English with Fi

En Yaygın Deyimler

İngilizcede en çok kullanılan deyimleri anlamıyorsan bir native speaker gibi iletişim kurman oldukça zor olacak. Bu yüzden burda deyimlere sıklıkla yer vermeye çalışacağım.
İngilizce Deyimler Nelerdir?
İngilizce deyimler, kelimelerin tek tek anlamlarına bakarak genel anlamını çıkaramadığın kelime grubudur.
Zamanla oluştuklarından sana gelişigüzel gelebilir. İngilizce deyimler çoğunlukla benzerliklere ve metaforlara dayanır.
Günlük İngilizcede çok sık kullanıldıklarından, onları bilmiyorsan, ne olduklarını anlaman neredeyse imkansız.
İngilizcede en sık kullanılan deyimleri öğrenmek, pek çok duruma kolayca uyum sağlamana yardımcı olacak.
İngilizce deyimleri anlamanın kilit noktası, onlara hiçbir zaman kelimesi kelimesine bakmamak ve bu şekilde okumamaktır çünkü kelimeler bir arada hiçbir anlam ifade etmeyecekler. Bunun yerine, anlamlarını daha iyi kavrayabilmek için bir bağlam içinde, bir içeriğe göre, öğrenmen gerekli.

Most common idioms that native speakers use - Anadili İngilizce olan kişilerin kullandığı en yaygın deyimler

•to face the music – hatalardan kaynaklanan olumsuz sonuçları kabul etmek
•down in the dumps – canı sıkkın, keyifsiz, morali bozuk
•hit the spot – ilaç gibi gelmek, canına değmek
•get something off your chest – içini dökmek, söyleyip rahatlamak
•just what the doctor ordered – tam ihtiyacınız olan şey, derdinizin devası
•feel like a new person – kendini yenilenmiş hissetmek
•drive somebody up the wall – çıldırtmak, deli etmek, çileden çıkarmak, sinir etmek
•hang in there – sık dişini!, dayan!, pes etme!
•this was the last straw – bu bardağı taşıran son damlaydı
•better late than never – geç olsun güç olmasın, geç olması hiç olmamasından iyidir
•speak of the devil – iti an çomağı hazırla
•a blessing in disguise – her işte bir hayır vardır
•get out of hand – kontrolden çıkmak
•get your act together – işleri daha etkili çözebilmek için faaliyetlerini daha iyi düzenlemek
•so far so good – her şey yolunda, şimdilik iyi
•act your age – yaşına göre davran
•burst into tears – gözyaşlarını tutamamak
•follow your heart – kalbinin sesini dinle
•have a full plate – çok meşgul olmak, yapacak bir yığın işi olmak