"Değil mi?"dedi Ay."Ne kadar geçti? Birkaç yıl mı, Komutan Balamir?"
İsminin anılmasıyla derin bir iç çekti Balamir,"Uzun zamandır adımla seslenen olmamıştı,"cebinden sigara paketini çıkardı, kendiliğinden yanan sigarayı ağzına götürüp derin bir nefes çekti,"huff, senin ne işin var burada?"sırtını ağaca yaslayıp başka bir tarafa baktı.
Ağacın dalından sarkıttığı bacaklarını sallayan Ay,"Bilmem,"dedi."belki canım sıkılmıştır,"Balamir'e bakıp gülümsedi,"yetmez mi?"
Hafifçe tebessüm etti Balamir,"Pek sanmıyorum,"
"Oh, niyeymiş?"
"Neye ihtiyacın var?"
"Hmm, neydi ki?"Upuzun saçıyla oynadı Ay. Düşünüyormuş gibi yaptı, gözlerini kıstı ve,"sana!"dedi.
"Öhhöö!"Çektiği sigara dumanı boğazına kaçan Barlas, göğsüne vurup bir iki nefes alıp verdi. Kızaran yüzünü görmesin diye arkasını döndü. Ve yaptığı şeyden anında pişman oldu.
"Aay, utandın mı sen?"Alayla konuştu Ay.
"N-Ne alakası var?"Tekrar pişman oldu. Ama iş işten geçmişti bir kere. Çatılan kaşlarıyla ağaçtan atlayıp zemine indi."Ben gidiyorum! Ne halin varsa git başkasıyla gör!"Arkasına bakmadan yürümeye başladı Balamir.
"Ohh, öyle mi!?"Balamir'in yürümeyi kesip yerinde donmasına ve yüzünün beyazlaşmasına neden olacak kadar soğuk bir seste konuştu Ay.
Ardından arkasını dönmek üzere olan Balamir, sırtına yediği darbeyle önünde ki ağaçları parçalayarak havaya savruldu.
GÜM!
Sert bir şekilde yere çakıldı,"Öhhöğğ,"bir avuç dolusu kan kustu, ayağa kalkmaya çalıştı. Ama omzuna konan ayak ile yere yapıştı.
Ay,"O SÖYLEDİĞİN KELİMELERİN NE DEMEK OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUN!!?"kükredi. Bedeninden mavi bir hava akımı şahlandı, her ne kadar atkuyruğu olarak bağlamış olsa da saçları da dalgalanıp sağa sola savruldu. Ayağını kaldırıp Balamir'in sırtına sertçe indirdi,"onca yolu seni görmek için geldim."Balamir'in çamurun içine gömülmüş kıpırtısız bedenine baktı, yüzünde hüzün belirdi."Hala daha soğuk mu davranacaksın?"
Ayağını geri çekip arkasını döndü,"Şu yeni elemanı kontrol etmek için gönderildim,"derin bir nefes verdikten sonra devam etti Ay,"onun hakkında herhangi bir şey biliyor musun diye sana sormak için de gelmiştim. Ve ayrıca... Kahretsin!"ayağını kaldırıp yere geçirdi. Balamir'e tek bir bakış atmadan ileriye bir adım atıp ortadan kayboldu.
"Haaaahhh!"Kafasını çamurdan çıkaran Balamir, yumruğunu sıkıp yere geçirdi.
GÜM!
Etrafa savrulan çamur ve toprak parçaları bedenine yapıştı. Ama umursamadı, ayağa kalktı. Uzaklara savrulmuş kepine ilerleyip aldı. Bedeninden yayılan rengârenk parıltılar, üstündeki tüm çamur ve pisliği toza dönüştürüp havaya gönderdi.
Derin bir nefes verdi, kamuflajını ve kepini düzeltip yürümeye başladı.
Y.N
MERHABALAR MİLLET
BİLMEYENLER İÇİN YAZIYORUM
KAMUFLAJ DEMEK: ASKERİ KIYAFET DEMEKTİR
AYRICA KEP'TE: ŞAPKA DEMEKTİR
"Başınız nerede!?"Kan revan içinde can çekişen teröristin yüzünü kendime yaklaştırdım.
"Heh-heh-heh, asla!"Tükürüğünü toplayan teröristin boğazını sıkıp boynunu kırdım. Onu, öldürdüğüm diğer teröristlerin arasına fırlattım.
'Kahrolasıcalar'
Cesetler, parçalanmış kayalar ve duvarları kurşun izleriyle dolu mağaradan çıktım, kara bulutların arasından yansıyan ay ışıklarıyla kaplı göğe baktım, gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım; kan ve pislik kokusuyla dolu.
'Böyle olmayacak! Onları bu şekilde bulamam! Yöntemimi değiştirmeliyim. Ama ne yapmam gerek!?'
Gözlerimi açtım, teröristlerin üslerinden biri sayılan; dağın yamacına inşa edilmiş, kelimenin tam anlamıyla harabeye dönmüş yere baktım. Her yer kan, parçalanmış bedenler, vahşice koparılıp sağa sola savrulmuş uzuvlar, kafalar ve patlamalardan arda kalan ateş kalıntılarıyla doluydu.
Ve bunların tüm sorumlusu bendim.
"Kahretsin!"
'Fena dağıttım.'
Cebimden sigarayı çıkarıp yaktım, derin bir nefes çektim, göğe doğru bıraktım. Sigarayı attım, yerdeki telsizlerden birini aldım, düğmesine bastım,"TEKRAR EDİYORUM! SALDIRI ALTINDAYIZ! HEMEN DESTEĞE İHTİYACIMIZ VAR!"
Telsizi parçalayıp bir kenara attım.