4

87 13 18
                                    

Arkadaşlar önce bir beğenelim sonra da okumaya geçelim.

Bölüm ithafı slydew_ 💫
------------------------------------

Esen sert rüzgar saçlarımın yüzümü dövmesine neden olurken kendi eksenimde döndüm. Bomboş çorak bir arazideydim. Görebildiğim tek şey susuzluktan çatlayan topraktı. Bir tıslama sesi yükseldi. Korkuyla sesin aksi yönüne adımladım. Güneş yerini hızla karanlığa bırakırken şaşkınlığım artıyordu. 

Ben neredeydim?

Tıslama sesi yaklaşıyordu. Hayır. Küçük bir yılandan korkacak değildim ama çıkan ses yılanın küçük olduğunu düşünmeme engel oluyordu. Kuyruğun toprakta her hareket edişinde ileride bir yerlerden toz kalkıyordu.

Kaçmalıydım. Ses git gide yaklaşıyordu. O burada olduğumu biliyordu! Bana zarar verme ihtimali içimi titretirken hızlı bir adım attım. Tehlikeli bir hastalığa yenilmeyen ben, aptal bir yılan yüzünden ölmeyecektim! Adımlarım bir süre sonra düzensiz bir koşma eylemine dönüştü. Geçen dakikaların ardından nefesim kesiliyor, bacaklarım beni taşıyamayacak hale geliyordu. Durmamalıydım. Yılanın sesi azalmışken duramazdım.

Ben canımın dedine düşmüş, elimden gelenin üstünde bir performansla koşarken, birkaç adım ilerimde toprak yarıldı ve içinden tüm görkemiyle bir yılan çıktı. 

Yılanı gördüğüm anda dilim tutuldu ve korkuyla titredim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yılanı gördüğüm anda dilim tutuldu ve korkuyla titredim. Allah aşkına ben neredeydim? Bu kadar büyük yılan mı olurdu? Kafayı yemiş olmalıydım. Kesinlikle kafayı yemiştim. Tedavi için yıllardır kullandığım ilaçlar şu an kafayı yememi sağlıyor olamazdı ya? Kesin Nergis Hanım bir türlü ölemediğim için büyü falan yaptırmıştı bana. 

Yılan tepkisiz bir şekilde yüzüme bakarken gergince geriye doğru bir adım attım. Adımımla beraber yılanın sadece benim kadar boyu olan kafası göğe yükseldi ve büyük bir tıslama saldı. Gökteki ayın ışığı siyah derisindeki kızıllıkları ortaya çıkarırken hayran olunası diye düşünmeden edemedim. Belki birazdan karşımdaki hayvana ara öğün olacaktım ama düşüncelerime yine de dem vuramıyordum. Bakışlarım ellerime değdi. Belki ara öğün bile olamazdım. Küçücük bir şeydim ben, doymazdı ki benimle. Yutkundum ve dudaklarımı araladım.

''Ben-''
Tekrar kapandı dudaklarım. Ne diyecektim ki? Lütfen beni yeme mi? 

Yılanın kafası eğilirken korkuyla gözlerimi yumdum. Dibimde duruyordu. Islak bir ses duydum. Ağzını açmıştı, beni yiyecekti!  Bana saatler gibi gelen saniyelerde gözlerimi araladım. Hala yılanın sindirim sistemine karışmadığıma göre bir şey olmuş olmalıydı.

Dili öyleye saçımın üstünde bekliyordu. Ama neden?

Kesinlikle beni yemek ve yememek konusunda içsel bir hesaplaşma yaşıyordu. Belki de onu doyuramayacağımı anlayıp, merhamet etmişti.

Ben İrisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin