1 - İlkler

1.8K 61 65
                                    

Dört duvarı kireç beyazı boyalarla kaplanmış oda her geçen gün bir milim daha ufalıyordu sanki. Tek bir pencere, onun altında geniş ve duvara yaslı bir kalorifer, odanın sağ kenarında bir masa, sol köşesinde şu an üzerinde oturup boş boş etrafı izlediği yatak vardı. Kapının yanında bulunan giysi dolabı da dahil hepsi beyazdı. Bu ufacık odanın içinde renkli tek şey Helen'in kendisiydi. Bazen beyninin içindeki duvarlar mı bu kadar beyazdı yoksa cidden içinde olduğu bu yer mi beyazdı ayırt edemiyordu.
Bacaklarını yukarı çekerek dizlerini katladı, sırtını duvara yasladı. Yastığının altına bıraktığı defteri ile mavi renkli tükenmez kalemini çıkarıp dudaklarına doğru götürdü kalemi. Kapağını dişleri arasına aldı. Çekerek çıkardı. Tükürür gibi sağ tarafa fırlattı şeffaf kapağı.
Her gün kısa kısa da olsa yazdığı hikayesine döndü. 464.sayfasında olduğu hikayesinde en sevdiği kısım tanıştıkları yerdi. Nefesini vererek gülümsedi. Yazmadan önce bir kez daha orayı okuyacaktı.

Aynadaki yansımasını son kez kontrol etti. Belini ve göğüslerini tam anlamıyla saran rahat kumaştan yapılmış elbisesi kalçasından itibaren bollaşarak dizlerinin birkaç santim üzerinde bitiyordu. Kalın askılıydı, lacivertti. Helen eğer tango, bachata, samba ya da pole dans yapacaksa şimdi olduğu gibi rahat şeyler seçiyordu. Kaküllerini düzeltti, saçlarını omzundan geriye attı. Seviyordu cumartesi günlerini. Hatta haftanın en sevdiği iki günü cuma ve cumartesiydi. Derslerden uzaklaşıp okulun dans kursunda hocalık yapmak kadar keyif aldığı başka bir etkinlik yoktu. Yaklaşık iki senedir bunu yapıyordu. Bu sene mezun olduktan sonra da bunu yapmaya devam edecekti.

"Helen, hazır mısın? Saat geldi."

Aynanın yansımasından arkadaşı Ferman'la göz göze geldi. O da Helen ile birlikte burada dans veren bir başka hocaydı. Kendisi geçen sene mezun olmuştu.

"Hazırım hazırım. Geliyorum hemen."

Üstünü son bir kez daha kontrol ederken avuçlarını üzerinde gezdirdi. Elbisenin eteklerini düzeltti. Altına giydiği mini şort fazla sıkmıyordu. Rahat olduğuna kanaat getirdikten sonra topukları üzerinde döndüğü gibi seker gibi adımlarla Ferman'ın yanına ulaştı. Uzun koridoru öyle ayakta laflayarak geçirdiler. Sağda kalan ilk büyük ve krem renkli kapı onların dans dersleri verdiği salonun kapısıydı. Metal kulpu indirip içeri girdiler. Helen kocaman gülümserken çabucak üzerlerinde gözlerini gezdirdi. Bir kişi haricinde gelen herkesi tanıması dışında tamamı buradaydı. Böyle eksiksiz geldikleri zaman çok mutlu oluyordu.

"Herkese günaydın." dedi adeta şakır gibi. Ellerini çırptı bir kez.

"Nasılsınız bakalım?"

Bugün bachata yapacaklardı. Biraz da o yüzden kıpır kıpırdı içi. En sevdiği dans olduğunu söylese yalan sayılmazdı.

İnsanlardan gelen 'iyiyiz, sen nasılsın' tarzında konuşmaları yine aynı tebessümle dinledi. O esnada Ferman da müzik için köşede duran bilgisayarın başına geçmişti bile.

"Hadi bakalım. Herkes eşlerini seçsin. Hareketleri biliyorsunuz."

Bunu söylerken bir kez daha yeni gelen adama takılmıştı gözleri. Dansı bilip bilmediğini düşündü. Hiç konuşmuyor, etrafını inceliyordu sadece. Partnersiz yapılmazdı bu dans ve onun da bir partneri yok gibi görünüyordu. Bu yüzden çabucak ilerledi yanına.

"Merhaba." dedi gülümseyerek.
Elini uzattı sıkmak için.
"Helen ben. Dans hocasıyım."
Adam da ona bakmıştı böylelikle. Uzattığı eline önce kısa bir bakış attı. Çok beklemeden de tutuverdi.
"Savaş." dedi kısaca.
"Pekala Savaş. Tek misin? Partnerin nerede? Bachata tek yapılmaz ki."

Onunla Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin