Bölüm 8

547 37 5
                                    

Anlaşmayı yaptıktan sonra yaklaşık  iki dakika sessizce durmuş, daha sonra içimizdeki fikirleri söylemeye başlamıştık. Yeni tanıştığım birine birdenbire güvenmem ne kadar doğru bilmiyordum, ama şu anda bu hayale körü körüne tutunmuştum. Bana umut veriyor, her yönden destek oluyordu.Her şeyi daha iyi yapabilecek tek şey, babamın güvende olduğunu öğrenmem olurdu.

Bu uzun yolculuk için birkaç gün hazırlık yapmamız gerekiyordu. Bu yolculuğu çalıntı bir arabayla yapacağımızdan da epey dikkatli olmalıydık. Devrim 17 yaşındaymış, ailesi de varlıklıymış aslında, ama onların yanında kalarak hayatta istediklerini yaşayamayacağını anlamış, evden kaçmış. Bir kaç aydır da yollardaymış işte. Bir miktar parası var yanında, parasız hiçbir şey olmuyor tabi bu zamanlarda.

Biricik Beetle'ımızın ön tarafını da mora boyadık. Nasıl boyadığımızı ise sormayın.İkimiz de böyle daha havalı olacağı kararına varmıştık ve olmuştu da. Şimdi ise yapmamız gereken ihtiyaç listemizi almaktı.

"Hazır mısın?" Siyah güneş gözlüğünün altından bana baktığına emindim.

"Evet," dedim ve derin bir nefes alarak alışveriş merkezine doğru ilerlemeye başladık.

Alışveriş sepetine termos, alabildiğine yiyecek ve içecek, kamp malzemeleri alanından ihtiyacımız olanları ve tabiki kendim için giyecekler almıştım. Bir sırt çantası da almıştım. Devrim önceden yollarda olduğu için hazırlıklıydı, alışverişin çoğu benim için yapılıyordu.  Bana iç çamaşırı alınırken beğendiği sütyeni bile gösterdi. İlk önce şaşırdım. Ama pek aldırmadım. Devrim rahat bir çocuktu. Onu da alıp yoluma devam ettim.

"En son olarak bunu almalısın."  Elinde siyah bir güneş gözlüğü vardı. Aldım ve taktım.  Daha sonra ona çok teşekkür edeceğimi söyledi. Kafamı salladım. Şimdiden kendimi daha havalı hissediyordum. İşin zor tarafını bitirmiştik ve Devrim'den beni biraz alışveriş sepetinde sürmesini istedim. Tüm alışveriş merkezine yarım saat bu şekilde kan ağlattık. Siyah gözlüklerimizle dehşet saçıyorduk. Yaklaşık 3 üç çocuğa ezilme korkusu yaşatmış ve iki pasif-agresif aileyi sepetlerine çarparak harekete geçirmiştik. Bu eğlencenin sonu da bir güvenlik görevlisini gördüğümüzde son bulmuştu. Alışveriş sepetinden yavaşça uzaklaştık, alacaklarımızı aldık ve oradan topukladık.

Akşam arabayı bir yere çektik, ağaçlık bir alandı yine. Yerde bağdaş kurduk ve beraber haritada istikametimizi belirledik. Daha sonra Devrim'in içinde müzik olan makinasını karıştırmaya başladım. Müzik çok ilgimi çekmeye başlamıştı. Eskiden de vardı ama, böyle değildi işte. İstediğim zaman dinleyemiyordum öyle.

"Ailende başka mor göz var mı peki?"

"Annem de mor gözlüydü." Şaşırmıştı. Daha fazla şaşırtıcı şey söylememeliydim. Genlerimiz mutasyona mı uğradı zamanla diye düşünmeye başladım.

"Ailenden bahset biraz bana." Yanıma yaklaşmıştı ve bana battaniye uzattı. Gerilmiştim.Yanlış birşey söyleyeceğim diye çok korkuyordum.

"Babamlaydım, annem ve babam da... ayrıydı."

"Üzüldüm." dedi battaniyede yanıma gelirken. "Niye ayrıldılar peki?"

"Babam sürekli çalışıyordu. Annem dayanamadı. Ben de daha sonra babamla kalmaya devam ettim. Genellikle yalnız olurdum."  

"Niye hayatını yaşayamadın peki..?"

"Babam.. sert bir adamdı işte. Yeterli değil mi?" Son dediğim yalan dışında ailemi hatırlamak beni biraz üzmüştü. Devrim de farketti.

"Özür dilerim. Beraber bu kadar çok vakit geçirecekken seni daha çok tanımak istedim." Termostan çay uzatmıştı. Çay her zaman problemleri çözerdi. O da ailesinin çok çalıştığından ve onunla ilgilenmediklerin bahsetti. Daha sonra mükemmel aile olmadığı sonucuna vardık ve çay içerek konuya nokta koyduk. 

"En son olarak.. tüm bu yara bereler nereden geldi peki? Ki tanıştığımız ilk günden çok daha normal gözüktüğünü söylemem gerek."

"Evden kaçtıktan sonraki gece... bir ormanda kalmak istedim ve yaralardan da belli olduğu gibi beceremedim." Gülümsemeye çalıştım. Saçlarımı arkaya atıp başımdaki yaraya dokundu.

"Peki bu?"

"Ağaçtan düştüm." Kafasını salladı. Daha sonra gülmeye başladı.

"Ağaçtan bu kadar güzel düşmekte bir yetenek." Beraber gülüyorduk. 4 bardak çaylık daha sohbet ettik ve arabaya uyumaya gittik.

Sabah uzun yolculuğumuzun başlangıcı için  hazırlandık. Derin bir nefes aldım, gerindim, sırt çantamı arabada koltuğumun altına koydum. Devrim'in benim için hazırladığı müzik listesinin olduğu telefonu ( tabiki de adı telefon) aldım ve artık yola hazırdım. Nereye gittiğimizi sormadığımı hatırladım.

"Şu harika manzarası olduğunu duyduğum göle gidiyoruz. Biraz derinmiş ama."

Az önce duyduklarım doğru muydu?

Göl dedikleri şey büyük bir su kütlesi miydi? Beni yutar mıydı? Devrim'e içimde yaşadıklarımı yansıtmamaya çalışıyor ve uzun zaman sonra bunu görecek olmamın heyecan ve korkusuyla yolculuğun ilk noktasına doğru ilerlemeye devam ediyorduk.

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin