Gözlerimi araladım. Başımın ağrımasından anladığım kadarıyla uzun süredir uyuyor olmalıydım. Aklıma Andrew gelince dün gece yere koyduğum laptopumu aldım. Günün sonunu Andrew'i düşünerek getirmem ve ertesi güne yine Andrew'i düşünerek başlamam biraz tuhaf olabilir. Sonuçta onu tanımıyorum. Ama yinede dün dedikleri beni etkilemişti. Ona yardım etmek istiyordum. Onu yanıltmak ve hayatına birazda olsa renk katmak. Onunla arkadaş olmak istiyordum. Mesela yüzünü görecek kadar yakın bir arkadaş? Tumblr'a girdiğim an aklımdaki düşünceler uçup gitti. İçimde ona mesaj atmam gerektiğini söyleyen sesi dinleyerek mesaj attım.
Ben: "Günaydın,bay depresif." Ne zaman cevap vereceğini bilmiyordum ama anında mesaj gelince şaşırdım.
O: "Günaydın sözcüğünü sevmem. Yeni bir güne başlamak fikrini her zaman korkutucu bulmuşumdur." Doğrusu bu mesajı beni şaşırtmadı. Çocuk aşırı derecede intihara meyilli!
Ben: "Ah,pekala. Güne nasıl başladığını sorayım o zaman?'' Şansımı zorladığımı hissediyordum. Beni engelleyeceğini düşündüm ama yine beni şaşırtarak anında cevap verdi.
O: "Sigara içerek." Ekrana ağzım açık bakıyordum. Tamam,etrafımda sigara içen arkadaşlarım var ama kendi evinde güne o şekilde başlamak...Oldukça havalıydı! Ama bunu ona yansıtarak kıçını kaldırmaya hiç niyetim yok.
Ben: "Bok gibi bir güne göre fena bir başlangıç sayılmaz,ha?" Bu cümleyi kurduğuma inanamıyordum. Sigara içerek güne başlamaya olumlu bakmıştım. Cümleyi tekrar okuyunca kelimelerin benim kelimelerim olmadığından adım gibi emin oldum.
O: "Böyle konuşmayı kes. Bu sen değilsin."
Ben: "Beni tanımıyorsun." Haklıydım. Üstelik tanımak dahi istemiyordu. Yani bunun için hiçbir çaba göstermemişti. İstemiyordu,değil mi?
O: "Nasıl biri olduğunu anlamak için seni tanımaya ihtiyacım yok. Dün gece gözlerini gördüm,Melody. Ve inan bana ne kadar benim gibi cümleler kursanda benim gibi olmadığını biliyoruz." Ah,sanırım o benden daha fazla haklıydı.
Ben: "Ben de senin gözlerini görebilecek miyim,Andrew?" Yine saniyesinde cevap geldi.
O: "Rüyalarında görürsün,kedicik. Oh,bir saniye! Artık rüyalarında başrolde olacağım zaten,değil mi?" Ağzım açık bir şekilde ekrana bakıyordum. Onu rüyamda görmeye hiç ama hiç niyetim yoktu.
Ben: "Kabuslarımda Andrew,kabuslarımda."
O: "Hahaha,bu iyiydi kedicik. Ama ne yazık ki kabuslarına giremeyecek kadar yakışıklıyım." Bu ne kendini beğenmişlik böyle?
Ben: "Bay Black,size yalvarıyorum beni o yakışıklılıktan mahrum etmeyin. Size tapmayı düşünüyorum!" Elbette ciddi değildim. Zaten yakışıklı olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca o kadar karanlık ki yakışıklı olsa bile ona tapacağımı düşünmüyorum.
O: "Bir gün beni göreceksin. Sana söz veriyorum. Ama bu seni iyice tanıdığıma emin olduğum gün olacak." Şaşkınlıkla ekrana bakıyordum. Tam bir şey yazacaktım ki annem hışımla odaya girdi.
"Babanın iş arkadaşlarıyla yemeğe gideceğiz. Küçük kızımız olarak yanımızda bulunman gerekiyormuş. Alışverişe gidecek vaktim yoktu dolabındaki elbiselerden birini giy. Ve ayrıca bizi rezil edecek bir şey yapma,Melody." diyerek odadan çıktı. Gözlerimi devirdim ama ne yazık ki görmedi. Ayağa kalkarak dolabımdan önce banyoya koştum. Hızlı bir duştan sonra dolabıma yöneldim. Dolabımın arkasına fırlattığım siyah elbiseyi elime aldım. Annemin düşündüğü gibi elbiselerle dolu bir dolabım yoktu. Açıkçası annemin aldığı bütün kıyafetler doğruca çöpe gidiyordu. Bu siyah elbiseyi geçen yıl babam vermişti. Babaannemin gençliğinde giydiği bir elbiseymiş. Bu yüzden elbiseyi atmak istemiyordum ayrıca ne kadar 60lı yıllardan kalsada gerçekten güzel bir elbiseydi. Elbiseyi nazik bir şekilde üzerime geçirdikten sonra aynanın karşısındaki yerimi aldım. Diğer kızlar gibi "makyaj yapmayı sevmiyorum" gibi bir klişe yapmayacağım. Makyajsız halimi görse tanıyamayacak insanlar var. Ama genelde koyu makyaj yapmayı seviyordum ve bu sefer hafif yapmam gerektiği için az da olsa zorlanmıştım. Kahverengi saçlarım omuzlarıma geliyordu. Onları sadece kurutmakla yetindim. Saçımla uğraşmayı sevmiyordum. Kapının açıldığını duyunca bakışlarımı kapıya çevirdim. Babam elinde beyaz bir kutuyla içeri girdi. Paketi yatağımın üzerine bırakarak elini cebine götürdü. Kırmızı küçük bir kutuyu bana uzattı. Kutunun içinden gümüş bir kolye çıkınca gülümsedim. Deniz yıldızı,barış işareti,kalp gibi küçük şekillerle doluydu. Babam kolyeyi elime alarak boynuma taktı.
"Çok güzel gözüküyorsun." Aynadan onun yansımasına baktım. Gülümsemesine gülümseyerek karşılık verdim. Gözlerinin dolduğunu görünce oturduğum sandalyeden kalktım ve boynuna sarıldım.
"Seni seviyorum,baba." Bu an çok güzeldi. Andrew aklıma gelince titredim. Gülümsemem yerle bir oldu. Sarılacak bir babası olmaması...Onu sevdiğini söyleyememesi...Gerçekten çok kötü bir şey olmalı. Babamla ayrıldığımız an yeniden gülümsememi yüzüme yerleştirdim.
"Bir an önce aşağı inmezsek annen ikimizide öldürecek!" Kahkahalarla odadan çıktı. Yatağımın üzerine bıraktığı pakete baktığımda bordo bir ayakkabı çıktığını gördüm. Fazla topuklu değildi. Ayakkabıyıda giydiğimde her şeyim tamamdı. Son olarak bordo rujumu sürüp telefonumu aldım ve odadan çıktım. Annem aşağıda hayranlıkla bana bakıyordu.
"İşte benim kızım!" deyince suratım düştü.
"Babamın kızı olarak anılmak daha çok hoşuma gidiyor." Doğruları söylüyordum. Hiçbir zaman bana değer vermeyen,sürekli benden utandığını söyleyen bir kadının kızı olarak tanımlanmak pek hoş değil. Annemin suratının asıldığını gördüm ama kısa bir süre sonra yine gülümsedi. Birlikte arabaya yerleştikten sonra yine Andrew aklıma geldi. Telefonumdan Tumblr'a giriş yaptım.
Ben: "Kurtar beni!" Annem ve babam ön tarafta oturduğu için kendi aralarında iş hakkında konuşuyorlardı. Epey canım sıkılmıştı ve saatlerce 30lu,40lı yaşlardaki insanlarla bir arada olacaktım. Andrew'le konuşmaya ihtiyacım vardı.
O: "Ne oluyor kedicik?" Kedicik demesiyle yine gözlerimi devirdim.
Ben: "Annem ve babamla birlikte bir iş yemeğine gidiyoruz. Gece uzun ve sıkıcı olacak. Ayrıca şu 'kedicik' saçmalığını keser misin?" Derin derin nefesler alıp veriyordum.
O: "Yüzün bir kediyi andırıyor. Ayrıca yavru bir kedi kadar masumsun." İstemsizce gülümsedim.
O: "O aptal gülümsemeyi sil. Sana iltifat etmedim." Yeniden ağzım açılmıştı.
Ben: "Gülümsemiyorum ayrıca iltifat ettin." Adeta meydan okuyordum.
O: "Bi kız o cümleyi okuyunca gülümser ve iltifat değildi. Bu hayatta masum olmak seni acizleştirir. Bahse girerim hala bakiresin?" Utanınca kızaran kızlardan değildim. Hem utandığımda söylenemez. Sadece biraz çekinmiştim. Bakire olup olmamam beni ilgilendirirdi.
Ben: "Bunun seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." Babamın sesiyle sanaldan kopup gerçek dünyaya döndüm. Araba çoktan durmuştu ve ben bunu farkedemeyecek kadar dalmıştım. Elbisemi düzelterek arabadan indim. Lüks bir restoranttı. Annem ve babam koşar adımlarla ilerleyince onlara yetişmekte biraz zorluk çektim. Babam bir kızı olduğunu hatırlayıp kapının önünde beni beklediğinde anneminde durduğunu gördüm. Babama kızmıyordum çünkü işleri yüzünden dalgındı. Annem ise sırf 'mutlu aile tablosu' sergilemek için beklemişti. Kapıdan içeri girerken "Gülümsemeyi unutma." demeyi unutmamıştı. 4-5 tane masanın birleştiğini görünce oraya oturacağımızı anladım. 3 kişilik yer hariç her yer doluydu. Masaya hızla ilerlerken gülümsemeyi ihmal etmedim. Tahmin ettiğim gibi orta yaşlı insanlarla doluydu. Bir kişi hariç. Siyah takım elbisesi,beyaz gömleği,siyah papyonu ve dağınık saçlarıyla ilgi çekici bir çocuğunda herkesle birlikte ayaklandığını görünce bizimle yemeğe katılacağını anladım. Herkesle teker teker selamlaştıktan sonra onun elini sıkıyordum. Elindeki dövmeler ilgimi çekerken elini sıktım. Bu arada ondan çocuk diye bahsetmiştim ama benden büyük olduğu bariz ortadaydı. Elimi nazik bir şekilde sıkarken "Jack." dedi gülümseyerek. "Melody." Aynı şekilde gülümsüyordum. Ellerimiz ayrıldığında masaki yerime yerleştim. Oldukça ilgi çekici biriydi. Ama aklım hala Andrew'deydi. Şu an telefonumu çıkarmam pek uygun olmazdı. Bu yüzden gülümsemeye devam etmekle yetindim. Herkes ne yiyeceğini garsona söyledikten sonra büyük bir sessizlik oluştu. Jack tam karşımda oturuyordu. Herkes iş muhabbeti yapmaya başlayınca tamamen Jack'e odaklandım. Adeta onu inceliyordum. Bana baktı ama gözlerimi kaçırmadım. Çarpık bir gülümseme attı ama isminin söylendiğini duyunca babasına döndü.
"Şirketi tamamen Jack'e bırakmak istiyorum ama onun buna pek niyeti yok." Babası öfkeyle konuştu. Olanları sessizce izliyordum.
"Sana söyledim baba.Lanet olsun,şirketini istemiyorum. Yönetemeyecek kadsr sorumsuzum bunu gör artık! Ben sadece insanlara dövme yapmaya devam etmek istiyordum." Doğruyu söylemek gerekirse çenemin yere düşmemesi için çenemi sıkmak zorunda kalmıştım. Dövmeyle uğraşıyordu! Ne kadar havalı olduğunu düşündüm. Her yerimin dövmeyle kaplı olduğunu hayal ettim. Daha sonra hayallerimi yıkmak istercesine annem öksürdü. Aklımdan geçenleri anlamış olmalıydı. Gözlerimi devirmemek için büyük bir çaba göstermiştim. Onlar iş muhabettine geri dönerken Jack ve ben yemeklerimizi yemeye koyulduk. Yemeklerimiz bittikten sonra masaya şaraplar ve viskiler dizildi. Anlaşılan sadece 'iş' konuşulmayacaktı. Kadının biri "Melody içiyor musun?" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Annem araya girerek "O henüz reşit değil. 16 yaşında. Yani kesinlikle içemez." Rahatsız olduğu belliydi. Benimde birden suratım düştü. Jack öksürmeye başladı ve ardından bir kahkaha patlattı. Ona sinirli bir şekilde baktım ama aldırmadı. Aynı sinirli bakışı babası atınca gülmeyi kesti. Jack önüne konulan viskiye uzanırken aklımdaki soruyu annem sordu.
"Jack kaç yaşında?" Babasına bakarak sormuştu. Doğrusu Jack masada otururken onun hakkında bir soruyu babasına sorması beni bile rahatsız etmişti. Jack'inde rahatsız olduğu belliydi. "22." dediler babasıyla aynı anda. Bu sefer öksüren ben oldum. Jack yine bana bakarak gülümsedikten sonra viskisini yudumladı. Aileler hafiften çakırkeyif olmaya başlarken Jack gayet normal gözüküyordu. Çok sıkılmıştım. Çünkü herkes şarap ve viski içerken ben burda meyve suyumu yudumluyordum.
Jack "Siz yaşlıların sohbetine doyum olmaz." dedi ayaklanarak. Beni burada yalnız bırakmasını istemiyordum. "Terasa çıkalım mı Melody?" Sorduğu soru karşısında içimden şükürler yağdırırken dışımdan "Olur." diyebildim.Ayağa kalkıp terasa yöneldik.
![](https://img.wattpad.com/cover/32693021-288-k740062.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK FUCKING SMILE
Teen Fiction''Şeytanlarını boğmana yardım etmek istiyorum.'' ''Fazla iyi yüzüyorlar.''