ÖNCESİ
Takvimler 31 Aralık 1926'yı gösteriyordu. Gece yarısı yakındı. Sadece birkaç saat önce doğum sancılarıyla Wool Yetimhanesi'ne sığınan genç kadının doğumu tamamlanmak üzereydi. Aslen hemşire olan yetimhane müdürü Bayan Cole, başı görünmüş bebeği yakalamaya hazır "Haydi," dedi, "Son bir kez daha ıkın, bebek geldi bile."
Alnından terler akan ve her zerresinden sefalet yayılan Merope isimli kız, gücünü toplamak için derin derin nefes alırken yanında bekleyen diğer görevli Gina "İsim düşündün mü?" diye sordu.
"Erkek olursa Tom olacak, babasının adı. Kız olursa Mary diye düşündüm. Babaannesinin adı." Merope'nin bebeği için tek umuduydu o kadın. Gelinini hiç sevmese de annelik merhametiyle torununu sahiplenirdi belki.
Ancak bunları söylemedi. Yeni gelen sancıyla ıkındı ve Bayan Cole bebeği annesinden kopardı. Göbeğini bağlarken "Bir oğlan. Tom'un dünyaya geldi kızım," dedi, aslında yaşça çok da büyük olmamasına rağmen annevari bir tavırla.
Bebeğin doğum saatini kaydeden görevlinin soyisim sorusunu Merope "Riddle. Benim babamdan da Marvolo ismini alacak. Tom Marvolo Riddle," diye cevapladı.
Bayan Cole, oğlunu emzirmek isteyip istemediğini soracakken doğum masasındaki kadının hareketsizleştiğini gördü. Merope'nin gözleri kapanmış, soluğu yok denecek kadar azalmıştı, kalp atışlarıysa düzensizdi. Ellerinde teçhizat yoktu, saatlerdir gelmeyen sağlık ekibinin tam şu anda gelmesi de ihtimal dahilinde değildi. Ellerinden geleni yapsalar da hastayı kaybedeceklerdi.
Öyle de oldu. Bebek annesine dokunamadan kalp atışı tamamen kesildi. Tom Riddle'ın doğum saatinin altına Merope Riddle'ın ölüm saati yazıldı. İki kadın, Merope'nin çelimsiz bedenini doğum masasından alıp sedyeye yatırdılar. Tam çarşafla yüzünü kapatırlarken Gina elinde belli belirsiz bir sıcaklık hissedince sedyeye tekrar baktı. Perişan haldeki genç kadının cildi şimdiden ölüm soğukluğuna ve sertleşmesine başlamıştı ancak zayıf, çok çok zayıf bir soluk vardı. Kalbi tekrar dinlediler. Hayır, ses yoktu. Merope ölüydü ama nefes alan bir ölü. "Yüce Tanrı'm!" diye boğuk bir çığlık attı Bayan Cole. Cesedin karnı kasılıyordu belli belirsiz. "Plesanta çıkmamıştı. Bedeni onu atmaya çalışıyor olmalı," dedi Gina, kendi de inanmadan. İki kadın cesaretlerini toplayıp çarşafı kaldırdılar, Merope'nin bacaklarını araladılar ve dehşetle tıpkı Tom gibi siyah saçlı bir başın göründüğüne şahit oldular. Gina bildiği tüm duaları okuyarak ve inandığı tüm kutsal güçlere yalvararak ölü kadını sabit tutuyordu. Gece yarısını, yani yeni yılı, ilan eden kilise çanları ve sokaktan gelen yılbaşı şarkıları eşliğinde bebek milim milim ilerledi ve son çan sesiyle Bayan Cole'un hazır ellerine ulaştı. Bu kez bir kızdı. Bebeği havlulardan birine saran yetimhane müdürü oğlana babasının isminin verilmesinden yola çıkarak kıza da annesinin ismini uygun gördü. Kanlı elleriyle Merope Mary Riddle yazdı kayıtlara. Beşikte yan yana yatan ve tuhaf şekilde hiç ağlamayan iki bebek sanki görür gibi tavana bakıyorlardı. Gina, mama hazırlamak için ayağa kalktı ancak daha fazla dayanamayarak bayıldı. Bayan Cole ise sakin duruyordu. Revirin kilitli ilaç dolabından, yeni yıl kutlaması için sakladığı konyak şişesini çıkardı. Bu geceyi hiç böyle hayal etmemişti.
Beşikteki bebeklere bir daha baktı. "Dünyaya hoş geldiniz Riddle Bebekleri," dedi fısıltıyla. "Umarım doğduğunuza pişman olmazsınız," diye ekledikten sonra konyağı başına dikti. Birkaç yudum alıp bırakacaktı ancak duramadı. Şişeyi bir seferde sonuna kadar içti. Güneş doğup yeni günün görevlileri geldiğinde, iki kadın da yaşadıklarının dehşetini ve olağandışılığını tam olarak hatırlamıyordu ama Bayan Cole alkolizmin pençesine o gece düştüğünü hiç unutmayacaktı.
***
Girişi yaptık, bakalım gelecek bize neler getirecek?
21.02.2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON HORTKULUK (Snamione)
FanfictionHarry, son hortkuluk olduğunu öğrenmiş -yanında ailesinin siluetleriyle- kaderine yürürken, verdiği kararın dünyayı kurtaracağına, ölümün şefkatli kollarında bir daha asla acı çekmeyeceğine inanıyordu. Bilmediği şey, daha çekmesi gereken büyük acıla...