Güneş göründüğü kadarıyla geceyi yine alt etmişti. Uyandığımda her yer parıldıyordu. Gölden biraz uzaktaydık. Ateşimiz sönmüştü ve Devrim biraz uzağımda uyuyordu. Onu inceledim. Bu şekilde kesinlikle daha masum gözüküyordu.
Birkaç dakika sonra gölün yakınlarında bir ses duydum. Herhangi bir hayvan olabilir miydi? Ayağa kalktım ve sese doğru dikkatlice yürümeye başladım. Sese doğru ilerledikçe merak katsayım da yükseliyordu. Çalılıkları ittirip gölü gördüğümde sesin ne olduğunu anlamıştım. Bunlar insanlardı. İçimin rahatlamasıyla beraber şaşırmıştım da.
İç çamaşırlarıyla gölde yüzüyor, birbirlerine su atıyorlardı. Ne yapacağımı bilemedim bir an. Gözlerimi mi kapatsaydım, gitse miydim?Beni farkettiklerinde bayan olanı el salladı, kaçış şansım kalmamıştı. Ben de elimi kaldırarak selam vermiştim. Dur bir dakika, bana doğru yaklaşıyorlardı, aniden arkamı dönesim geldi ama verdiğim tepki gülümsemek oldu. Bayan olan bana yaklaştığında sadece iç çamaşırlarının üstünde olduğunu farkettim. Rahatsız olur muydu bilmiyordum ama yüzüne bakmaya çalışıyordum. Uzun boylu, güzel bir kadındı ve kırmızı kıvırcık saçları vardı. Etkileyici gözüküyordu. Bir an kendi görünüşümü eleştirme isteği hissettim.
"Merhaba, ben Güneş." Elini uzatmıştı ve içten mi yoksa benden nefret mi ediyor tartışılabilir bir gülüş sergiliyordu. Ben de elimi uzattım.
"Gece, memnun oldum." O sırada Devrim çalılıkların arasından arkamda belirdi.
"Devrim." Üçüyle de el sıkışmıştı. Aynısını yaptım. Daha sonra diğer iki erkek te kendilerini tanıttılar. Sevimli suratı olan ve sıcak davranan çocuğun ismi Tuna'ydı. Daha sert ve mesafeli gözükenin ise Yağız'dı. Yaklaşık omuzlarında uzun saçları vardı. Bu tanışmayla beraber uzun bir sohbete girildi. İlgi çekici bir görünüşleri vardı. Sadece görünüş anlamında değil, tarzları, duruşlarıyla ilgiliydi. Hepsinin hareketlerinde, davranışlarında bir amaç bir düşünce akımı vardı. Devrim' de de bazen farkettiğim bir şeydi bu. Böyle insanlarla tanıştığımda tüm düşüncelerini harfi harfine duymak, küçük bir çocuk gibi durmak bilmeksizin sorular sormak istiyordum. Onları son damlasına kadar kullanmak isterdim. Bu günlerde kendimi zaten dünyaya yeni gelmiş küçük bir çocuk gibi hissediyordum. Bilgiye susamıştım ve öğrenmem gereken her şeyi küçük bir çocuğun en sevdiği masalı dinlerken duyduğu merak gibi dinliyordum.
"Peki siz burada ne yapıyorsunuz?" Çoğu detay atlanarak yaptığımız masum geziyi anlatan Devrim yeni arkadaşlarımıza merak ettiğim bir soru sormuştu.
Güneş saçının sağ tarafını arkaya kibirle atarken etkilenmemizi bekliyormuşcasına konuşmaya başladı. " Müzik yapıyoruz canım." Arkadaşlarına bakarak gülümsedi. "Bir gün mutlaka ismimiz duyulacak."
Tuna kısa bir gülümsemeyle cevap verirken Yağız elini çenesine götürüp geri çekti.
"Aslında oldukça mütevazı bir grubuz biz." Güneş' e baktı. Güneş gözlerini devirdi ve çevreyi incelemeye başladı.
