FOSFORLU KIRMIZI

47 0 0
                                    

"Merhaba" dedim.

"Biz sabah seninle karşılaşmıştık. İlk günün nasıldı?"

"Sabah karşılaşdınız mı?"

"Evet. Denizi sınıfına kadar bıraktım. Okulda kaybolmamasını istedim"

"Ne kadar da iyisin"

Melis bunu söylerken Ali'yi gözleriyle dövüyordu. Sanırım aralarında soruna neden olacaktım. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ama gözlerim dolmaya başlamıştı. Ya arkadaşlarımı kaybedersem korkusuyla -ki daha arkadaş olup olmadığımızdan bile emin olamıyordum- konuşmaya başladım.

"Aa aslında gerçekten kaybolmuştum ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Sana teşekkür edememiştim. Teşekkür ederim beni sınıfıma kadar bıraktığın için"

"Önemli değil. Tekrar olsa tekrar bırakırdım"

Melis'e baktı. Bunu söylerken sanki yaptığının yanlış olmadığını melisin anlamasını istiyor gibiydi.

Melis sinirli ve bir o kadarda üzgün bir şekilde yürümeye başladı. Peşinden gitmem gerekiyordu ama gidemedim. Sadece öylece baka kaldım.

"Hep böyledir. Takmamalısın. Uzun sürmez hemen geri gelir. Yapman gereken tek şey beklemek."

Gülümseyerek ona döndüm. Bana bakıyordu. Yüzünde hafif çarpık bir gülümseme vardı. Yanağındaki gamze net bir şekilde belli oluyordu.

"Umarım yanlış birşey dememişimdir. Aranızı bozmayı istemem."

Derin bir iç çekti. Benimle gel der gibi koluma dokundu. Yavaş yavaş yürümeye başladık.

"Aramız zaten beter."

"Nasıl?"

"Uzun hikaye boşver. Zamanla anlarsın."

Dudaklarını sıkıca kapattı. Tekrar derin bir nefes daha aldı.

"Artık sınıfa dönmelisin. İlk günden hasta olma"

Gitmeyi hiç istemiyordum. Hep onunla kalabilirdim. Zamanı dondurmayı o kadar çok istedim ki. Ama gerçekten gitmem gerekiyordu. Melis nasıldı bilmiyordum. Aramızın bozulmaması gerekiyordu. Ona gülümsedim ve ön kapıya doğru yürümeye başladım.

"Sonra görüşürüz Deniz"

Ona döndüm. Elleri saçlarındaydı. Utanmış gibi bir hali vardı. Sadece gülümsedim ve yürümeye devam ettim.

Sınıfa girdiğimde Melis sırada oturuyordu. Beni görür görmez gülümsedi. Sanırım işler o kadar da kötü değildi. Yanına gitmemem gerektiğini düşündüm. Hatta belki onunla arkadaş bile olmamalıydım. Ama başka seçeneğimde yoktu.

"Eğer benim yüzümden-"

"Senin bir suçun yok. Asıl suç onun. Hiç bir zaman bana yaşadıklarını anlatmıyor. Ben sadece biraz bana güvenmesini istiyorum."

Sorun ortadaydı. Anladığım kadarıyla Melis resmen Ali'nin kafasını şişirip boş yere atar yapıyordu. Gerçektende benimle bir ilgisi yoktu. Bu olaya çok sevindim. Belkide yakında ayrılırlardı. Bunu kesinlikle kendim için istiyordum. Nedenini bilmeden. Normalde böyle birşey düşünmezdim.

"Peki ozaman"

Sesim neşeli çıkmıştı. Anlamadığını umarak devam ettim.

"Nasıl tanıştınız?"

Boş gözlerle kısa bir süre bana baktı. Sonra derin bir iç geçirdi.

"İki sene boyunca onun peşinden koştun. Ama beni hiçbir zaman görmedi. Onun gittiği yerlere gittim,bulunduğu ortamlara abandım ama beni hiçbir zaman fark etmedi. Ne yaptıysam onun gözüne giremedim. Sonra bu hastalık ortaya çıkınca nedense o geldi. Ilk zamanlar onun sadece hasta olduğum için benimle ilgilendiğini düşünüyordum. Daha sonraları anladım ki o da beni gerçekten seviyordu."

Hastalık mı? Çok merak etmiştim. Ama soramıyordum. Ciddi anlamda çok etkilenmiştim. Şu an ne demem gerektiğini hiç bilmiyordum. Konuşmaya devam etti.

"Şimdi sen merak ediyorsundur nasıl bir hastalık bu diye. Ilk zamanlar kimse fark etmedi, kimseye söyleyemedim ama durumum iyice ciddileşmeye başlayınca mecbur kaldım. Okulda bayılmaya başladım. Doktora gittiğimizde gerçeği öğrendim. Beynimde tümör varmış ve düzelecek bir durumu yokmuş. Ameliyatta çok riskli olduğu için ölümü bekliyorum."

Bunları söylerken ölmek üzere olan biri gibi davranmıyordu. Şaka yaptığını düşünüyordum ama yapmıyordu.

"Ben gerçekten çok üzüldüm"

"Üzülme herkes ölür. Hatta ölümden kaçanlar bile yakalanır."

Olaylar yavaş yavaş açığa çıkmaya başlıyordu. Benim fikirlerime göre Ali, Melisle hastalığı yüzünden çıkıyordu. Tabii gerçekte böyle olmaya bilirdi.

"Ali benim ilk aşkım. Unutmayı çok denedim. Başaramadım. İliklerime kadar ona aşıktım. Bunu bu zamana kadar kimse değiştiremedi. Değiştirmelerinide istemem. Bir gün hafızamı kaybedip onu unutmaktan çok korkuyorum."

Anladığım kadarıyla Melis ölümüne aşık olanlardandı. Ben hiçbir zaman bu şekilde aşık olamamıştım. İlk defa Ali'ye karşı birşeyler hissetmiştim. Ama bu şekilde olacağını sanmıyordum.

"Peki ya sen hiç aşık oldun mu?"

Bunu sorarken yüz ifadesi değişmişti. O masum kız ciddi bir hâl almıştı. Kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Ona ilk defa birinden hoşlandığımı ve hoşlandığım kişininde sevgilisi olduğunu söyleyemezdim.

"Hiç aşık olmadım. Bana göre aşk imkansızlık,olanaksızlık. Birini sevip,aşık olup senin olduğunu ve yanlızca sana ait olduğunu hissettiğin anda aşk biter. Aşk kırmızı değil fosforlu kırmızıdır. Bulunması zor, bitirilmesi kolaydır."

OLANAKSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin