Bölüm 1

165 7 9
                                    


Korkunç bir rüya..

Gökler kül rengi bulutlarla kapanık. Her yer kaskatı kesilmiş,içimde damla damla biriken bir korku var. Doğduğum köydeyim. Ve birden Cami minaresinden gelen acı bir sela! Herkes gibi bende selaya dikkat kesilmiştim.

"Vefat! Köyümüz halkından Yusuf ALTUNTAŞ hakkın rahmetine kavuşmuştur! Allah,rahmet eylesin. Cenazesi ikindi namazına müteakip kaldırılacaktır."

İmamın sesi kesilir kesilmez hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ama nasıl bir ağlamak! Aman Allahım! Gözlerimden  yaş yerine kan geldi! İnanılır gibi değil! Üstelik o kanın rengi siyah. Siyah akan kan gözyaşlarım olmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyorum!

Ölen karşı komşumuzun küçük oğlu. Neden öldü? Sorusunu birilerine soracağım ama etrafta kimsecikler yok! Derken çocuğun ismini sayıklaya sayıklaya uyandım. Gözlerimi açtığımda hemşire biten serumu değiştiriyordu.

"İyi misiniz?"

"Sadece bir rüya. İyim sorun yok. Saat kaç?"

"Saat 03.05 kardeşinizin serumu değişti. Biraz ağrıları vardı. Ağrı kesici yaptım Şu an uyuyor."

"Teşekkür ediyorum. Annemi gördünüz mü?

"Buraya gelmeden önce koridorda karşılaştık. Dalgın bir şekilde çıkışa doğru devam ettiğini gördüm"

"Tekrar teşekkür ediyorum. Bende bir hava alıp gelsem iyi olacak."

"Tabi nasıl isterseniz. Aksi bir durum halinde biz size ulaşırız. Geçmiş olsun"

Ağrılarına şifa olsun diye kardeşimin solmuş yanağından öptükten sonra annemin yanına gittim.

"Anne ne yapıyorsun burada?"

"Biraz hava alayım dedim kızım. Hastanenin kokusu ve uykusuzluk beni biraz yıprattı. Hava almanın bana biraz iyi geleceğini düşündüm."

Benimde temiz bir hava almaya ihtiyacım varmış ki, tıkanmış burnum açıldı. Vücuduma bir güç kuvvet geldi.

"Anladım anne. Fazla kalmayalım ama Furkan her an için uyanabilir. Zaten ağrıları giderek artmakta."

"Kızım" dedi annem. Hep içinde sakladığı asla sormaya cesaret edemediği o soruyu sonunda daha fazla gizli tutamayıp,

"Furkanım,kurtulacak mı bu kanserden?"

"O nasıl söz anne elbette kurtulacak! Kardeşimin yaşı daha genç. Onun bir sürü avantajı var. Kemoterapi de yakın bir zamanda başlayacak zaten. Onun ağrıları senin de canını yakmasın zaten onu yakıyor. Anne sana kaç kez söyleyeceğim. Bizim sağlam durmamız lazım! Aramızdakini ayakta tutabilmek için bizim ayakta durmamız şart! Anladın mı? Bir daha böyle bir soru duymak istemiyorum!"

Annemin korkularını çok iyi biliyordum. Babamıda bağırsak kanserinden kaybettiğimiz için korkuları hiç dinmiyordu.

Tekrar kardeşimin kaldığı odaya döndük. Zaten Soğuktu. Kardeşim bıraktığımız gibi mışıl mışıl uyuyordu. Uzun bir süreden sonra ilk defa bu kadar güzel uyuyabilmişti. Biz de annemle beraber uykusuzluğa dayanamayıp koltuklara sızıp kalmışız..

"Anne.."

Bu Furkan'ın sesi. İkimizide bu güzel ve dinç ses uyandırdı.

"Oğlum buradayız. Hep yanındayız. Söyle anneciğim söyle. Ne istiyorsan söyle. Yığalım ablanla buraya onları."

"Canım hiç bir şey istemiyor anne. Su,sadece susadım."

Annem suyunu verdi Furkan'ın. Çok iyi gözüküyordu. Hatta suyunu içebilmesi için kendisini geriden geriye çekip dik bir pozisyona getirerek suyunu rahat bir şekilde içebildi. Bu sefer ben atıldım.

"Furkan iyimizin canım?"

"Daha iyim abla"

"Çok şükür.. Birazdan doktorun gelecek ne soruyorsa cevapla güzel bir şekilde tamam mı Ablam?"

"Peki abla"

...

"Nasılsın bakalım yakışıklı?"

"İyim. Sağol"

"İnanır mısın hastalarımın iyiliği beni her zaman mutlu etmiştir. Bu güzel haber için benide bir güzel iyi ettin sende sağol."

Küçükte olsa biraz tebessüm bırakmıştı yüzümüzde doktorumuz. Kontrollerini yaptı. Fazla sorularla boğmadı doktor Furkan'ı. Onun son durumunu bize rapor etmek için bizi odasına davet etti.

"Melek hanım, biz doktorlar keşke her zaman güzel haberler verebilsek,her şey daha güzel olacak ama hayat hep ihtimallerle doludur maalesef. Furkan'ın durumu giderek kötüleşiyor. Kemoterapiye başlanacak. Uzun bir süre bunu uygulayacağız. Sonuç alamazsak eğer ameliyat gerekebilir."

Kardeşimin hastalığı açığa çıktığı günden beridir beynimizden kaç kere vurulduk sayamadım. Ama asla ölmedik. Çünkü ayakta durmak zorundayız. Annemle söz verdik birbirimize.

"Anlıyorum doktor bey. Ne gerekiyorsa yapınız lütfen. Kurtarın oğlumu yalvarırım.."

"Elimizden gelenin fazlasını yapacağız. Ama dediğim gibi gerisini kaderin akışına bırakmaktan başka çaremiz de yok."

Küçük çaplı toplantımız bittikten sonra Furkan'ın yanına döndük. Furkan yine uyuyordu. Halbuki bir saat önce uyanıktı. Furkan'a az çok bir şeyler yedirmişlerdi. Bizde annemle kahvaltımızı yapmak üzere hastane kafeteryasının yolunu tuttuk.

Kahvaltımız bittikten sonra Furkan'ın yanına geri döndük. Zaten gidecekte başka bir yerimiz yoktu. 

Yalnız manevi olarak değil maddi olarak da sarsılmaya başlamıştık. Yine ayın sonuna doğru hastane masraflarının ödenmesi için bizi vezneden arıyorlardı. Ödeme yapmak için doğruca oraya gittim. Bu haberi bekliyordum zaten. Ama daha nereye kadar ödeyebilecektik ki? Şimdilik hastane masraflarını köyümüzdeki bize kalan tarlaları satarak karşılıyorduk. Bir de babamdan kalma annemin maaşı vardı. Başka da bir geçim kaynağımız yoktu. Fakat dayanacak da gücümüz kalmamıştı. En kötü ihtimal annem kardeşimin yanında durur bende çalışırım diye düşünüyordum.

Son NAMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin