Eyepiece/23📸

313 33 137
                                    


4 gündür konuşmamalarına rağmen koşarak gelmişti resmen kapısının önüne. 4 gün işgence gibi geçmişti onun için. Hele o çilek tadı veren tatlı dudaklarını hissettikden sonra hiç iyi gelmemişdi bu ayrılık.

"4 asır mı geçdi?" diye düşünmeden de edemiyordu. Ve tabi "Ben ona ne ara bu kadar bağlandım?" diye de. Gözünde durmadan büyütüyor ve içsesi sürekli "Onsuz yaşayamıyorsun" diye fısıldıyordu içinden.

Evet, herşey çabuk gelişmişti. Kendisi de hayretti bu duruma. Fakat yine de karşısındakinden anlayış beklerdi. Ya da sadece ona kırmadan belirtmesini.

Kafasında kaç senaryo dolanıyordu bilinmez ama kapının önünde durduğu andan kafası bomboşdu. Küçük bir ayrılık bile yaramamışdı ona, o yüzden kapını tıklatırken küçük olanı nasıl kalbinin içine hapsedip orada saklayabileceğini düşünüyordu.

Hafif yankılanan tıklatma sesinin ardından içeriden hızla gelen adım sesleri ile kalbi göğüs kafesini vurmaya başlamışdı. En sonunda kalbinin dayanamayıp ordan çıkacağına emindi.

Aralanan kapı ile bir kaç saniye önce sakinleşebilme ihtimali ile kalbinin üzerine götürdüğü elini yanına indirdi ve gözlerini kızarık gözlere kaldırdı. Hâlâ daha dolu doluydu.

Kalbinin sızladığını hissetti. Onu böyle kırmamalıydı. Onu böyle severken hakkı yoktu buna. Kabul, ikisi de fevri davranmıştı ve düşüncesizce bir-birlerinin kalbini kırmışlardı. Ama sonuç olarak anlamışlardı yanlışlarını.

Kapının daha da aralanmasıyla içeri geçti büyük olan ve diğerinin kapını kapatıp karşısında durması ile kollarını küçük bedene sardı. Hemen de kabül etmişti onu küçük olan.

Sımsıkı sardı kolları arasında minik kalan çocuğu. Güçsüz kollar da onun ince belini sarabilmişdi. Ardından ise zayıf bir hıçkırık duyuldu odada ve Seokjin bir kez daha kalbinden vurulduğunu hissetti. İlki zaten küçük olanı ilk gördüğü andı. İkincisi ise şimdi, onu kırdığı için ağlattığı andı.

Kendine daha da bastırdı, yüzünü ise saçlarına gömdü. Çilek kokulu saçlara.

"Özür dilerim, özür dilerim güzelim. Affet şu aptalı."

Daha ne olduğunu anlamadan küçük olan kollarını gevşetti ve ani bir şekilde geri çekildi. Kızarmış minik burnu, yüzü ve gözleri ile çok masum gelmişti gözüne. Kaşlarını çatarak baktı küçüğüne.

"Yine söyler misin?"

Seokjin kötü hissetmişti istemsizce. Özür diledikce daha fazla suçlu hissediyordu kendini. Gözleri hafiften dolmaya başlamışken dudaklarını araladı.

"Özür dilerim, gerçekten kaç kez öz-"

"Onu değil."

Cümlesini yarım kesen çocuğun yanaklarının olabilecekmiş gibi daha da kızarmasını gördüğünde kaşları yine çatılmıştı. Başka ne söylemişti ki?

Taehyung ellerini büyük olanın ellerine kenetlediğinde boyları arasında zaten çok fark olmadığından çok az parmakuçlarına kalktı. Şimdi yüzleri aynı hizada ve yakındı. Bu da yetmezmiş gibi Taehyung resmen alıcı gözü ile şişkin dudakları inceliyordu. Aklından geçen cümleler ise kendine hakaret doluydu.

'Şu dudaklara nasıl hayır diyebildin de kaçıp gittin aptal? Umutsuz vakasın, beyinsiz.'

İkisinin de kalbi ilk kez uçacak bir kuş misali titrerken Taehyung gözlerini önündeki gözlere değdirdi. Sadece bir kaç saniye sürmüştü. Sanki izin ister gibi. Ama o izni almazsa bile istediğini alacak gibi.

•Eyepiece||Taejin|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin