Ruh

4 1 0
                                    

İlk defa başıma geliyordu, kaçarken gülümsemek. Aslında önemli olan o değildi. Önemli olan; en son ne zaman gülümsediğimdi...

'Ehh?'

Yavaşlamaya başladım, eski anılar tekrar zihnime akın etmeye başladı. Neden böyle olduğunu bilmiyordum. Koşmayı kestim, yürümeye başladım bu sefer.

'Ben, ne yapıyordum?'

Ellerimi kaldırdım, baktım. 'Ben, neden böyle oldu?' Kafam karıştı. Ellerimi, kısa saçlarımın arasına koyup çekiştirmeye başladım. Bir sorun vardı. Ama ne olduğunu anlayamıyordum. Benim bir yere gitmem gerekiyordu, bir şeyler yapmam gerekiyordu. Ama hiçbir şey hatırlayamıyordum.

Yürümeyi de kestim, etrafımı kontrol ettim. Uzun çam ağaçlarıyla kaplı orman. Sadece ben vardım. Başka hiçbir şey yoktu. Bir anlığına bir şey hatırladım. Ve bu olduğunda kandan kıpkırmızı kesilen görüşümle benden uzakta, önümdeki yolda duran kadına baktım. Bana gülümsüyordu.

"Nasıl? Hoşuna gitti mi?"

Sıkılı dişlerimin arasından hırlayıp ona atılmak üzereyken kafamı sertçe iki yana salladım, ayaklarımı yere geçirip kenara atıldım.

GÜM!

Az önce durduğum yerdeki toprak, savrulup etrafa dağılırken ortaya çıkan toz bulutunun arasından,"Şimdiye kadar ölmediğine şaşmamak gerek!"kaba ve sert bir ses yankılandı.

'Huh?'

Ayağa kalktım, aklımdaki kaçma dürtüsünü bastırdım. Attığı adımıyla tozların arasından çıkarken elini sağa sola sallayan adama baktım,"Kimsiniz!?"

Adamın kaşları çatılırken,"Sakin olsana sen az!"yan taraftan yanımıza yürüyen kadını gördüm. 'Senin...' İçimden yükselen öfkeyi dindirmek için derin bir nefes alıp verdim."Senin düşmanın değiliz! Üstümüzdekilerden anlamadın mı?"Bana, acınası bir bakış attı,"Yazık, o kadar uzun süredir..."

Onun sözlerini,"Boş yapma!"diyerek kestim. Kadının yüzünde beliren sert ifadeyi umursamadan çatılı kaşlarıyla beni izleyen adama baktım,"Ne istiyorsunuz!?"

Kaşları seğiren adam, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı,"Yeni bir görevin var!"gözlerini açtı.

"Kimden!?"

"Yukarıdan!"

"Kodu söyle!"dedim, sertçe.

Bir şey söylemedi. Huzursuzlandım, etrafımdaki kaos enerjisini bedenime çekip dövüşmeye hazırlandım,"Madem söyleyecek bir şeyin yok, o zaman ebediyen sus!"ileriye bir adım attım. Zaman, normalin on beş katı yavaşladı. Adama doğru atılıp yumruğumu geri çektim. Madem onlardan kaçamıyordum, ben de gücümün son zerresine kadar savaşırdım.

Kaos enerjisinin parıltıları kolumdan dışarı yayılırken adama iyice yaklaştım. Ve aramızdaki kalan birkaç metreyi de kat edip onun sert yüzünde yumruğumu gönderdim. Ama...

BANG!

Adam, neredeyse göremeyeceğim kadar hızlı bir şekilde elini kaldırıp avuç içiyle yumruğuma vurdu. Adamın avucundan koluma, oradan da tüm bedenime yüksek miktarda kaos enerjisi girerken geri tepme yüzünden ağzımdan fışkıran kanla geriye savruldum.

'Çok güçlü'

PAT!

Bedenimden yankılanan çatırtı sesleri eşliğinde birkaç ağacı parçaladıktan sonra kendimi sabitlemeyi başardım. Ayaklarımı yere bastırıp adam ve kadının zıttı yönünde arkama bakmadan koşmaya başladım.

'Kahrolasıcalar, benimle oyun oynuyorlar!'

Adam tarafından hala daha bedenimi işgal eden kaos enerjisinden kurtulmak için çevredeki kaos enerjisini çektim. Ve daha adamın kaos enerjisini yok etmeye fırsat bulamadan görüşüm bulanıklaştı. Ayağım bir yere takıldı, yüz üstü yere düştüm.

'Olamaz!'

Kontrolüm altındaki kaos enerjisi de dağılınca bilincimi kaybettim.

'Hayır! Buna izin veremem! Daha yapmam gerekenler var! Burada bitmesine izin veremem!'

'Benim!'

'Ayağa!'

'Kalkmam gerek!'

'Ben, henüz intikamımı alamadım!'

Ruh, ne kadar güçlü ve yıkılmaz bir iradeye sahip olursa beden üzerindeki olumsuz etkilere o derece karşı koyabilirdi. Bu, belki genel olarak kabul görülen veya görülmeyen bir kanı olabilirdi. Ama biz, kaos enerjisi kullanıcıları için tam olarak kabul görülen bir kanıydı.

Baskı! Hissedebiliyordum, arkamdan bana doğru yürüyen kadından ve adamdan yayılan baskıyı hissedebiliyordum. Bana odaklanmışlardı, hemde başından beri! Ama ben fark edememiştim. Eğer düşünceler içine girip ne yapmam gerektiğini unutmasaydım... Hata yapmıştım. Ve bu hatam yüzünden; şu anda kesilmeyi bekleyen bir koyundan farkım yoktu. Ama ben, bunun burada bitmesine izin vermeyecektim.

'Madem öleceğim, onları da beraberimde götüreceğim!'

KimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin