10. Bölüm

50 9 41
                                    

Sonraki günlerde Adrian'ın çekimleri sırasında ben de kameraları izliyordum. Yüzünü goremedigim için ters acıya bir kamera daha yerleştirmiştim fakat hala nasıl yaptığını bilmediğim bir şekilde kendini benden gizlemeyi başarmıştı. Bu gün yine kapının önüne süslü bir kutu bırakmıştı. İçinde ne olduğunu bildiğim için bu güzel pakete dehşetle bakmaktan kendimi alamıyordum.

"Merhaba," bu sesle kafamı izlediğim kamera görüntüsünden kaldırdım ve baş parmağımla görüntüyü duraklattım.

"İşin bitti mi? Ayrıca bu yeni saç modeli yakışmış ama dağınık olanı tercih ederim." Saçları aşırı resmi bir şekilde yapılmıştı, yeşil gözleri ise faklı bakıyordu.

"Evet işim bitti."

"Dur sende farklı bir şeyler var."

Ona şüphe ile baktım ama sadece gülümsedi.

"Saçımdan dolayı olmalı bayan dupein-cheng."

"Sen Adrian değilsin..."

Güldü ve hemen ardında gerçek Adrian yanımıza geldi.

"Çok hızlı anladın menajer."

"Tabii ki." Dedim biraz övünerek.

"İşini iyi yapıyor olmalı. Daha yeni sayılır fakat seni çok iyi tanıyor." Adrian kolunu ona ikiz kadar benzeyen çocuğun omzuna attı.

"Sanırım en büyük şansım." Adrian böyle söyleyince bir an donup kaldım ama bu sadece bir kaç saniye falan sürdü.

"Bayan Dupain Cheng önerdiğiniz bir menajer var mı? Belki iş arkadaşınız vardır."

"Üzgünüm bayım fakat ben Fransa'da büyümedim. Burada tanıdığım da yok." Bunu söyleyince Adrian garip bir bakış attı ama onu anlık umursamadım, zaten o da aklındaki şeyi söylemedi.

Adrian'a benzeyen adam kafasını salladı. "Bu arada ben Felix Fathom. Adrian'ın anne tarafından kuzeniyim."

"Tanıştığımıza sevindim bay Fathom." Elimi uzattım, o da elimi tutu ve sıktı. Yüzünün elimi tutugu an değiştiğini fark ettim ama bozuntuya vermedi. Ben bir şey hissettim mi? Aslında biraz kötü hissettim, hani birden bire herşey üzerinize geliyormuş gibi hissedersiniz ya, işte ondan.

"Ben de memnun oldum." Dedi elimi bıraktığında.

Aramızda bir gerilim vardı fakat ne olduğunu anlayabilmiş değildim.

"O zaman üçümüz bir şeyler içmeye gidelim mi?" Felix kafasını salladı.

"Bay agreste sizinle konuşmak istiyorum."

"Tamam." Dedi ve ekledi. "Karavan da konusabiliriz."

Kafamla onayladım ve sonunda o rahatsız edici kötü hissin yanından uzaklaştık. Biz giderken göz ucuyla Felix'e bakmıştım ve çoktan telefonunu çıkarıp bir şeyler yapmaya başlamıştı bile.

Karavana girdiğimizde Adrian sorarcasina bana baktı. "Adrian..." Ve ne diyeceğimi bilemedim. Kuzeninden hoşlanmadım mı diyecektim?

"Menajer sorun nedir? Yoksa tehditleri gönderen kişinin izini mi buldun?"

"Hayır, maalesef. Fakat kuzenin..." Söylemek zorunda hissediyordum, içimden bir ses söylememi söylüyordu.

"Yoksa ben gelmeden önce yanlış bir şey mi yaptı?"

"Hayır, aslında yanlış hiçbir şey yapmadı ama ona baktığımda yanlış bir şey varmış gibi hissettim ve Adrian benim hislerim çok güçlüdür. Ayrıca neden ikizler kadar benziyorsunuz?"