"Problem olmazsa bize de çalar mısınız? Duymayı çok isteriz." İçimde beni bitiren bir enerji olmuştu. Müzik aletlerini görmek, canlı sesi duymak istiyordum. Güneş birden yeniden heyecanlandı, bana gülümsedi ve "Neden olmasın," dedi. Daha sonra bir süre ayrıldık. Devrimle arabamıza doğru ilerliyorduk ama aklım orada kalmıştı. Bir daha görebilecek miydik onları?
"Gece, dikkatli olmanı istiyorum senden." Devrim önümde yürürken biraz ciddiydi. Bu anlamsız korumacı davranışını anlayamıyordum bazen.
"Neden öyle dedin ki şimdi" biraz hızlanıp yanına geldim. Birden durdu ve bana baktı. Ben de durup ona baktım.
"İnsanlara çok çabuk güveniyorsun. Sadece yeni tanıştığımız bu insanlara hemen güvenip bizimle ilgili birşeyler anlatma. Kim olduklarını bilmiyoruz." Saçma gelmişti söyledikleri.
"Evet ama, eğer güvenmeseydim çabucak şu an burada seninle olur muydum? Biz ne kadar süredir tanışıyoruz? Şu ana kadar güvenim boşa çıkmadı."
Devrim şaşırmıştı. Belli oluyor ki ne diyeceğini bilemiyordu. Onu ilk kez bir konuşmamızda alt etmiştim.Kendime bir alkış sundum iç dünyamdan ithafen.
"Sadece, yapma." İlerlemeye devam etmişti.
----------
Gündüz bu günde her gün olduğu gibi yorulmuş, gecenin kendini yenmesine izin vermişti. Ateş çevresinde oturuyorduk. Bu sefer farklı bir atmosferde. Hareketli ve insanın yerinde durmasına izin vermeyen parçalar çalıyorlardı yeni arkadaşlarımız. Tuna akustik gitar çalıyordu, Yağız ise ilk kez gördüğüm bir müzik aleti olan saksafonu çalıyordu. Teknik olarak gitarı da ilk kez görmüştüm, ama saksafonun sesini ilk kez duymuştum. Güneş ise güzel sesiyle parçaları seslendiriyordu. İnsanın etkilenmemesi mümkün değildi. Devrim de etkilenmiş gibiydi. Gülümsüyordu ve şarkılara katılıyordu bir süre sonra, bazen bana şarkılarla ilgili bilgi veriyordu, sözlerini kulağıma fısıldıyordu anlamadıklarımda. Birkaç saat sonra herkes biraz yorulmuştu. Tuna saksafon ve Güneş'in güzel sesinin eşlik ettiği romantik bir parçada biraz dans etmeyi öğretmişti bana. Devrim bir şey dememişti ama korumacı gözlerinin her daim üstümde olduğunu hissedebiliyordum. Sohbete yeniden başlanmıştı.
"Daha buralarda mısınız, yoksa yolcu musunuz? Biz provalarımız bitene kadar buradayız, böyle bir yerde ilham uykuya dalmak kadar kolay." Yağız gülümseyerek konuşuyordu, mesafeli hali biraz azalmıştı şimdi. Aynı Devrim gibiydi işte.
"Gece yüzme öğrenene kadar hiçbir yere gitmiyoruz." Devrim'le göz göze geldik. Gözlerimi yere diktim. Birazcık utanmıştım.
"Ne kadar da güzel! Hepimiz yardımcı oluruz, ne de olsa daha bir süre beraberiz buralarda." Tuna'ya gülümsedim. Devrim yanıma yaklaştı sanki beni korurmuşcasına.
"Ben de müziklerinizde yardımcı olmaya çalışırım!" Heyecanlı bir şekilde gülümsedim, ama Güneş buna zoraki bir gülümsemeyle cevap verdi. Daha sonra sohbet aynı hızıyla devam etti. Yeni arkadaşlar, yeni karakterler, yeni anılar başlıyor gibi hissediyordum. Ama bunları düşünmedim. Kendimi anın hızına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece
Science FictionGece'nin hayatında çaresizlik ön plandaydı çünkü sona yaklaşılmıştı. Ama olacaklar alıştığı her şeyi değiştirdi. © Tüm Hakları Saklıdır