Başım cama yaslanmış, ellerim karnımı sarmış bir şekilde sessiz sakin gidiyorduk. Arabasında oturduğum ve evinde kalacağım insanın sadece kariyer geçmişini biliyor oluşum beni tedirgin ediyor, fakat gene de bildiğimi yapmaktan geri duramıyordum.
Kendisi bir doktordu, nasıl bir ironidir ki kadın doğum uzmanıydı. Babasıyla aralarının pek iyi olmadığı söyleniyordu. Gene söylenenlere göre, babası kocaman bir şirketin sahibiydi ve oğlunun da kadın doğurtmasını değil şirketinin başına geçmesini istiyordu. Tabii ne kadar doğru bilinmez.
"Herhangi bir şeye alerjiniz var mı?" diye sordum sakince. Adamın yemeğini yapacaktım sonuçta, bilmem gerekiyordu.
"Var," dedi düz bir sesle bana bakmadan. "Acıya alerjim var."
Anladım dercesine kafamı salladım. Ben de acı olan şeyleri sevmediğim için işime gelmişti aslında. Yemeği yukarı çıkarmanın üzerindeki acı gerçekten damak tadıma uymuyordu.
Ellerimle usulca karnımı okşamaya devam ettim. Minik bir kelebeğin varlığına inanmakta güçlük çeken tarafım oldukça haklıydı. Arada unutuyordum orada olduğunu.
"Geldik." Seslenmesiyle ona döndüm ve bahçesine girdiğimiz eve baktım. Klasik villa tipi evlerden biriydi ve kocaman bir bahçesi vardı. Emniyet kemerini çıkarıp elim refleks olarak karnımda, dikkatlice indim arabadan.
Beni beklemeden kapıya doğru ilerliyordu Demir, kibarlığın terim anlamından bihaberdi sanırım. Umursamadan ben de peşinden ilerledim. Kafasını hafifçe döndürüp peşinden geldiğimi görünce kapıyı açtı.
Açmasıyla kucağına kocaman bir şeyin zıplaması bir oldu.
Kalbim durdu, atmayı bıraktı. Nefes alamıyordum, sanki biri boğazımı sıkıyor gibiydi. Tir tir titreyen vücudumla kaçmayı istesem de beceremedim, kıpırdayamıyordum.
"Ne dikiliyorsun orada?" diye dik dik söylendi bana. Onun sesiyle de köpeğin dikkatini çekmiş oldum. Dili dışarıda bir şekilde yanıma gelmeye başlayınca aniden koşup Demir'in arkasına sığındım. Köpek bana ulaşmaya çalışıyor, ben ise Demir'i bir direk gibi kullanıp etrafında dönüyor ve köpekten kaçıyordum.
"Nolur al onu! Al şunu, al!" diye bağırdım nefes nefese. Köpeklerden deli gibi korkardım ve bu hayvan da kocaman bir şeydi. Şakasız kalp krizi geçirmek üzereydim.
"Korkma, bir şey yapmaz."
"Nasıl korkma, al şunu şuradan!" diye tekrar bağırıp dönmeye devam ettim. Ağladı ağlayacaktım neredeyse. Koca diliyle bana ulaşmaya çalışıyor, ondan kaçmamı oyun sanıyordu.
"Çocuk musun sen?" dedi kabaca.
"Lütfen al şunu. Hoşt!" Gözlerim dolu doluydu artık. Karnımdaki bebeği unutmuş ve paçamı yalamaya çalışan köpekten kaçıyordum sadece.
Şaka yapmadığımı anlamış olacak ki peşimde dönen köpeği tuttu ve sabitledi. Kaşları çatık bir şekilde suratıma bakıyordu, abarttığımı düşünüyordu sanırım.
"Duman saldırgan bir hayvan değildir Damla," dedi kızarak. "Sakinleş."
"Korkuyorum diyorum, bunun mazereti mi olur?" Elimin tersiyle gözümde biriken yaşları temizledim. Demir de o sırada köpeği uzağa götürüyordu.
"Eve geç kapıyı kapat." diye bağırdı arkası dönük. Dediğini yapıp içeri geçtiğimde titreyen ellerime zor da olsa kapıyı kapattım. Kalbim çok hızlı atıyordu ve ani hareketlerimden dolayı da nefes nefeseydim.
"Tamam anneciğim, korkma sen." diyerek ellerim karnımda salona geçtim. Sanki korkan oymuş gibi konuşmam aslında biraz da kendimi sakinleştirmek içindi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞÇI
Fiksi Remaja"Kim yaptı bu yemeği?" Kaşları özenle çatılmış, bakmaya devam ediyordu. "Ben yap-" "Sen yapmadın." diye itiraz edip ayağa kalktı. "Kim yaptı?" "Mutfağımdaki hiçbir aşçımı satamam Demir Bey, oradaki her şeyden ben sorumluyum." Tombul şef ciddi ve...