Bölüm 5

518 44 0
                                    

Çiftliğe korku dolu adımlarla yaklaştım ve durduğum yerden orman dediğim yere bakacak kadar cesaretimi topladım. O anda birkaç gün misafirlik ettiğim ormanın, gayet mütevazı bir orman olduğunu fark ettim. O kadar küçük bir alandı ki, tek kaşımı kaldırmama neden oldu. Büyük ihtimalle çiftliğin sahipleri dikmişti bu ağaçları.

Sinirden gülmeye başlamıştım. O kadar günümü bu ormanda geçirmişken şimdi buranın minik bir alan mı olduğunu söylüyorsun? Evet ama -ŞU ANDA KARŞINDA BİR ÇİFTLİK VAR KURTULDUN!! Çiftliğe doğru koşmaya başladım ama iyice yakınlaştığımda adımlarım yavaşladı. Umarım içerideki insanlar iyi insanlardır.

Cama doğru kafamı çevirdim ve içeriye baktım. Bunu yapmam için parmak uçlarımda durmam gerekmişti. İçeride yaşlı bir kadın vardı. Bir şey ile meşguldü ama tabi ki göremiyordum. Bir mutluluk dalgası kapladı içimi. Bundan sonra her şey harika olacaktı. Bunları düşünürken yaşlı kadının bana baktığını fark etmedim ve birkaç saniyeliğine korktum ve ne yapacağımı bilemedim fakat refleks olarak hemen gülümsedim. Kadın kaşlarını çattı, ayağa kalktı ve birine seslendi. Karşılık verilmeyen gülümsememden sonra birkaç adım geri çekilme ihtiyacı hissettim.

Çiftliğin kapısı açıldı, yaşlı kadın meraklı ve zoraki bir gülümseme ile yanıma yaklaşıyordu. Yanında da tahminimce kocası vardı. Tatlı bir çifte benziyorlardı. Hemen önyargılı olmamalıydım. Sonuçta her tarafı yara bere içinde bir kız camdan beni dikizlerse ben de kaşlarımı çatardım. Herhalde.

"Merhaba, ... canım. Sen burada... ne... yapıyorsun?" Dedi yaşlı kadın bana korku içinde bakarken. Korkunç görünüyor olmalıydım.

"İyi günler bayan... ve beyefendi, sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Neden burada olduğumu merak ediyorsunuzdur. Çok güzel. Evet, ben... bilirsiniz benim yaşımdakiler... ıı... genellikle aileleriyle kavga ederler (evet bu güzel oldu) ve bana da öyle oldu. Ben de evden kaçtım. Sinirlerimi yatıştırmak için. Yanlış anlamayın, kaçtım derken birkaç günlüğüne demek istiyorum. Polis ile ilgili bir durum yok. Ben de buradaydım. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Lütfen polisi aramayın. Teşekkür ederim."

Kısa bir süreliğine cevap vermediler ve bu süre içerisinde durum analizi yaptıklarını sanıyorum. Bir süre sonra yaşlı kadın gülümsedi ve sırtındaki battaniyeyi bana verdi.

"Tatlım, hadi biraz içeri gir, sana bir şeyler hazırlarım ve temizlenirsin, daha sonra da aileni ararız? Tamam mı?" O anda başka bir çarem olmadığı için gülümsedim ve başımı salladım.

--------------------------

Yaklaşık yarım saat sonra üstüme yeni giysiler giymiştim, elimde de bir kupa kahve vardı. Benim zamanımda kahveyi nadiren içerdik, ama içimdeki heyecanı dışıma yansıtmamaya karar verdim. Üstümde torunlarının olduğunu söyledikleri Mickey Mouse ve Minnie'li bir tişört ve bana bol gelen bir kot vardı. Tahminimce torunları benden iriydi. Büyük ihtimalle bugün ilk kez doğru düzgün yalan söylemiştim ama bunu düşünmek istemiyordum. O kadıncağıza gelecekten mini ormanlarına düştüğümü mü söyleseydim? Bunları düşünürken bir yandan da yaşlı adamın ve kadının eski anılarını dinliyor gibi yapıyor ve başımı sallıyordum. Ve bol bol gülümsüyordum tabiki. Yaşlı adam pek konuşmuyordu. Gazetesini okurken arada bayanın dediği şeylere eklemeler yapıyordu o kadar. Bu arada saat ilerledi ve hava kararmaya başladı. Gitmem mi gerekiyordu?

Saat ilerledikçe yaşlı kadının ailemle ilgili soruları artıyordu. Ben ise çoğunu geçiştirmeye çalışıyordum ama bir süre sonra kaçınılmaz bir hal aldı. Yaralarımın nasıl olduğunu da soruyorlardı ama zaman makinesinden dolayı kafamda oluşan yarayı açıklayabilecek kadar zeki değildim hala.

Rahatsız olmuşlardı. Fark edebiliyordum ama ne yapabilirdim ki?

"Ben, en iyisi gideyim. Her şey için çok teşekkür ederim." Dedim ve isteksizce ayağa kalktım. Aşırılığa kaçan bir hızla ayağa kalktı yaşlı kadın, bir yandan da gülümsemeye çalışıyordu, ne yazık ki, bu konuda biraz çalışmalıydı.

"Yoo yoo, tatlım biraz daha kalmaz mıydın? Her tarafın yara içinde, seni böyle bırakamayız, aileni aramayı bir kere daha düşün."

"Dediğim gibi, üzgünüm ama ben, işler yatışınca gideceğim, sadece 1 ya da 2 gün. Merak etmeyin. Herşey için teşekkür ederim."

Beni zorlamayla yerime oturttular. Bu samimi olmak için miydi, anlamıyordum. Tamam yaptıkları hoştu fakat bu işte hoşuma gitmeyen bir şeyler vardı.

"Sadece biraz daha durmalısın." Dediler bana gülümseyerek.

"Be- ben gitmeliyim, üzgünüm ama-" O anda anlamıştım. Polisi aramışlardı.

"Neden?" dedim. Sinirlenmiştim. Her şeyi anladığımı da anlamışlardı o an. Zoraki samimiyet yerini kuru ve ciddi suratlara bıraktı.

"Ne yapmamızı bekliyordun? Her tarafın yara bere içinde ve arazimizde dolaşıyorsun?! Polislerin seni yakalaması an meselesiydi zaten."

"Neden?!" dedim yeniden ve gözlerim dolmaya başladı. Ben onlara ne yapmıştım?

Çiftlik tek katlı olduğu için işim kolaydı ve pencereyi açıp kendimi dışarı fırlattım. Ayak tabanlarım acımıştı ama koşmak zorundaydım. Yaşlı çift kapıya doğru koşuyorlardı ve ben de çiftliğin yanındaki yolu hızlıca takip etmeye başladım. Uzun bir yoldu.

Aklıma okuluma giderkenki o uzun yol geldi. Neden böyle olmak zorundaydı?

Soğuk rüzgarda tişörtle polislerden kaçan yara bere içindeki kızdım ben. Ha bir de insanlar yüzümde çok garip bir şey varmış gibi bana bakıyorlardı, fakat onu hala çözememiştim.

Nereye gidecektim!?

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin