Gök yüzü aydınlanmaya başlamıştı ve gerçekten yorulmuştum. Krak bana matarasını uzatıp yeşil çatılı bir binanın bacasına yaslanıp içindeki suyu yudumladım. Frank az ötede çatının ucunda silena ile bir haritaya bakınıp konuşuyorlardı. atlantia omzuma kolunu koyup’’ Naber ahbap, banada biraz doldursana krak bende susadım.’’ Krak atlantianın matarasında su doldururken silenayı kesmekle meşguldüm. Ağır ağır hayallere dalmaya başladım. Silenayla ilk tanıştığım anı düşlerken buldum kendimi.
Oduis bana bir harita vermişti ölmeden önce şehrin haritasını. Gözlerini yumarken şehir merkezine gitmemi söyledi. Gözlerimdeki yaşları eliyle sildi. Oku sırtından çıkartamamıştı. Avcı onu sırtından yakalamıştı. Bana güvende olacağım tek yerin orası olduğunu söyledi. Ve koşa koşa şehir merkezine gitmeye başladım.gözlerimden yaşlar dökülüyordu. Az önce beni kurtaran adam ölmüştü. Beni sokak serserilerinden kurtarmıştı ve bir grup avcı onu öldürmüştü öldüren avcı hala aklımdan çıkmıyordu gençti benden dört yada beş yaş büyüktü. Oduis un sarı siyah saçı ve mavi gözleri keçi sakalı hiç aklımdan çıkmıyordu. Şehir merkezine varınca. Yardım edin diye bağırmaya başladım.
Siyah tünikli gözlerini şapkasıyla örtmüş bir adam elini uzatı bana ayağa kalkmam için. Siyah tuniğinin eteklerinde kırmızı şeritler salanıyordu. Üstündeyse omuzlarını örten kahve rengi bir kürk yarı pelerin. Şapkası siyahtı ve dikişleri ben buradayım dercesine siyahtı göğsünde bir aslan suratına benzer bir zırh vardı. Elini tutup ayağı kalktım ‘’adın ne evlat’’ dedi. Kekeleyerek ‘’ma-marcus… marcus treleus’’ adam beni kuçaklayıp kanalizasyonun içine atladı kanalizasyonun keskin kokusu bayılmama neden olmuştu.
Gözlerimi açtığımda bir kız yanımda ki yatağa oturmuş beni seyrediyordu. Adam kızın anından öptü ve bana döndü. ‘’Yaralanmışsın sen’’ dedi. Adamın üstünde beyaz bir önlük vardı. Bana gülümseyip elindeki kağıtlara bakındı ve ‘’sırtında birçok yerde yara izleri var omzunun hemen üstünde bir yanık izi bukadar yarayı alıp buraya kadar gelebilmen büyük mucize evlat’’ dedi. ‘’Oduis ‘’ dedim ‘’beni o buldu o beni getirdi ancak avcılar onu vurdular. Bana bir harita verdi ve lehir merkezine gitmem gerektiğini söyledi.’’ Gözlerim dolmaya başladıştı. Ölümü tekrar gözümün önüne geldmişti çünkü. Sonra yan yatakta oturan kız yanıma geldi ve doktorun beyaz önlüğünün eteğini çekiştirip duruyordu. Adam ‘’silena sana göz kulak olacak ben gelecem hemen bir yere ayrılma marcus‘’
Kız baş ucuma geldi ve tatlı bir edayla ‘’selam’’ demişti. Kızın mavi gözleri ve sarı saçları şimdi daha dikkat çekici gözüküyordu. Benle yaşıtı yada bir yaş küçüktü 15 -14 olsa gerekti. Biraz toparlanıp ‘’selam’’ dedim . kız bana bir tepsiyle ilaç ve su verdi. Gülümseyip duruyordu.’’bunları iç yaralarının acısının daha kısa zamanda bitmesini sağlayacak’’ dedi. Teşekür edip ilaçları içerken bi soru yönelti bana’’sen kimsin marcus yani yaşın adın felan meraktan soruyorum sadece’’dedi. Ama yanaklarının kızardığı beli oluyordu. Her şeyi tek tek anlatım ve benle yaşıt olduğunu öğrendim ve daha birçok bilgiyi. Uzun yılar benim kılıç dövüşü eğitmenim oldu ve şimdi ise beraber geçmişimle yüzleşiyoruz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marcus Atesin Sırrı
Adventuremarcus ailesinin öldürüldüğü bir saldırıda esir alınır köle tüccarlarına satılıp işkence görür sokak çeteleri ne karşı savaşır ve bir tarikatın askeri onu kurtarır ve hayata kalmak için eğitim alır butarikattan ona acı çektirenleri ölüreceğine yemi...