"Aslında ben de biraz farklı hissediyorum. Yani Felix'e bakınca. Ama o kötü biri değil menajer. Babamı oyunculuk için ikna eden de Felix'di ve evden ayrılmama yardım eden de. Sadece soğuk ve mesafeli emin ol tanıdıkça bu hislerin değişecektir. O benim için kuzeneden fazlası. İkinci soruna gelirsem de annelerimiz ikiz ve ikimiz de tamamen annelerimize çekmişiz. Yani böyle söyleniyor. Ama ben de tuhaf buluyorum."

Bana bunları söylerken gülümsedi. Ben karşılık olarak sadece kafamı salladım. Felix'de bir şeyler vardı ve ben bunu öğrenmek zorundaydım.

Ben bunları düşünerek zihnimi meskul ederken Adrian elimi tutu. "Bazı insanlar bazı insanlara ısınamaz, bu gayet normal. Seni yargılanmayacağım menajer."

Tekrar kafamı salladım ve bana bakan yüzüne çevirdim gözlerimi. Yemyeşil gözleri büyük bir ormanı andırıyordu, el değmemiş ormanları...

"Hadi gidelim Felix ağaç oldu." Bunu söyledikten sonra ikimiz de hafifçe gülümsedik. Gülen gözlerle bana baktı, ardından yanlış anlaşılacağını bildiği için elimi bıraktı ve karavanın kapısını açıp aşağı indi, ben de onu takip ettim ve yine o kötü hissin yanına gittik.

Felix'le gözlerimiz tekrar buluştuğunda içimde yine o his belirdi sanki onun yanında olmamalıymışım gibi, sanki ona bakmamalıymışım gibi. Derin bir nefes aldım ve gitmeyeceğini bilsem bile o hissi biraz olsun kovmaya çalıştım. Yüzüme sahte bir gumseme kondurdum ve Adrian'ın yanında Felix'e doğru ilerlemeye devam ettim.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordu Felix yanından ayrılmamızı takmamış gibi.

"Bilmiyorum ki, senin bildiğin bir yer var mı?"

"Aslında yeni açılmış bir yer var. Uzak Doğu temalı bir yer. Ama size hitap eder mi bilmiyorum."

Adrian birkaç saniye düşündü. "Aslında değişiklik olur, menajer için de uygunsa gidebiliriz."

İkisinin de bakışlar bana döndü. "Benim için fark etmez."

"Tamam o zaman Felix'in dediği kafeye gidelim." Adrian konuştuğunda Felix kafasını sallayarak onayladı. "Arabaya gidelim o zaman." Diye devam etti Adrien ve üçümüz  birlikte Adrian'ın arabasına doğru ilerledik. Adrian sürücü koltuğuna oturdu ve Felix yanındaki koltuğa ben ise arka koltuğa oturmuştum. Adrian arabayı çalıştırıp sürmeye başladıktan sonra Felix ile günlük bir sohbete dalmışlardı ben de düşüncelere. Felix'den yayılan kötü enerji yüzünden onun yanına olduğum her saniye bir günah işliyormuş gibi hissdiyordum. Kafamı cama yaslamış restorana varmamızı bekliyrdum. Keşke bu yemek bir an önce bitseydi.

747 kelime

Bin yıl sonra bölüm atıyoum çünkü lee-hwayoung istedi aslında daha öncesinde atmalıydım ama oyun oynuyordum ve açıkçası günlükleri yapıp Zhongli'yi fala bekleyecğim. Çünkü birileri fazlaca naz yapıyor ve ben çekemem bu nazı. Kendilerine 100 wish falan attım ama beyefendide tık yok. Geçen yamada 5 tane 5 yıldızlı çıkardım bu wish sayısıyla ama Avare bey gelmiyor sinirliyim.

Neyse umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bölümün başını baya uzun süre önceyazdım o yüzden de neyi neden yazdığımı tam hatılamıyorum.

Sonraki bölümde görüşürüz bb 💜🍭👋

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 02, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bring It Back [Adrinette]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin