Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana

221 17 51
                                    

Temmuz 1996 

Harry o sabah Petunia teyzenin kapıyı yumruklaması ya da Vernon eniştenin homurdanmasıyla uyanmak yerine Ron'un 'sevgi dolu' yumruklarıyla uyandı. Arkasından gelen Hermione'ye ait olduğu bariz ses "Rahat bırak Ron! Bir nefes alsın!" diye azarlıyordu. Ancak Ron çekilip de sarılma sırası kıza geldiğinde kucaklaşmaları Harry'nin nefesini gerçekten kesti. Sadece bir ay görüşmemişlerdi, üstelik temaslarını da hiç kesmemişlerdi ama Hermione yıllardır görmüyormuş gibi sarılıyordu. Ayı, yavrusunu severken öldürürmüş diye geçirdi Harry içinden. Kızın anaç tarafı bazen kontrolden çıkıyordu. Dün öğrendiklerini anlattığında neler yapacaktı kim bilir. 

Kovuk'un hareketli, neşeli, sıcak ortamında kasvetli ve nahoş konuyu açmak zordu ancak ilk anların heyecanı geçince arkadaşlarını Fred ve George'un eski odasına çekip Privet Drive 4 numaradan çıkıp Kovuk'a varana kadar olanları anlattı. Yeni Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeninin bahsi sıkıntı değildi. Dumbledore'dan kaçmak için koltuk taklidi yapan eski Slytherin Bina Başkanına kahkahalarla gülmüşlerdi, özellikle de Harry yeni profesörlerini fok balığına benzettiğinde. Ancak Bakanlık'ta kırılan kehanetin tek kopya olmadığını, Dumbledore'un mükemmelen hatırladığını öğrendiklerinde ciddileştiler. Kehanetin içeriğini duyduklarındaysa ikisi de yıkılmış görünüyordu. 

"İkisinden biri diğerinin elinde... Aman Tanrım, Harry... Bu doğru olamaz... Sen, kimseyi incitemezsin, değil ki cinayet işlemek?"

"Yapmak zorundayım Hermione. 'Diğeri varlığını sürdürürken ikisi yaşayamaz.' Kehanetin önceki aşamaları doğru çıktı. Sonu da doğru olmalı."

"Her zaman başka bir yol vardır. Evet, sen Seçilmiş Kişi'sin. Ama başka bir yol olmalı. Birlikte bulacağız. Ruhunu kirletmemenin bir yolunu bulacağız."

Ron, onaylarcasına başını sallıyordu. Harry içten içe inanmak istese de bu savaştan kirlenmeden çıkmadan mümkün olmadığını biliyordu. Şimdiden ruhları bulanmaya başlamıştı bile. Ron'un gözlerinde her an ortaya çıkmayı bekleyen yitik bir bakış vardı. Hermione ise yediği lanetten sonra hala tam olarak iyileşememişti. Kahverengi gözleri daha da kararmış gibiydi. Gözlerinin etrafında halkalar oluşmuştu, yüzünün yuvarlak hatları da keskinleşmişti; kaygı ifadesi kalıcı gibi görünüyordu. Harry'ye gelince... Harry, bir insanı -her ne kadar tepeden tırnağa kötülüğe batmış olsa da- öldürme düşüncesini Sirius tülün ardında kaybolduğundan beri normal karşılıyordu. Azkaban'da ömür boyu mahkumiyet anlamına gelen affedilmez lanetlerden birini kullanmıştı, varlığını ilk öğrendiğinde tiksintiyle karşıladığı halde. Evet, sıcak savaş daha başlamadan üç gencin bedenine imzasını atmış, çocukluklarını bitirmişti bile. Yetişkinliğe çok erken adım atıyorlardı, üstelik de çok, çok yanlış biçimde. 

Eylül 1996

Eylül ayı son günlerine yaklaştıkça Kovuk'ta geçen neşeli anların etkileri de yazdan kalan sıcak günler gibi sönmeye başlamıştı. Yeni dönemin heyecanı yerini çoktan gittikçe artan savaş söylentilerine bırakmıştı. Bu yıl işler değişmişti, Dumbledore geçen yılki gibi Zihinefend dersi vermeyecekti. Harry'yi farklı türden bir savaşa hazırlıyordu. Voldemort'a karşı her yönden donanımlı olabilmesi için yaptığı yolculuklardan topladığı Karanlık Lord'un geçmişine dair anıları paylaşacaktı. Savaşın teknik kısmı Profesör Snape'teydi. Slughorn'un Hogwarts'a geri dönmesiyle iksir öğretmeyi bırakması teknik bir detay değil bilinçli bir tercihti. Karanlık sanatlar konusundaki engin bilgisini özellikle rüştünü ispat etmiş yedinci sınıflarla ve sınırdaki altılarla paylaşması zorunluluktu. Kıyamet koptuğu zaman her türden bilgiye ihtiyaçları olacaktı. Hermione kendini kitaplara, Ron ve Harry quidditche vererek akıl sağlıklarını korumaya çalışsalar da okulun atmosferindeki değişim elle tutulacak kadar yoğundu. Yoldaşlık'ta rol aldığını belli etmekten çekinmeyen McGonagall ve Flitwick gibi öğretmenlerin gerginliği ayan beyan ortadaydı. Slytherin Binası ise ayrı bir alemdi. Diğer binalarda da Voldemort'a sempati duyan ailelerin çocukları vardı ancak Üç Büyücü Turnavası'nın finalinde Harry'nin gördüğü Ölüm yiyenlerin ve birkaç ay önce Sihir Bakanlığı'nda ele geçirilenlerin çocukları Slytherin'deydi hep. Çoğu tarafsız görünse de özellikle Draco Malfoy ve çetesinin davranışları şüphe çekiciydi. Mezarlıktaki kabuslara yaraşan geri dönüşün tek tanığı Harry olsa da bakanlıktaki çarpışmadan sağ kalan çok kişi vardı, üstelik çoğu güvenilir seherbazlardan oluşuyordu. Sihir bakanının kendisi bile Bellatrix Lestrange'le buharlaşan Voldemort'u görmüştü. Ron ve Hermione bu yıl 'İlgi çekmek için tuhaf hikayeler anlatan ve yalanlar söyleyen' Harry'yi savunmak zorunda değildi. Harry kimseye deli olmadığını ispatlamak zorunda değildi. Bu yıl farklı dertleri vardı. Kehanet gizli kalsa da 'Seçilmiş Kişi' dedikodularıyla uğraşmak zorundaydı. Artık başı dertteyken fikirlerini alabileceği bir vaftiz babası da yoktu. Bu sene Umbridge'le geçirdikleri seneden daha zor olacak gibi görünüyordu. Hayatta kalabilirlerse tabi. 

SON HORTKULUK (Snamione)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin