Geçmiş bırakmaz yakanı,
Savaş olur her yanın,
Ölüm kapına dayanmışken aşk alır götürür hayanı...₪₪₪₪₪₪₪₪₪
Elinde ki sigarıyı çöpe atarak kilitlediği kapıyı açtı. İki saattir bu kulube de kilitli kalmıştık. O kadar zordu ki onunla aymı ortamda olmak. İki saat boyunca beni konuşturmaya çalıştı. Hiç birinde de beceremedi. O kadar sinirli görünüyordu ki her an kötü bir şeyler yapacakmış gibi burnundan soluyordu. Telefonum çalmaya başladığında Burak'ın adığını gördüm ve klubeden çıkarak on adım uzaktaki ağacın yanına giderek telefonu açtım.
"Hazal neden evde yoksun?" açar açmaz bunu sorması hem korkutmuş hem de sinirlendirmişti. Sesimi düzelterek,
"Bir şeyler almaya çıktım sevgilim."
"Burnuma kötü kokular geliyor. Hemen bana konum at. Hem sen sadece zor durumdayken bana sevgilim dersin. Beni endişelendiriyorsun!"
"Tamam Burak! Sadece nefes almaya çıktım işte! Be-" cümlemin devamını getirmeden elimden alınan telefon yere gürültüyle çarparken saçımın çekilmesiyle olduğu gibi yere çakıldım. Gözlerime kıpkırmızı kesilmiş gözleriyle bakan Emre'yi gördüğüm zaman hiç korkmadığım kadar korktum. Saçımı eline dolayararak kendine doğru biraz daha çekti ve yüzüme doğru eğildi.
"Senin sevgilin mi var?" sorduğu sorunun ardından saçımı bırakarak telefonumu eline aldı ve kurcalamaya başladı. Bu sırada ayağa kalkarak koşmaya başladım. Bütün gücümle koşuyordum. Ardıma bir an bile bakmadım. Nefesim tükenmeye başladığında tam önümde ani fren yapan araba durduğunda arabanın önüne tökezledim. Hızla ayağa kalıkıp kim olduğuna baktığımda derin bir nefes alarak arabaya bindim. Burak bana endişeli gözlerle bakarken "Hemen git buradan!" dedim. Arabada yankılanan nefeslerim sessizliği bozan tek şeydi. Ormandan yeterli miktarda uzaklaştığımızda Burak arabayı durdurdu ve direksiyona olabildiğince hızla yumuruğunu geçirdi. Burak bağırmaya başlamadan ona sarılarak rahatlatmaya çalıştım. Hala çok korkuyordum. Beni yavaşça ittiğinde tekrar yerime oturdum. Bana olan öfkesi hala devam ediyordu.
"Sen iyi değilsin Hazal!" dedi bunu demekten hoşlanmıyormuaş gibi.
"Anlayamadım? " dedim ne demek istediğini anlamak için.
"Bu aralar garipsin. Zaten seninle sevgili olduğumuzdan beri rüyalarından bana ne kadar korkmadığını söylesende ben korkutğunu anlayabiliyorum. Son bir aydır zaten hiç kendinde değilsin. Kendi kendine konuşuyorsun ara sıra." derin bir nefes verdi. Burak'ın gözlerinde endişe görüyordum.
"Ee Burak? Sonucu nereye bağlayacaksın?"
"Bak Hazal bugün ben bir psikiyatristle görüştüm. Ve senin için yarın randevu aldım. Lütfen beni kırma ve bana anlatamadıklarını psikiyatriste anlat. Benim içim deki endişe ve ateşi bilemezsin. Labul ediyor musun?"
Ağzı açık bir şekilde dinledim Burak'ı.
Ne kadar endişelendiğini görebiliyordum ama bunu kabul edemezdim."Ben hasta değilim Burak! "
Elimi tuttu."Hasta değilsin zaten Hazal. Sadece her insan gibi sorunların var. Beni anlayabiliyor musun? Cevabını istediğin zaman verebilirsin."dedi ve arabayı çalıştırarak yola koyuldu. Kafam savaş alanı gibiydi. Bir yandan Emre, bir yandan Burak , bir yandan psikiyatrist. Diğer sorunlarımı saymıyorum bile. O kadar yorulmuştum ki yaşamaktan ölmek istiyordum. Hayat sınıyordu her gün beni. Ya bir gün yanımadan sevdiğimi alıyor. Ya da sevecek insan veriyordu. Bu vurmalı çakmalı hayat ruhumu köreltmişti. Çürütmüştü. Kötü bir insan olmaktan korkar olmuştum artık.
Düşüncelerimden eve gelmemle kurtulmuşken Burak ben arabadan indikten sonra yanıma gelerek beni kucağına aldı ve eve doğru gitmeye başladı. Bu romantik hareketi kalbimi yerinden oynatırken dudağına küçük bie öpücük kondurdum. Kulağıma eğilerek "Eve çıkalım ben sana göstereceğim. Ama sonra bana orada neler olduğunu anlatacaksın güzelim." dedi ve boynuma küçük öpücükler kondurarak ikinci kattaki dairemize girdik. Kalbim hızla atmaya başlarken Burak beni yatağa nazikçe bırakarak gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Sonrası en güzel dakikalarım oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN SESİ : ISLIK (Yazıyorum)Gerçek Bir Hayat Hikayesinde Uyarlama
Novela JuvenilDolunayın altında ki katliam... Kanlı gece de tek başına kalan bir masum... Geçmişten gelen anıların yarattığı aşk ve onun acısıyla yanan iki beden... Sevmek kelimesi bir o kadar yabancı bir o kadar alışılmadık. Islık dolu günlerdi onu bekleyen. Oys...