2. Bölüm

257 38 300
                                    

Melekler meclisine çağırılmıştım. Bu fazlasıyla sıra dışıydı. Çünkü ben bir koruyucu melek değil, normal bir melektim ve benim gibiler nadiren yeryüzüne iner veya çağırılırlardı.

Oraya ulaştığında melekler meclisinin ortasında duruyordum.

Baş melek konuşmaya başladı "Melek 1993 bu gün buraya çağırılma nedenin bir terfi." dedi.

Şaşkınlıkla büyük meleklere baktım.

Baş melek konuşmaya devam etti: "Terfi alacağın konum koruyucu meleklik. Koruyacağın kişiye görünebileceksin."

"Ama nasıl?" sorusu kaçıverdi ağzımdan.

"Onun menajeri olacaksın. Sırrını bilmeyecek." dedi baş melek açıklayarak.

Önümde bir kağıt belirdi üzerinde şunlar yazılıyordu:

Korunacak İnsan:

Korunacak kişi: Adrian Agreste

Yaş: 28

Mesleği: Süper Model, oyuncu

Kişinin korunacağı olay: Suikast saldırıları

Kişinin bulunduğu yer: Fransa/Paris

Kişinin ırkı: Fransız

Melek:

Meleğin bulunacağı konum: Menajer

Meleğin kendini tanıtacağı isim: Marinette Dupain Cheng

Meleğin yaşı: 27

Meleğin ırkı: Çin ve Fransa

Kurallar:

-Asla kimliğin ortaya çıkmayacak.

-Çıkarsa hafıza silinecek.

-Gönül ilişkisi yasak

...

Okumam bitttikten sonra anladığımı belirten bir şekilde baş meleğe baktım ve "Bu göreve beni layık gördüğünüz için teşekkür ederim." dedim.

Çıkmam için işaret edildiğinde devasa kapıdan çıktım. Kapıyı kapatıp sırtımı kapıya dayandım. Bir kaç saniye heyecanımı bastırmaya çalıştım ama olmayınca, bu enerjiyi atmak için zıpladım ve uçarak bir kaç takla attım.

Bu bir ilkti yada ben öyle sanıyordum.

Yere inmeden, uçarak ilerledim ve evime ulaştım.

Normalde bir arkadasimla kaldığım evde genelde tek başıma yaşardım. Bunun nedeniyle arkadasimin bir koruyucu olmasıydı.

Bundan bir şikayetim yoktu.

Bu günse evde bir hareketlilk vardı. Kim olduğuna bakmak için bulutların üzerine inip kapıyı açtığında. Evde bulunan kişinin benim tabirimle 'MinMin' olduğunu anladım.

"Hey evde ne işin var?" diye sordum. Girişin hemen önündeki salona bağlı mutfakta bir şeylerle uğraşan meleğe bakarak.

"Farkında mısın bilmiyorum ama burası ikimizin evi. Kendi evime giremez miyim?" diye sahte bir kızgınlıkla söylendi.

"Kızma MinMin ama senin işin yok mu? Yani Dünya'da?" diye açıkladım.

"Yah Doksan Üç! Biliyorsun benim adım MinMin değil." dedi sorunu umursamayarak.

"O zaman sen de bana Doksan Üç deme!" dedim asıl konuya gelmeye çalışarak.

Ben mutfak tezgahına yaklaştım ve Tezgahın önündeki sandalyelerden birine oturdum.

"Şöyle ki artık normal bir melek değilim. Meclis beni koruyucu melekliğe atadı." dedim. O sırada MinMin anlamaya çalışıyordu.

"Yani artık sen de mi bir koruyucusun?" dedi şaşkınlığını üzerinden atamadan.

"Evet!" dedim ve meclisin bana verdiği kağıdı çıkardım.

Elimden kağıdı aldı ve yazılanları dikatlice okudu.

"Yani sana Marinette mi demeliyim?" diye sordu. Gözleri dolmuştu.

"Neden ağlıyorsun Minji? Sevgilinmedin mi?" dedim ona bakarak.

Yapmaya çalıştığı çayı bir kenara bıraktı ve bana sıkıca sarıldı.

"Seninle gurur duyuyorum. Benim küçük meleğim." dedi. Bir süre sonra beni bıraktı ve dolu gözlerle bana baktı.

Minji benim için bir abladan farksızdı.

"Marinette Dupain Cheng. Sana çok yakıştı."

"Ama Minji sen de çok duygusalsın." dedim yalandan sitem ederek.

Elimle göz yaşlarını silerek "Joonseo nasıl?" dedim. Konuyu değiştirmek istedim çünkü Minji'ye kalsa bütün gün ağlardı.

Burnunu çekti ve "Joonseo iyi hala bazı tehtidler alıyor ama o kadar fazla değil artık." dedi. Sesi hasta gibi çıkıyordu. Her agladığında olduğu gibi.

Mutfaktan çıktık ve salondaki koltuklardan birine oturdumk.

"Acaba benimki nasıl görünüyor?" diye mırıldandım.

"Görmek ister misin?" dedi Minji.

Heyecan dolu bir sesle "Evet görebilir miyim?" diye sordum.

"Evet," dedi ve sürekli yanında taşıdığı kitabı çıkardı. "Adrian Agreste..."

Bir süre kitapta sayfaları değiştirdi ve en sonunda aradığı sayfayı bulunca "Buldum! Bu çocuk." dedi. Kitabı bana çevirdi ve koruyacağım adamı gösterdi.

"Çok yakışıklı..." diye mirildanmadan edemedim.

Minji alayla karışık "Benimki daha yakışıklı." dedi.

Hemen Adrian'in sayfasından Joonseo'nun sayfasına geçti ve "Bak bu da benimki." dedi.

"Gönül ilişkisi yasak değil miydi?" diye sordum.

"Evet yasak. Zaten bizim aramizda da bir şey yok. Ama onun yanında kendimi tuhaf hissediyorum. Onun fotoğraf çekimlerinde başka kızlarla birlikte olması beni sinir ediyor..."

"Oh hayır Minji... Sen aşık olmuşsun..." dedim üzülerek. Çünkü bir insan ile birlikte olmanın sonu kanatlarından vazgeçimekti.

"Minji lütfen bu anlattıklarının bir şaka olduğunu söyle..."

Bu sefer ağlayan bendim. Onsuz bir hayat düşünemiyorum.

"Marinette bunları sen de yaşayacaksın ve o zaman geldiğinde kanatlarından seve seve vazgececeksin." dedi.

"Hayır istemiyorum..." dedim yüzümü ellerimle kaparken.

Bana sıkıca sarıldı ve "Marinette... Unutma sen de artık dünyaya gidebilirsin ve bir gün ben kanatlarından vazgeçmek zorunda kalırsam, bu acı dayanılmaz bir hal alırsa... Benim için Kore'ye gel. Tamam mı küçük meleğim?"

Hâlâ kucağındayken başımı salladım.

Onun gitmesini istemiyordum. Ama bu onun için iyi olacaksa buna karışamazdım.

O gece koltukta birlikte yattık ve Minji bana yeryüzünü anlattı. Oranın nasıl bir yer olduğunu ve aşkı...

Evet bir bölümün daha sonuna geldik.

Bölümü beğendiniz mi?

Bir sonraki bölümde karşılaşacaklar ve aklımda komik olaylar var.

Bu bölüm de ağlayın sonraki bölümde güleceksiniz.

Bu arada Minji konuk karakter gibi bir şey yani sonraki bölümlerde olmayacak.

Sonraki bölümde görüşmek üzere! ♡♡♡

Bring It Back [Adrinette]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin