Bileğimdeki acıyı hissedince gözlerimi açtım.Her şey bulanıktı.Takılı olan serumdan ve etraftaki beyazlıktan hastanede olduğumu anladım.Hadi ama,yine mi hayattayım? Biraz doğrulmaya çalıştım ancak bileğim yeniden sızlayınca vazgeçtim.Hatırlamaya çalışıyordum...Olanları...
Ayağa kalktım ve odada duran boy aynasına baktım.Üstümdeki beyaz hastane önlüğü beni olduğumdanda kötü göstermişti.Ardından gözüm duvardaki saate kaydı.Saat 01:30.Kolumdaki serumu çıkardım.Bileğim sarılıydı anladığım kadarıyla dikiş atmışlardı.Kapıyı açtım ve boş hastane koridorunda ilerledim.Bi görevlinin masasının önüne durdum.Gülümseyen yüzünü bana çevirdi.
''Ah,iyi misin?'' Ses tonu samimiydi.Ancak gülümsemesi bana acıdığını kapatamıyordu.
''İyiyim.Teşekkür ederim.'' Bende gülümsemesine karşılık verdikten sonra nihayet buraya gelme sebebim olan soruyu hatırladım. ''Beni buraya getiren kişinin ismini öğrenebilir miyim?'' Bana şaşkınlıkla baktı.
''Maalesef bunu yapmamız mümkün değil.'' Bu sefer şaşkınlıkla bakan bendim.
''Bunu bilmeye sanırım hakkım var.'' Kaba olduğumun farkındayım ama gerçekten umrumda değil.Şu an kibar olmayı düşünecek durumda değilim.
''Hanımefendi,lütfen zorluk çıkarmayın.Sizi buraya getiren kişinin ismini söyleyemeyiz.'' Ne kadar ''Beni buraya kim getirdi,sürtük?'' diye bağırmak istesemde sakin olmam gerekiyordu.Derin bi nefes aldım.
''Ona teşekkür etmeliyim.Hayatımı kurtardı...''
''Anlıyorum fakat bu gerçekten imkansız.'' Bu kadın neden bozuk plak gibi sürekli aynı şeyi tekrarlıyor?
''Pekala.O zaman sadece bir şey söyleyin...Erkek miydi?'' Sorum onu şaşırtmış olacak ki az önceki bakışını yineledi.
Başını salladı. ''Sana söyleyemiyorum ama yardımcı olabilirim.Oldukça yakışıklıydı.'' Kıkırdadı.Bilincim yavaş yavaş yerine geliyordu.Bileğimi kestikten sonra o bulanıklıkta bile hatırladığım tek yüz vardı.Ama o olamazdı.Andrew'i hatırlıyorum.Evet,kesinlikle gözlerim kapanmadan önce gördüğüm tek yüz onunkiydi.Ama beni buraya bırakıp gitmiş olamaz.Onu bulmalıyım.Kadına gülümsedim.
''Bana biraz tarif edebilir misin?'' Dedim masum olmaya çalışarak.Çünkü alacağım cevap her şeyi değiştirebilirdi.
''Uzun boyluydu.Zayıf biriydi ama ilgi çekiciydi.'' Ona gülümsedim.
''Teşekkür ederim.'' diyerek yürümeye başladım.Yürürken arkadaşlarımı ve ailemi gördüm.Anlaşılan kafeteryadan geliyorlardı.Hepsinin elinde kahve vardı.Beni görünce hepsi telaşla yanıma doğru koşmaya başladılar.Kısa bir süre içinde hepsiyle sarıldıktan sonra yanımıza gelen doktor dinlenmem gerektiğini söylemişti.Oysa benim Andrew'i görmeye ihtiyacım vardı.
Beni intihara zorlayıp ardından kurtarmış olamazdı değil mi? Ama yapmıştı.Andrew aynen bunu yaptı.Önce intihar etmem için baskı uyguladı.Sonra ise beni hastaneye kaldırdı.Şimdiyse ortadan kayboldu,ardında hiçbir iz bırakmadan...
Odaya geldiğimizde uzandım.
''Uyumak için yardım ister misin?'' Dedi doktor elindeki serumu göstererek.
Başımı olumsuz anlamda salladım.Gülümsedi.Gülümsemesinden bile bana acıdığı belli oluyordu.
Hadi ama Melody! Tabii ki sana acıyacaklar.Unuttun mu? Sen intihara kalkıştın!
İçimdeki sesi susturmak için gözlerimi kapatıp derin derin nefes almam yeterliydi.Doktor son kez tek kaşını kaldırarak bana baktı.
''Gerek yok,gerçekten ben iyiyim.'' Diyerek gülümseyemeye çalıştım.Adamda gülümsedi ve gitti.Kırlaşan saçları ve sakallarıyla bile karizmatik bir adamdı.Orta boyluydu.Dışarı çıktı.Ancak henüz kapı kapanmadan Sasha içeri girdi.Aslında şu anda kimseyle konuşmak istemiyordum.Buna rağmen Sasha'nın gelmesine sevindim.Andrew hakkında bilgi edinebilirdim.Yatağımın yanına oturdu ve elimi tuttu.Sasha benim çocukluk arkadaşımdı.Benim aksime gayet güzel bir kızdı.Bense...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK FUCKING SMILE
Teen Fiction''Şeytanlarını boğmana yardım etmek istiyorum.'' ''Fazla iyi yüzüyorlar.''