Bu sefer herşey gerçekten tesadüfler zinciriydi ve olaylar benim isteğim dışında gerçekleşmişdi.Evde sıkıldığım için dışarı çıkmam, boş caddelerde sırtımdaki çantamla yürümem ve sonunda kendimi boş bir banka bırakmam.. Hepsi gerçekten tesadüfdü. Hemen karşımda onu bulmam bile..
Tüm bunlar basit bir umut tohumu serpiştirmişdi kalbime. Çok saçma olsa bile onunla gerçekten ruheşi olduğuma inanmağa başlamışdım. Onunla ruhlarımız bir birine düğümlü olduğu için gezegen sürekli bizimle oyun oynuyor ve yollarımızı da bir birine düğümlüyor gibi garip bir yanılgıya kapılmışdım.
Güzeldi.. Onunla ilgili yanılgı bile güzeldi.
Yanında olmak varken yalnızca saklanarak karşısından izlemek çok cansıkıcı. Bu acını iliklerime kadar derin bir şekilde hissediyordum ama daha düne kadar bakmaya bile kıyamadığım kişiyle sosyal medyada olsa dahi konuşa biliyor olmak bu acını ola bildiğince hafifletiyordu.
Karşımda tüm çekiciliği ile oturup da telefonla ilgilendiği haline gözlerimi dikmişken buna engel olan sadece önümden geçerek umursamazca parkda yürüyen insanlardı.
Kafasını kaldırarak çevresine son bir bakış atmış, sonra ise ayağa kalkarak yürümeye başlamışdı.
Bu güzelliğini fotoğraflamam gerekiyordu. Yine.. Onu her gördüğümde yaptığım gibi.
Çantamı hızlıca açarak elime gelen ilk kameramı göz hizama getirmiş ve parmaklarım düğmeni bulduğunda hızlıca baskı uygulamışdım. Yanlış kameranı elime aldığımı yalnızca küçük fotoğraf hafif sesli şekilde kameradan çıktığında anlamışdım.
Polaroid kameranı hızlıca çantama geri bırakıp çıkan resime odaklandığımda gerçekten tüm vücudumun endişe selinin altında sırılsıklam olduğunu hissettim. Aceleci bakışlarım hızlıca onun bedenini bulduğunda yolun karşısına geçmek için beklediğini fakat kafasını hala daha telefondan kaldırmadığını farkettim.
Siktir..
İrislerim titrerken bakışlarım hızlıca fotoğrafı bulmuş, Seokjinin hemen dibinde beliren beyaz araba ile nutkum tutulmuşdu.
Çantamı bankta bırakarak göğüs kafesime baskı uygulayan ve deli gibi çaresizce çırpınmasını sağlayan kalbimle hızla koşmaya başladım. Yola doğru ilk adımını attığını gördüğümde gözümden süzülen bir damla yaşla nefes alamadığımı farkettim.
Kalbim deli gibi atıyordu. Belki de atmayı bırakmışdı, hissetmiyordum.
Aynı anda duyduğum korna ve fren sesleriyle gözlerim şokla açılmış, hemen dibine kadar ulaştığım bedeni kolundan tutarak kendime çekmeme neden olmuşdu.
Sonrası ise asıl nefesimi kesen şeyin başverdiği kısımdı.
Sırtım yerle buluşurken onu hızlıca çekmem sonucu onun vücudu da benim bedenimi kaplayacak şekilde üzerime yığılmışdı.
Hem nefesimi kesen, aynı anda da soluklarımı hızlandıran andı. Bakışları şokla açılıp beni bulduğunda istemsizce yutkunmuşdum.
Hala aklım almıyordu.
Dokunamayacak kadar uzağımda olan kişini şuan tüm bedenimle hissediyordum. Parmak uçlarımdan saç telime kadar heyecandan titreyen bedenim sonunda nefes almayı akıl ede bilmiş beynimden sonra biraz daha kendine gelmişdi. Ama hala onun üzerimde olduğu gerçeği kalbime ağır basıyordu.
Tam gözlerimin içine bakması ve üzerimden kalkmamasından başka hiçbir sorun yoktu.
Ve bir cadde ortasında bu garip pozisyonda olmamızdan başka da..
"Merhaba."
Tanrım, şimdi sırasımı? Gerçekten bu an bozulmasın diye nelerimi verirdim ama bir cadde ortasında olamazdı işte. O, insanların düşüncelerini bu kadar önemsiyorken düşüncesizce bunu yapamazdı. Benim için asla sorun değildi, korkum ondan yanaydı.
Yutkunarak gözlerinin içine dalarken sadece "M-merhaba" diye kekeleye bilmişdim. Lanet derecede etkileyiciydi ve ben lanet derecede etkileniyordum. Nefes nefeseydim.
Bakışları çok garip hal almaya başlamışdı. Ve bu inceden inceye beni rahatsız ediyordu. Sanki bakışları ona duyduğum sevgi kadar ağırdı. Ve bu.. Olması gerekenden daha fazla heyecanlandırıyordu beni.
"Gözlerin.." diye bir şey çıktı dudaklarımdan ama çatılan kaşları ile kendime gelirmişim şekilde gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. "Yani gözleri.. İnsanların bakışları, gözleri yani üzerimizde." Eminim gerçekten de öyleydi. Bakışlarına karşılık verdiğim için hayatdan soyutlanmış gibiydim.
Bunu duymasıyla kendine gelmiş gibi bakışlarını gözümden süzülen tek damla yaşın süzüldüğü yoldan aldı ve hızlıca ayağa kalkmaya başladı.
"Özür dilerim gerçekten." diye durmadan sıraladı özürlerini. Yanağımı hızlıca sildikten sonra önemli olmadığını söylemeye başlamışdım.
Çünkü sevgilim, gerçekten önemli değildi. Sen bir ömür bana öyle baksaydın yine sorun etmezdim.
Üzerimi temizledikden sonra özür dileme sırası bendeydi. Çünkü hızlıca çekmemle telefon elinden resmen fırlamış ve parçalanmışdı. O da aynı şekilde önemli olmadığını söylüyordu ama gerçekten kendimi suçlu hissediyordum. "Bu gerçekten önemsiz. Eğer beni kurtarmasaydın bundan bile daha ağır bedel ödemek zorundaydım."
Dudağının kenarında içine papatyalarımı diktiğim küçük gamzesi çıkana kadar gülümsediğinde istemsizce ben de gülümsemiş, fakat yine de inat ederek parasını ödemek konusunda ısrar etmişdim.
"Madem illa bir şeyler ödemek istiyorsun, o zaman beni yemeye çıkar."
Teşekkürler sevgilim. Bazen çok basit gibi görünen laflarınla bana dünyaları verdiğin için. Teşekkürler..
☆☆☆☆
Helooo canlarımmm
Nasılsınız, iyisinizdir umarımmm🤧💖💝💞
Az önce okuduğum yorumdan sonra biraz mutlu oldum da, yoksa ben mutlu olmam genellikle zlzmsomsosms
Ummmmarım sevmişsinizdir bölümü👉👈
Aklıma yeni kurgular geliyor(şuan 3 kurgu var aklımda) ama daha sizin bir türlü destek veremediğiniz 4 o'clock ficim var🤧
Kendimi zorlasam bölüm yazarım da zorla yazılan bölüm nasıl olur.. Bilirsiniz.. :/
I purple you💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Eyepiece||Taejin|Texting
FanfictionVante_j: Biliyor musun? Merceğime çok yakışıyorsun Seni tüm gün izleyesim var Dalıp dalıp gidesim var güzelliğine Her gördüğüm anını fotoğraflayasım var Ama biliyor musun? Bazen çıkacak resimden o kadar çok korkuyorum ki... #taejin-5 11.03.2021�...