7. Bölüm "Davut Usta"

137 8 51
                                    

Yüzüne vuran ve gözlerini kamaştırıp duran sabah güneşi yüzünden uykusunun bölüneceğini, bundan dolayı güne bismillah diyeceğine hayatta inanmazdı Kadir. O hep soğuk dört duvar arasında koğuş arkadaşlarının tıkırtılarına ya da minareden yükselen ezan sesine uyandığını bilirdi. Bir güneş ışığına tav olup da güne gözlerini açacağı ise hayallerinin ucundan bile geçmezdi.

Yatağının hemen yan tarafındaki pencereden sızan güneşin ışığına gözlerini kısarak baktı Kadir. Şimdi yeniden fark ediyordu. Bu şekilde uyanmayalı yıllar olmuştu.

Üzerindeki ince battaniyeyi kenarıya iteleyip ayaklarını yataktan aşağıya sarkıttı. Kollarını iki yana açıp bedenini esnetirken erken yattığından olsa gerek bedeninin bir hayli yorgun olduğunu hissediyordu. Erken yatmaya alışık değildi. Fakat yapacak bir işi olmadığından ve sabah da erken kalkması gerektiğinden birkaç sayfa kitap okuyup uyumuştu. Gece en az üç kere kalktığını da hatırlıyordu. Özellikle uykusundan ikinci kez uyandığında deli gibi susadığını fark etmiş, kendini vakit kaybetmeden dışarıya  atmıştı. Açık bulduğu küçük bir büfeden de bir şişe su ve birkaç tane de karton bardak da alarak geri odasına çıkmıştı. Suyunu kana kana içtikten sonra yatağına uzandığını ama bir türlü uyuyamadığını da anımsıyordu Kadir. Yatağında bir sağına bir soluna dönmüş durmuş, en sonunda uykuya teslim etmişti yerini yadırgayan bedenini.

Komodinin üzerinde duran şişeye gözü kaydı birden Kadir'in. Ağzının kuruduğunu da o an fark etti. Uzanıp şişeyi aldığında iki bardak suyu yine kana kana içti. Ardından tuvalete girip işlerini hallettikten sonra odaya geri döndü. Yatağına yaklaşıp saatini koluna taktıktan sonra battaniyeyi katlayıp dolaba geri yerleştirdi. Çarşafı da düzelttikten sonra ceketini giyip kitabı da valizine koydu. Şişenin dibinde kalan suyu da bardağa gerek duymadan kafasına dikti. Çöpleri de çöp kutusuna atıp valizini de alarak odadan çıktı.

Seri adımlarla merdivenleri inerken bugün onu nelerin beklediğini düşünmeden edemiyordu. Gönlü güzel şeyler olsun isterken hayatın ona yine acımasız davranmasından da korkuyordu. Lakin yine de umutsuzluğa kapılmak istemiyordu Kadir. Allah büyüktü. Her kötü günlerin aydınlığına kavuştuğu da olurdu ve inanıyordu ki Kadir kendisi de o aydınlığa kavuşan kullardan olacaktı.

Dün akşam hesap kitapla uğraşan kır saçlı yaşlı adamı yine aynı yerinde buldu Kadir. Yanına yaklaştı ve elindeki anahtarı masanın üzerine koyarak adama baktı. "Hayırlı sabahlar dayı."

"Sana da hayırlı sabahlar delikanlı. Gidiyorsun herhalde," diyerek elindeki valize baktı.

"Benden şimdilik bu kadar dayı. Yolcu yolunda gerek," deyip anahtarı adama uzattı. Ardından kısaca vedalaşıp pansiyondan dışarıya çıktı fakat aklına gelen fikirle geri içeriye girip adama yaklaştı. Cebindeki küçük kağıt parçasını çıkardı. "Dayı şu adrese nasıl giderim, bana bir anlatır mısın?"

"Dışarıya çıkınca sola dön delikanlı, birkaç metre ileride bir eczane olacak. Onun hemen arkasında bir taksi durağı var. Dilersen taksiyle hemen gidersin. Yok otobüsle gideyim dersen orası karışık. Anlat dersen anlatırım."

Anlat demedi Kadir. Hiç otobüsle falan uğraşmak istemiyordu. Hem anlat, otobüsle giderim dese bile bu adresi vakitlice bulur muydu? Onu da bilmiyordu.

Adamın elindeki kağıdı alıp geri cebine koydu Kadir. Sonra pansiyon sahibinin bahsettiği taksi durağını aramaya girişti. Yaklaşık beş - on dakikalık bir yürümeden sonra gördü bahsedilen o taksi durağını. Vakit kaybetmeden yolcu bekleyen taksilerden birine binip kağıttaki adresi gösterdi taksi şoförüne. Ve şoförün yanındaki koltukta sessizce gideceği yeri beklemeye başladı.

Yarım BattaniyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin