1. bölüm

393 10 0
                                    

"Soğuk bir kış akşamıydı."

Ah hayır! Bir tiyatro oyununa ancak bu kadar klişe başlanabilirdi. Bugün hiç havamda değildim.Sanırım biraz dinlenmeliydim.Yarın uzun bir gün olacak...

Telaşla uyandım.Uzun zamandır ilk defa geç kalıyordum.Uykumun açılması için perdeyi aralayıp güneşin içeri girmesine izin verdim.Ancak beklediğim güneş gökyüzünde yoktu.Hava iç karartıcı bir şekilde pusluydu.Hemen hazırlanmaya başladım.Dolabımdan elime ne geçtiyse onu giydim.Bunu düşünmeye vaktim yoktu.Zaten eskisi gibi umursamıyordum.Üzerime montumu giyip hızlı bir şekilde kendimi dışarıya attım.

Okula vardığımda ders henüz başlamamıştı.Oyunlarını sergileyecek olanlar hazırlık aşamasındaydılar.Nefes nefese kalmıştım.Biraz dinlenmek için sahne koltuklarından birine oturdum. 

Sınıfta popüler sayılmazdım.Çünkü genelde tek yaptığım şey derslerimle ilgilenmekti.Buna rağmen herkesle bir konuşmuşluğum vardı.Ancak bununla övünmemem gerekti.Çünkü okuldaki üçüncü yılımızdı.Sanırım bu kaçınılmazdı.

Kendimi yakın bulduğum birkaç kişi vardı tabiki.Okuldayken zamanımın çoğunu onlarla geçiriyordum.Ve  onlardan biri olan Mine, bana doğru telaşlı adımlarla yaklaşıyordu.

"Nerde kaldın Irmak ? Hadi hemen hazırlanmamız lazım!" dedi ve beni kolumdan tutup çekiştirmeye başladı.Ben de onu koşar adımlarla takip ettim.

Soyunma odasına geldiğimizde Pelin de bizi orda bekliyordu.Bana şaşkın bir bakış atarak, "Geç kalmak ve sen.Sende ilerleme görüyorum hayatım." dedi kinayeli bir ses tonuyla.

Onu umursamıyormuş gibi yaparak, "Hiç havamda değilim Pelinciğim.Hadi şu oyuna çıkalım bir an önce."

Sıra bize geldiğinde oyunumuzu hocalarımıza sergileyip sahneden ayrıldık.Gayet iyi bir iş çıkarmıştık.

Ders bittiğinde kızlar cafeye gitmek için ısrar etti.Kahvaltı yapmadan çıktığım için çok acıkmıştım.Bu teklifi reddedemedim.

Cafeye gittiğimizde kızlar içecek bir şeyler söylediler.Bense yiyecek bir şeyler bakınmaya başladım.

Pelin, sesindeki heyecanı bastırmaya çalışarak , "Yakışıklı alarmı! " diye bağırdı.

Mine ise bıkmış bir ses tonuyla, "Daha yeni oturduk Pelin, ne bu hız! "

"Hadi ama siz de bakın bana hak vereceksiniz."

Ben kendimi olabildiğince konunun dışında tutuyordum.Ancak Pelin'in bu ses tonu insanı meraktan çatlatırdı.Omzumun üstünden arkaya doğru kaçamak bir bakış attım. Bir anda o da bana baktı ve ışık hızıyla gözlerimi başka yöne çevirdim.

Pelin hayal kırıklığına uğramış surat ifadesini sesine belli etmemeye çalışarak, "O sana mı baktı? Sanırım bugün şanslı günündesin Irmak!"

"Saçmalama Pelin!" diyerek onu geçiştirmeye çalıştım.

Ancak Mine bana hiç yardımcı olmayan bir tavırla, "Şuan gözleri hala burda Irmak." dedi durumdan eğlenirmişcesine ve devam etti.

"Pelin ,sanırım ona baktığımızı anladı, çaktırmadan kafanı çevir!"

Mine, yüzünü eliyle saklamaya çalışarak ,kaçamak bakışlarla hala çocuğun olduğu masayı süzüyordu.

Bunun tam tersi olarak Pelin'in gözleri, Mine'yi hiç umursamadan direk olarak  karşıdaydı.

Onların yerine ben strese girmiştim.Karşıdaki her kimse, Mine'nin bakışlarını farketmediyse bile Pelin'inkileri farkettiğinden kesinlikle emindim.

Konuyu dağıtmak ve artık bakmamalarını sağlamak için dikkatlerini çekebilecek şeylerden bahsetmeye başladım.Alışveriş, film...

Ancak işe yaramadı ve Mine panikle,

"Bize doğru bakarak kalktı, bir saniye o buraya doğru mu geliyor!"

