Gitme Vakti...

3 1 0
                                    



Normalde yediği darbeyle iç organları ezilirken havaya savrulması gerekiyordu ama nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde ağzımdan fışkıran kanlarla havaya savrulan bendim.

PAT!

Zemine düşüp yuvarlandım, bir ağaca çarpıp durdum." ÖHHÖÖ... ÖHHÖÖ..." Kafamı kaldırıp bana doğru yürüyen şerefsizi gördüm. Yüzünde şeytani bir sırıtma vardı.

"Hehehe, ne o lan?" Önümde belirdi, ayağını kaldırıp sırtıma geçirdi. Crack! Kulaklarımı, sırtımdan gelen çatırdama sesleri doldurdu." Eskisi gibi olacağını mı sanmıştın!?" Eğilip beni yerden kaldırdı. Tekrar yüzüne yaklaştırdı, kafasını geriye çekti.

BANG!

Kafasının arkasına doğru, gözlerimin göremeyeceği kadar yüksek hızda bir şey çarptı. Ardından adamın kafası, yüzümün ortasına doğru indi.

PAT!

Bulanıklaşan görüşümle üstüme düşen adamla beraber yere yapıştım. 'Cesur ol mu... Kahrolasıcalar!' İçimden onlara birkaç küfür savurup üstümde kıpırtısız bir şekilde yatan adamı sertçe kenara ittim.

"Ayy, yanlışlıkla fazla güç uguladım," Adamın dibinde beliren Ay, yüzündeki şok olmuş ifadeyle bana doğru yaklaştı. Bir şey söylememe fırsat tanımadan beni tutup kaldırdı. Omuzuma birkaç tane geçirdi. Ardından yüzündeki geniş bir gülümseme belirdi," neyse canım, sonuçta sen, bir gelişimcisin değil mi?"

Sertçe homurdanıp onun ellerinden kurtuldum. İlerideki ağacın dibinde yüzündeki buruk gülümsemesiyle duran Balamir'i umursamadan belimdeki çatlaklardan gelen acılara dayanmaya çalışarak baygın adama sağlam bir tekme geçirdim.

PAT!

Öfkem yüzünden gücümü kontrol edemediğim için adam, havaya savrulup bir ağaca çarptı. 'Lanet!' Ona doğru ilerlerken," Acele etmeliyiz!" dedim. Adamın üstündeki keskin nişancı tüfeğini sırtından çıkarıp dizimle iki parçaya ayırdım. Ardından kamuflajını kontrol edip üstünde mühimmattan başka bir şey göremediğimde ayağımı kaldırıp omurgasına geçirdim.

Crack!

Sağlam bir ses! Kırıldığına eminim.

"Daha gelecek var mı!?" Yanımda beliren Balamir'e kafa salladım.

"Daha fazlasını gönderebilirler de göndermeyebilirler de!"

"Onu yanımızda götürelim mi?" Kenardan bize doğru yürüyen Ay'a baktım.

"Hayır! Bize hiçbir şey söylemeyecek!"

Kaos enerjisini bedenime çektim, bacaklarıma gönderip derin bir nefes aldım. Ardından ayağımı kaldırıp tüm gücümle adamın kafasına indirdim.

PAT! CRACK!

Etrafa ve üstüme sıçrayan kan ve beyin sıvılarını umursamadım. Çatılan kaşlarımla Balamir ve Ay'a bakıp," Gidelim!" dedim.

"Ondan önce," diyen Balamir, cebinden sigara çıkarıp bana uzattı. Alıp yaktım, derin bir nefes çekip içimdeki öfkeyi yatıştırmaya çalıştım." Halletmen gereken bir şey kaldı mı? Biliyorsun, bir daha buraya gelmeyeceksin!"

'Huh?' Bir anlığına ne düşüneceğimi şaşırdım. Doğrusu uzun, çok uzun bir zamandır burayı avlanma bölgem yapmıştım. 'Hehehe... Demek benimde gitme vaktim geldi, ha?' Ama buna hazır olduğumu sanmıyorum. Yine de emir, yukarıdan gelmişti! Buna karşı çıkamazdım. Eğer yapsaydım, katledilen kardeşlerim ve komutanıma sırt çevirmekle aynı şeyi yapmış olurdum...

Gözlerimi kapattım," Tamam!" tekrar açtım. Ormana kısa bir bakış atıp," bir yere uğramak istiyorum." Arkamı döndüm. Ormanın derinliklerine doğru peşime takılan Balamir ve Ay ile koşmaya başladım.

Birkaç saat sonra

"Burası mı??" Yüzündeki iğrenme ifadesini saklamaya bile zahmet etmeden konuştu Ay. Bu, her ne kadar benim gururuma ve kalbime dokunmuş olsa da kafamı sallamaktan başka bir şey yapmadım.

"Evet," dedim. Onları durdukları yerde bırakıp yıkılmaya yüz tutmuş evimin kırık kapısından içeri girdim. İçeriye baktım; yatak, dolap ve bir masa. Hepsi de evle beraber çürümüştü. Kaç yıl olmuştu? Hatırlamıyordum. Gerçekten de hatırlayamıyordum! 'Heh... Kim bilebilirdi ki, buradan sağ salim bir şekilde ayrılacağımı? Buraya geldiğimde bir daha geri dönmemek ve intikamı almak için yemin etmiştim. Eğer geri dönecek olsam bile o da benim cesedim olacaktı...'

KimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin