1.Bölüm

9.6K 354 94
                                    

İlk bölüm olayların anlaşılması için üçüncü tekilden, diğer bölümler ise birinci ağızdan anlatılacaktır.

21.02.2021

"Hızlı, hızlı, hızlı!" Restoranın müdürü mutfağın ortasına geçmiş, ellerini birbirine vurarak bağırdı. Onun sesini duyanlar ise temposunu arttırmış ve ocaktaki tavalarla dans ediyorlardı.

Çıkan devasa ateşler kimseyi korkutmuyor, aksine ne kadar çok çıkarsa o kadar iyidir mantalitesine sığdırıyordu.

"Hakan tuzu uzat." Genç kadın arkadaşına bakmadan elini uzatırken bir yandan da hızını arttırmaya çalıştı. Bugün kafası oldukça dağınık olduğundan odaklanmakta zorlanıyordu.

"Tuz mu," diye hayretle sordu Oğuz. "Tuzu şimdi mi atıyorsun Damla?"

Genç kadın sinirle arkadaşına döndü. O sırada ise tavanın uzaklığını ayarlayamadığı için eli yanmıştı.

"Konuşmayı bırak da ver şunu." Oğuz umursamadan sağındaki tuzu uzattı.

"Şef görsün, o zaman sorarım ben sana konuşmayı." diye homurdandı. Genç kadın ise onu duymadan hızla yemeği bitirmeye çalışıyordu. Müşteri çok beklemişti, çoktan yemeğin çıkıp tabaklanmış olması gerekiyordu.

"Damla! İki dakika içerisinde o yemek garsonun elinde olmazsa, kendini kapıda bulursun." Müdürün çok bilmiş konuşmaları genç kızı sinir ediyordu, fakat gene de kafasını sallayıp yemeğine odaklandı.

"Sanki hangi yemek ne kadar sürede pişer biliyor da konuşuyor," diye sessizce mırıldandı. "Haspam."

"Yirmi, on dokuz, on sekiz!" Kulağının dibinde bağıran adamı duymasıyla hızla eti tabaklamaya başladı.

"On yedi, on altı," Sıcak tavalara dokunmak elini kömür gibi yaksa da umursamadı, geç kalması onun suçluydu.

"On beş, on dört... Damla hızlı!" Kafasını belirli belirsiz sallayıp son süslemeleri yapmak adına sos tenceresine uzandı. Mutfakta en nefret ettiği şey, vasfı olmayan insanların ona akıl vermesiydi.

"On, dokuz, sekiz!" Son olarak kuşkonmazları da ekleyip, sosla yemeğin etrafına daire çizdi ve bıraktı.

"Bitti." Müdürün huysuz ve memnunsuz bakışları genç kızın üzerinde geziniyordu, daha yumurta kırmayı dahi bilmeyen adamın yemek beğenmemesi gerçekten insanı deli ederdi.

"Neyi bekliyorsun Damla? Yemeği benim yapmamı mı?" Şefin arkadan gelen kızgın sesiyle hızla döndü. "Götünün keyfini bekleyemeyiz, derhal yemeğin başına!"

"Tamam şef." On saniye dinlenmek yasaktı mutfakta, özellikle ülkenizin en zenginlerinin ve önemli insanlarının ziyaret ettiği mutfaktaysanız, nefes almak için harcadığınız süre dahi eksi olarak sayılıyordu. Akşam saatleri, üstüne bir de iş insanlarının toplantı günleri tam bir cehennemdi.

En ufak bir hata, en ufak bir gecikme, en ufak bir görüntü bozuklukuğu sizin için önlüğü çıkartmak demekti, insanı gerçekten geriyordu.

Genç kadın derin bir nefes aldı, başını kaşımak istiyordu fakat bu söz konusu bile değildi. Mutfakta saça dokunmak, ilk insanın o elmaya dokunması kadar günahtı.

"Ozan?" Şef, Ozan'ın başında dikilmiş elleri arkada bir şekilde izliyordu.

"Efendim, şef?" Genç adam, elindeki tavayı salladı ve içine bir kaç baharat ekledi. Başında dikilen heybetli adamla göz göze gelmekten çekiniyordu.

"Yarına kadar hazırlar mısınız tabağı," diye soğukça komuştu. "Yoksa misafirler sizin keyfinizi beklesin mi?!"

Hiddetli ve yüksek çıkan ses mutfaktaki herkesi irkitti. Burada alınganlık yoktu, küsme hiç yoktu. Şefiniz size hiç duyulmayacak hakaretler dahi etse, rencidenin dibini dahi gösterse özür dileyip kafanızı eğmek zorundaydınız. Askeri hiyerarşinin başka bir haliydi kısaca.

AŞÇI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin