4. Bölüm "Diş ağrısı gibidir hayat"

249 15 90
                                    

Şimdiden  oylarınıza ve yorumlarınıza talibim🦆

Keyifli Okumalar 🖤

En çekilmez, en berbat ağrıların içindeki en kötü, en sancılı ağrıdır ya diş ağrısı. İşte hayat da o diş ağrısı gibiydi Kadir için. Ne yaparsan yap bir türlü geçmek bilmiyordu. Tam geçti dediğin anda ise tekrar ağrı başlıyor, sana bütün yaşamını zehir ediyordu. İçtiğin suyu bile çok görürdü ya sana, uykularını haram ediyordu. İşte o an bütün dişlerini bile sökmeye razı hâle geliyordun.

Hayatı yorumla deseler Kadir hiç düşünmez bir diş ağrısı gibi bu hayat derdi. Onun için öyleydi de zaten. Senelerdir ellerini yakasından çekmemiş, Kadir en ufak bir hata yapsa da onun başına çoraplar örsem diye gözünün içine bakıyordu. Kahkahalarla gülmek için can atıyordu sanki. Hayatın bu garip Konyalı Kadir ile ne derdi vardı, bir türlü anlamıyordu Kadir.

O diş ağrısının sancıları gibi hayatın da sancılarını çekmişti. Hadi dişin ağrısa doktora gider neyse tedavisi yaptırırdın. Fakat Kadir bu ağrıya devasını bulacak doktoru da tanımıyordu. Bu ağrının tedavisinin olduğunu ise hiç sanmıyordu.

Bütün hayatını, uykularını, duygularını zehir eden bir diş ağrısından başka bir şey değildi bu hayat. İçtiği suyu haram etmezdi belki ona ama elindeki özgürlüğü haram ederdi. Atacağı kahkayı haram ederdi, tutacağı eli haram ederdi.

Kadir biliyordu. Bu hayat onunla öyle güzel oynuyordu ki, sabrını sınamakla kalmıyor; Kadir diş ağrısını çeksin diye onun gideceği yolları kapatıyordu. Bir nevi tedaviyi ondan esirgiyor, saklıyordu.

Önündeki adını sanını bilmediği kahvenin kokusu burnuna dolarken bakışlarını yanındaki pencereden dışarıdaki hayatı izlemeyi bırakıp çekti Kadir. Çatık kaşlarıyla önündeki bardağı ileriye doğru ittirip biraz ilerisindeki garsondan kendisine sade, bol köpüklü bir Türk kahvesi istedi.

Ne menem bir tadı vardı az önceki kahvenin. Hayır yani anlamıyordu Kadir. Güzelim Türk kahvesinin köküne kıran mı girmişti de böyle tuhaf kahveler kocaman bardaklarda tercih edilir olmuştu, akıl sır erdiremiyordu.

Karşısında beklentiyle oturan adamın kendisine sormadan sipariş vermesine de bozuldu bir yandan Kadir. Hapisten çıktı diye kendi ne isteyip istemeyeceğini bilemeyecek birisi miydi? Gayet kendisi de ne istediğine karar verebilecek yaştaydı. Siparişini de medeni bir tavırla rica edebilirdi.

Kendi içinde kendi kendine düştüğü durumu sorgularken oturduğu yerde kurt gibi kımıl kımıl kımıldanıp duran adamın masaya doğru yaklaşıp kendisiyle konuştuğunu fark etti.

"Kusura bakma abi, ben ne içersin diye sana sormayı unuttum," diyordu Kadir'e. Demek ki yaptığı küçük kabalığın o da farkındaydı.

Biraz ilerisinde önündeki çilekli pastayı kocaman çatalla yemek için uğraşan küçük kıza takıldı bakışları. Ağzını yüzünü batırmakla kalmamış, hâlâ o koca pastayı kendisi yemek için uğraşıyordu. Farkında olmadan dudakları kıvrıldı Kadir'in. Kıvır kıvır saçları omuzlarına dökülmüş, pastayla girdiği mücadelede ne de güzel duruyordu bu minik kız çocuğu. Şu küçücük yaşında tek derdi tasası önündeki pastayı yiyebilmekti ve tek kusuru ağzını ve yüzüyle birlikte üzerini de batırmasıydı. Ama bu bile bir kusurdan daha güzeldi minik kızın üzerinde. Farkında olmadan Kadir'in içindeki merhameti kıpırdatıvermişti.

"Abi?" Kendisine seslenen kıl kurduna ters ters baktı Kadir. Deminki kıvrılan dudaklarının yerinde yeller esiyordu. Bir de karşısında oturan yoldaş diye bildiği kalleşe kıl kurdu diye lakap takmıştı. Dakikalardır kıl kurdu gibi kıvranıp duruyordu.

Yarım BattaniyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin