9; spring day when i laughed and cried because of you,

259 42 19
                                    



"Daha beni tanımıyorsun bile Jisoo."

"E tanımak istiyorum işte."

İlk hamlemi de kulaklığının tekini kulağıma takarak yaptım.

"Ne yapıyorsun?"

"Hadi başlat şarkıyı. İlk olarak şu meşhur şarkıyı dinleyerek yolu izleyelim, ne dersin?"

Hevesle parlak harelerine bakarken kulağıma şarkı net bir biçimde doldu.

Çok hoştu, ilkbaharın sonunda dinlemek de insanı mutlu hissettiriyordu.

"Şu an aşırı saçma bir durumdayız, farkında mısın?"

"Saçma olması bu durumu mantıklı kılan şey değil mi zaten?"

"Cidden edebiyat parçalamaya bayılıyorsun."

"Evet, hem de çok."

İlkbaharın sonunda, ilkbaharın sonunu anlatan şarkıyı dinleyip yolu seyrettik. İnsanlar ikimize de çarpmıştı, ama sen direğe tutunarak yolu izlemeye kaldığı yerden devam etmiştin.

Ben de sana tutunarak.

"Nerede ineceğiz Jen? Yani, nerede ineceksin demek istemiştim."

Yine şirince gülümsedim.

Sen de gülümsedin ama buruk bir gülümsemeydi bu.

Sırtından çantanı çıkardın ve fermuarını açtın. İçinden bir buket papatya çıkardın, ardından kucağına koydun.

"Ben her ilkbahar sonu bu otobüse binip bu şarkıyla beraber yolu izliyorum. Yaklaşık 5 yıldır yapıyorum bunu. Sorunun cevabını da vereyim, son durakta ineceğiz. Yani, ineceğim."

"Çoğu şeyin sonu bugün ama bir şeyin başlangıcı."

"Neyin başlangıcıymış bugün?"

"İkimizin, bizim başlangıcımız."

Yine gülümsedin. Gözlerinin içi de gülüyordu bu sefer.

"5 yıl önce, trafik kazasında ailemi kaybettim. Şu klasik kazadan sadece çocuk sağ çıktı mevzusu işte. Eski evimizin oradaki mezarlıktalar, oradan taşınmak zorunda kalmıştık."

Boğazına bir yumru oturmuştu sanki.

Elini tuttum.

"Yanındayım, yanında olacağım. Hem, ailenle tanışmayı çok isterim."

Sen de benim elimi tuttun.

O gün, birbirimize güvendik.

Birbirimize sırtımızı yasladık.

"Son durağa geldik."

Kafamı salladım. Yavaşça kalktım oturduğum yerden.

end of spring ℓ jensooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin