1.bölüm

164 3 0
                                    

Sokak da ayak sesim yankılanıyordu. Karanlık ve ısız bir sokaktı. Şansıma yağmur daha yeni bitmişti. Gotik evlerin önünden geçerken elimi tüfeğime attım çünkü buralar yılar boyunca haraç kesen kişiler tarafından kontrol edilmişti. Gözlerim karanlıkta gayet iyi görmekteydi. Ama bir her adımda sokaklarda yankılanan ayak sesim beni korkutuyordu.

Korkularım yerini öfkeye bırakmıştı. Az ötemde Gümüş Çocuk diye bilinen Adier duruyor idi. Gözleri elinde tutuğu meşale yüzünün den altından daha sarı gözüküyordu. Yanında duran varile tekme atıp içindeki sıvının yere dökülmesini izledim. Meşalesini koyu sıvının üstüne attı. Sıvı bir anda alev almaya başladı. Adier o lanet olası kahkahasını attı ve o tiz sesiyle konuştu.

''Şuraya bakın Marcus cuğumuz yediği dayakları unuttu sanırım.''

Gözlerimi Adier in gözlerine diktim. O lanet olası yeni çağ tarzı mavi Fransız takım elbisesinin içinde eskisinden de güçlü duruyordu. Elimi tüfeğimden çektim ve belimde asılı duran pers kılıcına benzer tasarımdaki kılıcıma attım. Tekrar konuşmaya başladı.

''sanırım bu sefer kılıçlar konuşacak Marcus piçi.''

Kılıcımı çekmemle saldırmam bir oldu. Ancak benden hızlıydı ve gardını çoktan almıştı. Kılıçlarımız havada birbirleriyle buluştu. Gözlerimi onun lanet olası gözlerine kilitledim ve sert bir tekmeyi kasıklarına indirdim. Bu sefer o benim üstüme saldırdı ancak yerde bulduğum boş bira şişesini kapıp kafasına indirdim. Adier böğürmeye başladı'' Seni göt herif buraya gel de kafanı bedeninden ayırıyım.'' Üstüme doğru koşmaya başladı sırtından yakaladığım gibi yüzünü binanın duvarına vurdum. Ve gülümseyerek onun yaralar içinde olan yüzüne bakarak ''istediğini çağır siktiğimin hırsızı'' dedim. Yerde yanmakta olan ateşe doğru fırlatım. Çılıkları tüm sokağı uyandırmaya yeterde artardı .

En yakındaki binanın pencerelerine tutuna tutuna çatısına çıkmaya başladım. Kiremitler parçalanıyordu ayağımın altında birazdan onun adamları burayı doldururdu kaçmam gerekiyordu. Çatılardan çatılara atlamaya başladığım şehir merkezine doğru.

Diğerlerinden daha yüksek bir binaya çıktım arkamdan işte çatının tepesinde vurun onu dercesine sesler duygum önümdeki eski terk edilmiş bir binanın yıpranmış çatısına atladım. Çatı üstüne değer değmez parçalanıp yere yapıştım zemin parçalana parçalanan aşağı düşüyordum son anda bir şeye tutundum ve kendimi yukarı çektim tutunduğum şey binanın çürümüş demirlerinden birisiydi. Bu bina bana mezar olmazdı camı olmayan en yakındaki pencereden dışarı atladım. Sokağın nemli zeminine düşüp taklalar attım. Şehir merkezine sadece 3 sokak uzaktaydım.

Koşa bildiğim kadar hızlı koşmam gerekiyordu. Ustam beni beklemekteydi. Şehrin merkezindeki saat kulesine girdim. İçerisi daire biçimindeydi aşağı doğru bir merdiven vardı merdivenden aşağı doğru indim. Kanalizasyon hatına çıktım. Buradan nefret ediyordum ama sınağımıza gidebileceğim tek yoldu. Uzunca süre burnumu kapata kapata ilerledim. Ve kapıyı bulduğumda. Şükürler olsun dedim ve kapıyı açıp yer altı inimize girdim.

Duvarlarda mavi bayraklar sallanıyordu merkez de devasa bir kütüp hane etrafında kılıçlar ve portrelerle döşenmiş odalar zırhlar antreman odaları kütüphanenin hemen arkasındaydı. Kütüphanenin üstündeki balkonda bizi izliyordu beni görünce elini gel dercesine salladı. Toparlanıp yanına çıkan basakmakları takip ettim. Birbirimizi dirseklerimizden tutup selamladık. Ve bana şehrin haritasını uzatıp şunları dedi. '' marcus sonunda döndün kardeşim. Senin için özel bi ok geliştirtim aşağıda Silena senin için oklarını ayarlıyor.'' Bu sözler beni heyecanlandırmaya yetmişti. ''efendi commer peki bu haritayı ne yapacağım'' gülümseyip bunu silena ya götür o buna hedefimiz olan kişilerin adreslerini ve yüzlerini yapıştıracak. Ve acele etmezsen seninde oraya yazacak'' yutkundum ve hemen antreman odasındaki silenanın yanına gittim.

'' Beni gördüğüne sevinmedin mi silena'' dedim. '' nede olsa bir ay geçti görüşmeyeli'' Silena gözlerini devirip ok ve yayları güğüs kafesime çarpı ve dediki. ''bir ay kadar tatil yaptım desem'' gülümseyip okları yandaki masaya bıraktım. '' Pki sen bana yüz vermeyecen galiba usta Commer sana bu haritayı gönderdi içine öldürülecek kişilerimi ne yazacakmışsın sarışın matmazel.'' Dedim. Oda yüzüme bile bakmadan '' tamam capkın çocuk izninle işime dönmeliyim eşyalarını al ve git ve gitmeden önce bu günkü akşam yemeğini ben yedim görüşürüz''

Silenaya sinir olmuştum. Üçgündür tek lokma atmamıştım ve o akşam yemeğimi sömürmüştü. Yatak odama gitmeden önce yemek haneye uğradım. Aşcıdan bir kase bugunku yemekten istedim oda bana. Buz gibi olmuş bir sandiviç verdi akşam yemeği kalmamış dedi. Yemeği yiğe yiğe odama gittim ve kendimi yatağıma fırlattım. Ve gözlerimi kapatmamla uykuya daldım.

Marcus Atesin SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin