3.Bölüm

76 6 1
                                    

İleride hikaye buradan-kaldığı yerden- devam edecek.Her şeyi silip en başa gidiyoruz.Hikayenin ilk başladığı döneme...Bu arada heyecanlı bir yerde kestiğimi biliyorum ama bunun için beni idam edemezsiniz.Küfürleriniz kulaklarımı çınlatmaya başladı bile...Teşekkürler...

Bölüm şarkıları:

Evanescence-Everbody's Fool

Ellie Goulding-Love Me Like You Do

Andy Black-They Don't Need To Understand

Yarın haftasonu ve ben sabahlıyorum.Hayır, bir partide değilim.Hayır, arkadaşlarımla bir arada değilim.Laptop'um kucağımda.Bende Tumblr'da dolaşıyorum.Bloglara bakıyor,hoşuma gidenleri takip ediyordum.Hatta bazı bloggerlarla tanışıyordum. Bir bloga tıkladım.Doğrusu bu bloga tıklamamın nedeni url'si idi. 'Darkparadise' Doğrusu url'si ilgi çekiciydi.Yaklaşık yarım saat kadar blogunda dolaştım.Postları sürekli intihar,depresyon ağırlıklıydı.Ne tür bir sorun yaşıyordu bilmiyorum ama ilgimi çekmişti.Mesaj atmaya karar verdim.

Ben: ''Blogun fazla iç karartıcı.Her şey fazla siyah ve fazla depresif...Herhangi bi sorun mu yaşıyorsun?'' Bunu yapmamalıydım.Onu tanımıyorum.Yaşadığı sorunları bilmiyorum.Anasayfamda dolaşırken mesaj kutumda '1' harfini gördüm.Heyecanla oraya tıkladım.Mesaj darkparadise'dandı.

O: ''Öyle mi düşünüyorsun? Oysa ben senin bloguna bayıldım!'' Sevinmiştim.

Ben: ''Sahiden mi?'' Bunu sormuştum çünkü onun blogunun yanında benimki biraz fazla renkli kalıyordu.Beğenmesine şaşırmıştım.

O:''Hayır,aptal.10 yaşında değilim.'' Buna sinirlenmiştim.

Ben: ''Senin blogun 10 yaşında bir çocuğu bile intihara sürükleyebilir...'' Haklıydım.

O: ''10 yaşında bir çocuk Tumblr'da ne arıyor? Ayrıca o kadar küçükken intihar ederse şanslı sayılır,büyüdükçe pek kolay olmuyor.'' Ona anlam veremiyordum.Ama tanımak istiyordum.

Ben: '' Seni tanımak istiyorum?'' 

O: ''Blogum ve ben seni intihara sürüklersek?'' Gözlerimi devirdim.

Ben: ''O kadar aptal değilim.'' İntihar almayı göze alacak kadar aptal değildim.Eğlenceli bi hayatım olduğunu söyleyemem,ama intihar tam bir ahmak işi.

O: ''Aptal olduğunu kabul ediyorsun yani? ;)'' Yine gözlerimi devirdim.

Ben: ''Seninle laf yarışına girmeyeceğim.Sorunlarını benimle paylaşmak ister misin?''

O: ''Hayır.'' Sinirimi şimdiden bozmaya başlamıştı.

Ben: ''Neden?''

O: ''Seni tanımıyorum.'' Doğru,ama tanışabilirdik.

Ben: ''Şeytanlarını boğmana yardım etmek istiyorum.''

O: ''Fazla iyi yüzüyorlar.'' Bu çocuğun derdi neydi?

Ben: ''Hep böyle kafa karıştırıcı mı konuşursun?'' 

O: ''Karanlık cennetime hoş geldin...'' 

Ben: '' Bana kendinden bahsedecek misin?''

O: ''Bunu neden yapayım?'' 

Ben: ''İyi geceler.'' Tam çıkış yapacaktım ki yeniden mesaj geldi.

O: ''Bu saatte uyuyacak mısın? Gece yeni başlıyor.'' Saate baktığımda 04:00 olduğunu gördüm.Normalde bu saatlerde uyurdum.

Ben: ''Gün doğacak!'' 

O: ''Siyah perdelerim benim için günün doğmasını engelliyor.'' Gerçekten siyah hastası olmalıydı! Hadi ama,hepimizin evinde beyaz ve uçları dantelli perdeler var.

Ben: ''Siyah perde mi? Siyah rengiyle ilişki yaşıyor olmalısın.''

O: ''Duvarlarım bile siyah...Görmek ister misin?'' Tek kaşımı kaldırdım.Bunu göremeyeceğini anlayınca yazmaya karar verdim.

Ben: ''Bunu nasıl yapacağım?'' Ardından tinychat yazılı bir link yolladı.Linke tıkladığımda kameralı görüşme sitesi olduğunu anladım.Hemen kabul edip kameramın açılmasını izledim.Onunkinde siyah bi görüntü vardı.

Ben: ''Hey!'' 

O: ''Şu anda duvarlarımı görüyorsun.'' Ah,gerçekten siyah.

Ben: ''Ailen nasıl izin veriyor?'' 

O: ''Benim ailem yok.'' Lanet olsun Melody! Niye insanlara yerli yersiz sorular soruyorsun ki?!

Ben: ''Özür dilerim....Ama...'' 

O: ''Annem beni doğurunca hemen kaçmış.Hayatta olup olmadığını bile bilmiyorum.Babamsa hayatım boyunca benden nefret etti.Annemin gidişi yüzünden hep beni suçladı.Geçen yıl intihar etti.'' Neden bu kadar depresif olduğunu şimdi anlamıştım.Benim annem veya babama bir şey olsa...Düşünmesi bile korkunç

Ben: ''Bunu bana neden anlattın?'' 

O: ''Merak ediyordun.'' Haklıydı.Anlatmayacağını düşünmüştüm ama anlatmıştı.

Ben: ''Sanırım adını bilmeye hakkım var?'' 

O: ''Andrew,Andrew Black.'' Ah,Tanrı'm! Soyadı bile siyah!

Ben: ''Soyadına çok şaşırdım. :) ''

O: ''Biliyorum.Melody?'' Ekrana tuhaf bakışlar atıyordum.Bunu nereden biliyordu?

Ben: ''Adımı nereden biliyorsun?''

O: ''Blogundaki anonimlere sürekli adını mı söylersin?'' Evet,blogumdan öğrenmişti! Bir saniye,bloguma bakmıştı!

Ben: ''Blogumu mu inceledin?''

O: ''Tanışacağım kişi hakkında bilgi sahibi olmak en doğal hakkım.16 yaşında mısın?''

Ben: ''Evet,sen?''

O: ''17.'' 

Ben: ''Annem kendimden büyük erkeklerden uzak durmam konusunda beni uyarırdı.''

O: ''Ama internet üzerinden tanıştık?'' 

Ben: ''Daha tehlikeli değil mi?''

O: ''Ne sanıyorsun? Bilgisayardan fırlayıp seni becericeğimi mi?'' Yine kızarmıştım.

Ben: ''Hayır,ama...Her neyse,11.sınıf olmalısın?'' 

O: ''Okula gitmiyorum.'' Gitgide beni şaşırtıyordu.

Ben: ''Mezun olacak yaşta değilsin.''

O: ''Mezun olduğumu söylemedim.''

Saat 05:56'ydı.Ancak uykum yoktu.Onu daha fazla tanımak istiyordum.Her dakika onu keşfediyordum.

Ben: ''Okula gitmen gerekiyor.''

O: ''Ama gitmek istemiyorum.Sende istemiyorsun?'' Gözlerimi kapattım ve düşündüm.Her zaman okuldan nefret eden biri oldum.Ailemin başarısına karşılık ben hiçbir başarı elde edemiyordum.Notlarım ne kadar uğraşsamda yükselmiyordu.Nefret ettiğim insanların suratlarına bakıp gülümsemek zorunda kalıyordum.Okulu sevmem için hiçbir neden yoktu.Okula gitmek istemediğim doğruydu...Ama okula gitmezsem olacakları hayal bile edemiyorum.

O: ''Uyudun mu?'' Laptopun sesiyle kendime geldim.

Ben: ''Hayır,sadece düşünüyordum.''

O: ''İyi geceler.'' Bir saniye! Uyuyor olamazdı değil mi? Bütün uykumu kaçırdı ve merakımı güçlendirdi.Kahretsin! Tumblr'dan çıkış yaptım.Laptop'umu kapatarak yere koydum.Düşünmemeye çalışarak gözlerimi kapattım.

DARK FUCKING SMILEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin