verip büyük bir neşeyle çıkmıştı. Notlar açıklanacak, diploması hazırlanacak ve mezuniyet töreni yapılacaktı. Girdiği sınavlardan geçerse, yüksek ihtimalle geçecekti, artık resmen üniversite mezunu olacaktı.
Dolayısıyla geçen yoğun haftalar içersinde ne annesine ne de kız kardeşine yeterli vakit ayıramamıştı.

"Evet, boşladım biraz. Mezun olacağım, biliyorsun. Sınavlar da yeni bitti."

Annesi de geçip karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu. Kahvesinden bir yudum alıp dikkatlice fincan tabağının üzerine bıraktı.

"Sınavları hiç bahane etme hayatım. Beni boşladın da, o çocukla sürekli berabersin." dedi imayla.

Helen işittikleri şaşırdı. Annesinin Savaş'ı bilmesine imkan yoktu.

"Hangi çocuk?" diyerek bilerek bilmezliğe yattı.
"Hiç bilmezmiş gibi yapma. Sürekli ağzın kulaklarında telefonda konuşup evden çıkıyorsun. Anladım ben."
"Ha sen Savaş'ı diyorsun..."
"Demek adı Savaş. Daha çok mu yeni ilişkiniz?"

Helen tam kahvesini içerken işittikleriyle birden derin nefes aldı, boğazına kaçtı kahve. Gözleri sulandı, hemen masa üzerinde duran peçeteye uzanıp öksürmeye başladı.

"Ne ilişkisi?" dedi hırıltılı çıkan sesiyle.
"Çıkmıyor musunuz?"

Helen başını iki yana salladı. İki arkadaşı daha ona bu soruyu yöneltmişlerdi.

"Hayır anne. Kursta tanıştık. Oradakilerden biraz geri olduğu için özel ders veriyorum. O kadar..."
"Arkadaşsınız yani."
"Evet."

Omuz silkti annesi.

"Öyle olsun bakalım."
"Neden inanmıyorsun? Gerçekten sadece arkadaşız."
"Ben inanmadım mı dedim kızım? Niye panikledin ki sen?"
"Paniklemedim."

Önündeki kahve fincanına uzanıp sıcaklığına aldırmadan bir eliyle kulpunu tutarken diğer avucunu fincana yasladı. Hala üzerinde buharı tüten içecekten bir yudum alıp boş boş onu seyretti. Çevresindeki insanlar böyle sorular yönelttikçe kendisi de kafasının içinde sorgulamaya başlıyordu.
Daha önce Savaş'a o gözle bakmamıştı ya da bundan haberi yoktu. Birlikte çok güzel vakit geçirdikleri su katılmaz bir gerçekti. Helen onunlayken uzun zamandır olmadığı kadar eğleniyor, gülüyor ve en önemlisi rahat hissediyordu. Adını tam anlamıyla koyamadığı bir güven duygusu barındırıyordu içinde. Aynı zamanda yakışıklı sayılırdı. Kendince bir albenisi vardı. Ses tonuna bayılıyordu Helen. Birde kıvırcık saçları vardı ki, onlara dokunmak için can atıyordu adeta.
Birden birde düşünceleri bulanıklaştı, allak bullak oldu beyni. Savaş kimdi, neydi onun hayatında? Annesine söylediğine göre arkadaşıydı.

Onunla Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin