Evet arkadaşlar. Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Geçen bölümde yorumlarda bir iki kişi Ahmet ve kemal bey arasındaki sır olayının çok uzadığını söylemişti. Elimde bir kurgu var. Ve o kurguya göre gidiyorum. Bu yüzden olayın açıklanması için birkaç bölüm daha gerekli. Bu bölümün güzel bir bölüm olmasını umut ediyorum. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar 🤗
40.Bölüm Son Kısım
Masada her şeyin hazır olmasıyla babam da gelince hep birlikte masaya oturduk. Annem heyecanla bugün yaşadıklarımızı anlatırken babam pek ses çıkarmıyordu. Bu da bana tavırlı olduğunu gösteriyordu. Annem anlatmayı bitirdiğinde yemeğin sonuna doğru bir sessizlik oluştu. Sessizliği bozan şey ise babamın bir anda "odamda ne arıyordun?" Demesi oldu. Başka hiçbirimiz hiçbir şey anlamazken sonradan ben soruyu bana sorduğunu anladım. Babamın doğrudan bana bakması sebebiyle annem ve şukoş'ta soruyu bana sorduğunu anlayarak gözlerini bana çevirdi.
Masada şuan tek ilgi odağı bendim. Herkes bana bakarken ben babama bakıyor aynı zamanda ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Gerçekten şimdi ne diyecektim ben.
41.Bölüm
Babamın sorduğu soru masada sessizlik oluştururken benim aklıma on saniyelik sürede türlü şeyler gelmişti. Acaba babam dün akşam mi beni gördü. Yoksa bu sabah mı gördü. Bu sabah gördüyse nasıl gördü. Dün akşam gördüyse neden ses çıkarmadı. Dün akşam görseydi bir şeyler der beni odadan çıkarırdı herhalde diye düşünerek bu sabah görmüş olmasını umut ettim.
"Hiç. Kitap arıyordum kütüphanede. Orada istediğim gibi bir kitap bulamayınca senin kitaplığında baktım"
dedim inanmasını umut ederek.Şukufe ana da söze girerek "evet Akın bana da kütüphaneye çıkacağım demişti. Yukarı eşya almaya çıktığımda gördüm onu kütüphanede hatta" dedi. Demek şukoş beni görmüştü. Şuan bana yardımcı olmaya çalışıyordu. Ona gülümsedim ve o da bana gülümsedi. Babam bir süre duyduklarını aklında tarttıktan sonra bir şey demeyerek yemeğine devam etti. Bende devam edecektim ki aklıma gelen soruyla tekrar babama döndüm.
"Hem sen beni nasıl gördün ki. Evde ben ve şukufe ana dışında kimse yoktu." Dedim. Söylediğim şeyle babam yemeğine daldırdığı kaşığı tabağın kenarına bırakarak bana döndü.
"Bir daha odama girme" dedi sadece. Bu benim sorumun cevabı değildi. Ama bir soru sorarsam tartışma çıkabilirdi. Zira babamın bakışları öyle gösteriyordu. Yarın Antalya'ya döneceğim için bunu istemiyordum. O yüzden sesimi çıkarmayarak tekrar yemeğime döndüm.
Yaptığımız kısa konuşma sonrasında kimse tek kelime etmeyince sessiz bir akşam yemeği geçirmiş olduk. Yemeğin sonuna gelince geri çekildim.
Bizimkilere tek tek baktıktan sonra "Yarın Antalya'ya dönüyorum" dedim bir anda. Başta kimseden ses çıkmadı. Daha sonra annem size girerek "daha iki gün oldu. Neden bu kadar acele ediyorsun" dedi.
Anneme gülümseyerek baktım ve "sınavlarım pazartesi günü başlıyor. İki hafta kadar sürer herhalde. Ondan sonra tekrar gelirim belki. Daha güzel bir şekilde" dedim sonunda imayla. Annem bir şey demeyerek kafasını salladı sadece. Erken gidiyor olmam onu üzmüştü. Ama elimden gelen bir şey yoktu. Sınavlarım vardı ve Nisa'yıda çok özlemiştim.
Yemeğin bitmesiyle herkes salona dağılırken ben eşyalarımı düzenleyeceğim diyerek odama çıktım. Odanın balkon kapısının önünde durarak şehir manzarasına bakarken tuşladığım Nisa'nın numarası sonrası telefonu kulağıma koydum. İkinci çalışta açtı.
"Alo" dedi yorgun bir sesle.
"Hayırdır baya bir enerjiksin maşallah" dedim gülerek.
"Seninde üç yaşında yaramaz mı yaramaz bir kardeşin olursa görürüm ben enerjiği"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rastgele Numara | Texting |
Novela JuvenilRastgele seçtiği bir numaraya attığı mesaj hayatını ne kadar değiştirebilirdi ki. Elbette bu düşünceyle atıyordu mesajı. Derdini anlatma amacıyla. Ama hiç umduğu gibi olmadı. ******** BM: Merhaba BM: Öncelikle bir konuda anlaşalım BM: Telefon sapığı...