⚜IV

842 54 13
                                    

●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Çocukken birçok dileğim vardı gerçekleşmesini umut ettiğim. Büyüdükçe ne dilek dilemeye devam etmiştim ne de tutunabileceğim bir umut ışığı kalmıştı. Doğum günlerimden nefret ederdim. Pastanın üstüne dikilen mumlara üflemeden önce dilek tutman gerektiği söylenirdi. Gözlerimi kapatıp ellerimi birbirine geçirdiğimde o karanlık perdede bir kare belirirdi. Babamın, annemin ve benim tüm kötülüklerden arınmış bir şekilde güldüğümüz bir kareydi. Tek dileğim buydu ama bunun da gerçekleşmesi imkansızdı artık.

Babam tamamen gitmiş annem ise...

Kim SeokMin ile üst kata çıkmıştık. Üç kişiden oluşan Ceo'larla görüşmüş en sonunda stajyer olmak için bir sözleşme imzalamıştım. Birçok katı kuralları vardı ve ben her ay alacağım ücreti görünce gözüm kapalı imzamı atmıştım. Bu sadece stajda alacağımdı. Yarışma başladığında bölüm başına alacağım ve idol olduktan sonra da artacaktı bu ücret.

İki ay sonra bir hayatta kalma programı düzenlenecekti. Yarışmaya katılacak on beş kız yarışmacıdan birisi de bendim. Program boyunca ekipçe ya da solo bir şekilde sahneler hazırlayıp bunları jüriler önünde sergileyecektik ve hafta sonunda kazandığımız puanlara göre en düşük alanlar elenecekti. Şirketten atılmayacaktı, stajyer olarak devam edebilecekti. Tabii bir sonraki grup ne zaman kurulurdu orası bir muammaydı. Geriye kalan beş kişiyle de üç yıllık bir sözleşme imzalanıp proje grubu olarak çıkış yapmaları sağlanacaktı. Kimse belirsiz bir süre için stajyer olarak devam etmek istemediği için yarışmaya katılacak kadar hırsla doluydu. 

Sözleşmemi imzaladıktan sonra beşinci kattaki pratik odasına gitmiştik. Orada on dört kız stajyer pratik yapıyordu ve hepsiyle tanışma fırsatı yakalamıştım. Bir de bu da nerden çıktı der gibi olan bakışları da. Daha yirmi yaşıma girmeme bir ay daha olmasına rağmen Kore yaşıma göre yirmi birdim ve onlara göre yaşlı bile sayılıyordum. En büyükleri 99'luydu ve ve daha önce herhangi bir abla kardeş muhabbetim olmadığı için herkesin bana unni diye seslenmesi garibime gitmişti. 

Son bilgiler verildikten sonra bizi daha fazla kaynaşmamız için yalnız bırakmışlardı. "Lütfen bana öyle seslenmenize gerek yok. Adımla seslenseniz de olur." 

"Bay Kim senden bahsetti biraz. Amerikalıymışsın." dedi sarı saçlarında tepesinde bağlayan kız. Uzun boyluydu ama benimle yanımda daha kısa kalıyordu. 1.71 boyu ile  gruptaki en uzun da bendim. 

"Amerika'da doğup büyüdüm ama annem ve babam Koreli." dedim kafamı sallayarak. Sanki gözlerimden yeterince anlaşılmıyordu. 

"Aksanın belli oluyor." dedi başka biri. "Çok tatlı." diye devam etti. 

Korece konuşma yeteneğimin çok gelişmiş olmadığını biliyordum. Evde bile annem ya da babamla İngilizce konuşurduk ve Koreceyi sonradan öğrenmiştim. Geliştirmem gerekiyordu. 

Dance of the DamnedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin