Bir gün, yine sayfalarında kendimi kaybettiğim bir kitabın girişinde okumuştum ''İnsanlar, kişisel menfaatleri devreye girdiği zaman hainleşir." diye. 17 yaşıma rağmen anladığım bu cümle canımı yakmıştı. Yaşadığım bu ev, çevremdeki doyumsuz insanla...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
perduesea 💜 Çok güzel bir kapak çalışması olmamış mı? Durup durup bakıyorum çoook Teşekkür ederiiiiim🙏🏻💜
Sizde hazırladığınız çalışmaları bana ulaştırabilirsiniz🌼
Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı unutmayalım💫
-------------------------------------
Hayatım boyunca hiç seçme hakkı sunulmamıştı bana. Gerçi neyi soracaklardı ki? İki hastane arasında seçim yapmamı mı isteyeceklerdi? Aman ne radikal değişiklikler yaratacak bir karar. Ben daha akşam ne yiyeceğimi bile seçme lüksüne sahip değilken Poyraz denen herifin bana kurduğu cümle ve hiç umursamadan çekip gitmesi sinirlerimi bozuyordu.
Kendimi Gaye'nin dizlerine bıraktım. Küçük Prens'in ezbere bildiğim sayfalarından bir cümle döküldü dudaklarından.
''Arı da nereden çıktı? Hani şu parıltılı küçük şeyler var ya, avare insanları boş hayallere sürükleyen. Ama ben ciddi bir adamım. Hayallere dalmaya zamanım yok benim.''
Gaye'nin dudaklarından dökülen cümleler ve saçlarımda gezinen elleriyle gözlerimi kapattım ancak dudaklarımı araladım.
''Gaye, sence de yıldızlar avare insanları boş hayallere sürükleyen şeyler mi?''
Saçlarımdaki eli dururken bakışlarını bana çevirdi ve elindeki kitabı komidinime bıraktı. Kahveleri, kahvelerimle buluştuğunda gülümsedi. Gaye hep gülümserdi zaten.
Benim Gaye'm. Benim ablam. Benim küçük annem. Seni nasıl bırakacağım?
''Yıldızların zifiri karanlıkta bile her şeye rağmen parıldamaları bence insanları boş hayallere sürüklemez İris. Aksine umut verir.''
Gözlerim batmak üzere olan gökyüzüne değdi. Odam herkese uzak olsada sanırım bu evden gökyüzünü izleyebileceğiniz en güzel yer benim odamdı. İkinci katta olan ailenin diğer bireylerinin aksine ben tek başıma bir katı kullanıyordum. Katımda odam, banyo, büyük bir teras, mutfak ve evde tedavi gördüğüm dönem için hala hastane kokan küçük bir oda vardı. Bir nevi pek de küçük sayılamayacak bir daireye sahiptim. Bu milyar dolarlık bu evde sevdiğim tek şey bana gökyüzünü gösteren küçük penceremdi.
''Peki ya sence?''
Bence neydi yıldızlar? Yıldızlar annemdi. Benim güzel annemdi yıldızlar. Annem gülümsediğinde sıcacık olurdu benim kalbim. Ağladığını gördüğüm anlarda şeytan küçük kalbimi acımadan sıkar ve cehennemden topladığı ateşini usul usul içime bırakırdı, yanardı içim. Annemin gülüşündeki ışıkta saklıydı yıldızlar. Onun beyaz teninde parlayan tuzlu damlalarda saklıydı yıldızlar. Yıldızlar umut değildi. Yıldızlar benim için annemdi.