En son ne zaman bir arabanın ön kaputunu açıp da içine bakmıştı, hatırlayamadı Kadir.
Uzun zaman olmuştu besbelli. Hayal meyal hatırlıyordu. Küçükken babasının güç bela aldığı koyu yeşil tofaş marka arabayı hatırlıyordu belli belirsiz.Daha çok küçüktü o zamanlar, dokuz on yaşlarında ya vardı ya yoktu. Bir pazar sabahı olduğunu ise hiç unutmamıştı Kadir. Zihninde hep ilk günkü gibi duruyordu. Çünkü o pazar sabahı babasıyla birlikte şehir stadyumunun arka tarafında kurulacak olan sirk gösterisine gideceklerdi. Günler öncesinden sözünü almıştı babasından da, pazar gününü iple çekmişti. Sabaha kadar gözüne uyku girmemiş, heyecandan dönmüş durmuştu. Hatırladıkça gülüyordu Kadir. O çocuksu heyecanı keşke yerli yerinde dursaydı diye hayıflanmadan edemiyordu.
Kahvaltısını bile annesinin zoruyla yaptığını biliyordu o sabah Kadir. Kendisine kalsa aç aç bile gidebilirdi, ne var ki babası daha sirk gösterisinin saatine var dese bile dinlememişti. Zaten annesinin kurduğu yer sofrasından da iki dıkım ekmek yiyip öyle kalkmıştı.
Üzerinde annesinin akşamdan ütülediği lacivert pantolonla kırmızı ekose gömleği olduğunu da geçmişini canlı tutmak için çabalayan zihninden atamıyordu Kadir. Üzerine bir şey dökülmesin, en ufak bir toz toprak bile sıçramasın diye bastığı yerlere dikkat ede ede arabanın yanına doğru yürümüştü. Gösteriye geç kalacak korkusuyla defalarca babasına seslenmiş, iki lokma ekmeği adamın boğazına dizmişti. Oğlunun bu sevimli heyecanını görünce de bir şey diyememişti rahmetli Ali Bey.
Babasının dışarıya çıkmasıyla hemen arabaya atlamış, babasının arabaya binip arabayı çalıştırmasını beklemişti Kadir. Ne var ki rahmetli Ali Bey arabayı çalıştırmak için dakikalarca uğraşmış lakin emektar yeşil tofaşı bir türlü çalıştıramamıştı. Haliyle bir çekici çağırıp, Kadir'i de yanına alıp arabanın peşine düşmüşlerdi.
Kadir'in ısrarları üzerine oto tamircisi adam elinden geleni yapsa da baba oğul o sirk gösterisine ne yazık ki yetişememişlerdi. Kadir de o iple çektiği pazar gününü tamirhaneyi ve arabaları tanımaya çalışarak geçirmiş, o çok beklenilen sirk gösterisi de yalan olmuştu. Haliyle, hayalini kurduğu merakını cezbeden o sirk gösterilerini de düşlerinin saklandığı rafa kaldırmıştı.
Kuvvetli bir rüzgarın esmesiyle aralanan kitabın tozlu sayfalarındaki tozlar gibi üşüşen anılarına özlemle tebessüm etti Kadir. Hani insanın aklına çok geçmişte kalan fakat hatırlayınca içinde burukluk oluşturan anılar gelir ya; işte onlar gibi bir burukluk oluşturmuştu Kadir'in yüreğinde bu anı da. Dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvırılarak haylaz bir tebessümü ağırlatmıştı yüzünde. Şu içinde oluşan sızıyı ise tarif etmeye gücü yetmiyordu. Neydi bunun adı, böyle hem üzüp hem de sevindirecek kadar Kadir'i tarumar eden bu gücü nereden buluyordu?
"Hayırdır, ne öyle kendi kendine sırıtıyorsun Konyalı?" diyen sesle girdiği o sancılı yoldan geri döndü Kadir. Her santiminin -her ne kadar kendisi fark etmese de- özlem ve hüznün sardığı gözbebeklerini Davut Usta'ya çevirdi. Yaklaşık bi' yarım saat önce gelen müşterinin arabasının ön kaputunu açmış, motor kısmında bir şeylerle uğraşıyordu.
Ne yaptığını sorsalar hiçbir şey diyemezdi Kadir. Pek anlamazdı o böyle işlerden. Hesap kitap işleriyle daha çok haşır neşir olmayı severdi o. Ama yine de meraklanmadan edemedi. Seri hareketlerle işini yapan, üstü başı motor yağı içinde kalan adamı pür dikkat izliyordu.
Başını salladı belli belirsiz. Ardından bakışlarını kaçırdı. Arabayı inceliyormuş gibi ön kaputtan uzaklaşıp arabanın etrafında dolanmaya başladı.
"Çocukluğum hatrıma düştü usta, ona gülüyordum."
"Anlar mısın sen de arabalardan?" deyince kahkahalarla gülesi geldi birden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Battaniye
Teen FictionHerkes benim, hayallerimin de katili olduğumu düşünüyordu. Oysa ben onları sadece gece uykusuna yatırmıştım ve kimsenin haberi yoktu. 🌊 Hayat yarım battaniye gibidir. Nereye çekersen çek hep bir tarafın açıkta kalır. Bu hayat da benim için bir ya...