Muhtemelen Pelin'in rahat bir tavırla direk bakması, Mine'nin panikle kendini saklamaya çalışarak       -fakat başaramayarak- parmaklarının arasından bakmasından iyiydi.Bunu Mine'nin paniklemesiyle anlamıştım.

Ben o masaya arkamı dönüktüm.Mine'nin tavırlarıyla orada neler olup bittiğini merak etmiştim ki o anda bir sesle arkama dönmek zorunda kaldım.

"Merhaba."

Mine sandalyesinde git gide küçüldüğüne göre bu gelen karşı masadaki çocuktu.

Pelin ise bize oranla çok daha rahat bir tavırla gülümseyerek, "Merhaba Kıvanç." dedi ve şaşkınlıkla ona dönmemize sebep oldu.

Mine konuştukça içine kaçan bir ses tonuyla, " Sen onu tanıyor muydun?" 'a benzer bir şey söyledi.Cümlenin sonuna doğru sesini o kadar alçalttı ki duyamadım.Gelen çocuğun da duyduğunu pek sanmıyordum.

Pelin, yarım ağızla Mine'ye "Tabi ki tanıyordum." dedi ve gözlerini kısarak bize kinayeli bir gülücük attı.

Pelin bize böyle küçük oyunlar oynamayı severdi.Mine ise yaşadığı stresi çocuk gittikten sonra Pelin'den çıkaracağa benziyordu.

"Otursana Kıvanç ayakta kaldın."

'Kıvanç' , boş bir masadan sandalye çekip yanıma oturmuştu.

"Seni görünce masanıza bir uğramak istedim.Naber, nasılsın?"

"İyiyim sen nasılsın?"

Onlar sohbet ederken Mine'yle ikimiz sadece izliyorduk.

Biz izlerken Kıvanç, "Ee beni arkadaşlarınla tanıştırmayacak mısın?" diyerek bize baktı.

"Aa tabi ya unuttum, bu Mine, bu da Irmak.Sınıftan arkadaşlarım." dedi Pelin, bizi sırayla gösterek.

Ardından Kıvanç'ı takdim eden bir edayla,"Bu da Kıvanç, sinema televizyon bölümünden."

Mine elini uzatarak, "Memnun oldum." dedi ve tokalaştılar.

Sanırım sıra bendeydi.Ancak o elini bana uzatarak benden önce davrandı.Ben de güldüm ve memnun olduğumu söyledim.Ellerimiz birbirinden ayrılmasına rağmen uzun süre bana bakmaya devam etti.Sonra Mine ona bir soru yöneltince kafasını çevirdi.

Bir süre sohbet ettikten sonra Kıvanç cebinden dört tane bilet çıkardı ve Pelin'e doğru uzattı.

"Arkadaşlarımın bir grubu var, bu akşam konser verecekler.Sizin de dinlemenizi isterim.Biraz yeni oldukları için dinleyici sayısını arttırmak da arkadaş olarak bana düşüyor." dedi ve güldü.

Pelin hiç düşünmeden, "Tabiki geliriz." diyerek Kıvanç'ın elinden biletleri aldı.Ardından bize dönerek "Gideriz değil mi?" dedi.

Ben konuşmak için nefes almışken, Mine benden önce davrandı.

"Ben gelirim." dedi.

Pelin,  yüzümden oyunbozanlık yapacağımı anlamış olacak ki ben konuşmadan lafa atladı,

"Tamamdır, geliriz biz sıkıntı yok." 

Kıvanç, Pelin'in aksine benim düşüncelerimi önemsiyor gibiydi.Bana bir cevap bekliyormuş gibi baktı.Pelin ise bana tehditkar bir bakış atınca kabul etmek zorunda kaldım.

Kıvanç ayağa kalktı, "Akşam görüşürüz o zaman.Ben arkadaşların yanına döneyim." 

Hepimizle tokalaştı ve masadan ayrıldı.

Kıvanç gider gitmez Pelin, beni akşamki konsere gelmem için ikna etme çalışmalarına başladı.Ardından ona Mine de katıldı.Benim akşam gezmelerini pek sevmediğimi bildikleri için ikna etme yetenekleri bir hayli gelişmişti.Aslında ikisinin de benim biraz sosyalleşmem, kafa dağıtmam için çabaladıkları ortadaydı.Ancak aksine benim hiç içimden gelmiyordu.Aynı zamanda bir tarafımda onlar gibi düşünüyordu.İçimde iki kişi var gibiydi.Biri genç, yerinde duramayan, diğeri yaşlı,hiç o taraklarda bezi olmayan somurtuk bir nine gibi...Sanırım bu sefer genç tarafımın beni ele geçirmesine izin verecektim.Sonunda ikna oldum.Bu kadar abartılacak bir şey yoktu.Sadece gidip biraz eğlenecektim değil mi?

HAYALPERESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin